• İstanbul 13 °C
  • Ankara 11 °C

Yalnızlık Üzerine Sözler ve Yalnızlık Şiiri

M. Ali ABAKAY

Bazen sıra dışı şeyler yazmak gelirdi, içimden. Yazsam, dostlar ne der? Diye içim içimi yerdi. Sanal ortamda okunanların, en çok beğeni alanların ve yorumlananların kısa sözler olduğunu keşfetmek için insanın elli yaşını geride bırakmış olması gerekli miydi, gereksiz miydi? Bunu bilmekten uzak biri olarak elli beşe dayanan dünya ömrümüzde keşf ettim, kendimce.

Okumaktan imtina edilmiş, gözleri olup görmeyenlere, kulağı olup duymayanlara ve aklı olup düşünmeyenlere dönüşmüş olmanın üzerinden yüz sene geçti, sayılır.

Bilgisayara, teknolojik bağımlılığa esareti kabullenmeyenlerin dünyasında sanal ortama bağlılık, vaz geçilmez hal alınca, kişi elindeki telefonu konuşma amaçlı taşımıyor artık. Telefonlar, fotoğraf makinesine dönüştü, bilgisayara evrildi, müzik kutusuna çevrildi.  Telefonlar, birer iç dökme, ağlama duvarı vazifesi görüyor. Kişi, fırtınaya tutulmuş gemi kaptanının kendisine sığınılacak liman bulma telaşesinde imiş hissediyor. Günün on saatini telefon başında, bilgisayar yanında harcamaktadır.

Garipçe hallerimizden biri, okumaktan yana nasibini almamış yeni kuşakla tanışmamız, ruhumuzu oldukça muazzeb kılmakta, dersini ezberlememiş talebenin sıkıntısı misali yeni kuşağı anlamama halimiz devam ediyor.

Yeni kuşağın zihni, birçok yönden işgal altında ve suların kirlenmiş hali, çevrenin kirletilmiş manzarası ruhlar için kirliliği doğurmaktadır.

Bizi okumaktan alıkoyan sebepler sorgulanmadan, yeni kuşağa yüklenmemin abesle iştigal olduğunu anlatsak mı anlatmasak mı? Anlatsak anlayan bulunur mu, anlatmasak anlayanlar küser mi?

Bu ne çetin bilmecedir ki insanı zor durumda bırakan!..

Sanal ortamda kelimelere yeni mana yüklemeden bazı anlamlar çıkarılması için şu sözleri yazdık:

Ağaçların dili olsaydı yayınlanan gazetelere lanet okurdu!..

Dünyanın acılarına tahammül için hoş geldik safa bulduk!..

İsmimizin önüne Doç& Prof yazılsa namımız mı artacak?    

Döviz denilen yabancı para damarımızda kana dönüşmedi, hiçbir zaman.

Ağzımıza çalınan bir parmak balı zehir bildik, balcıyı tanımıyoruz.  

Kâl, hale uymayınca ızdırab duyar ruh ve beden, ruha hapishaneye dönüşür.

Söylenecek çok şey vardır, akıl kuyuya düştü.

Konuşsak sanki derde dermana zam gelecek, tefeciler kapıda.

Şiire gömdük acılarımızı kitabesiz, Fatiha okuyanımız kalmamış...

Suskunluk kalbe daldırılan hançer misali sımsıcak…

Biriktire biriktire acılar yüreğimizden taşıyor…

Meyve veren ağaç bizde kesilir.

Son absurd gördüğüm paylaşım ise aşağıdaki şekilde, kendimle alay edercesine yazdığım, not: Sanal ortamda çok beğeni toplasak, yorum alsak adımız tarihe mi geçecek!..

Bu kısa, ileride belki paylaştıkça atasözü-özdeyiş kapsamında düşünülecek ve bizi tarihe isimli-isimsiz taşıyacak ifadeler öncesinde paylaştığım şiir ise şu şekildeydi:

YALNIZLIK

......................................................Dost İnsan Bülent Sönmez'e

Paslanır çürümeyen demir libastır ruhta yaşadığımız yalnızlık
Kalabalıklar içre kimsesiz, kendi dünyasında sessizlik yalnızlık

Hayatın manasını fehm etmeyen ne bilsin anlamından uzaktır
Bağban bilir ne çetindir kış içre soğukta donmaktır bu yalnızlık

Derde derman sunmaktan uzak laftan başka bilmez olan vardır
Eyyubî sabra hicrettir içimizde kavrulduğumuz meçhul yalnızlık

Kitabın şirazesi kopar dibacesi eksik kalır müellif la-edrî hale gelir
Bilmezsin anlatamam kendi dünyanda kendinle harptir yalnızlık

Muhîbba ne dersin kim anlar bu sözü okuyan gülüp geçer bil artık
Mağarada tefekkürdür mekan kalabalıklar o yalnızlıktır yalnızlık

 

Şiire gelen beğeni ve yorum, kısa sözlere yapılan beğeniyle yorumların onda birini bulmadı. Şiire ayırdığım zaman, harcadığım emek saatleri bulurken, klavye kahramanlığıyla ortaya çıkan, tasvip etmekten uzak olduğum sözlere ayırdığım zaman birer dakikayı bulmadı.

 

Kısa sözlere mana yükleyenlere haksızlık etmiş olmayalım. Bizim insanımız, erdemli, felsefî, hikemli, genlerinde taşıdıkları geçmişin birikimiyle kısa sözlere öyle yorumlarda bulundu ki bu yazıyı kaleme alırken, övücü mesajlarda bulunan bulunana.

 

Amacımız içinde olduğu yalnızlık atmosferinde sanal ortamdan vaz geçmeyenlere yalnızlığı edebî dille şiir vasıtasıyla anlatmak idi. Bu gerçekleşmeyince herkesin anlayabileceği şekilde kısa sözlerle meramı ifade oldu.

 

Bu benim de kimisi için fikir yürütemediğim sözleri sahiplenenler oldukça arttı.

 

Demek, kişi anlaşılmak için, kendisini ifade etmek için, kendisini alakadar eden yerine bir çırpıda kısa sözlerle meramı daha iyi fehm ediyor.

 

Demek beş beyitten oluşan şiiri okumak, kendisi için oldukça zor. Bir satırlık, birkaç kelimelik cümle, şahsı için kolayca geliyor.

 

Özellikle “Sanal ortamda çok beğeni toplasak, yorum alsak adımız tarihe mi geçecek!..” sorumuza gelen yorumlara, mesajlara bakınca ne kadar yalnız olduğumuzu bir daha anladım.

Yalnızlık Şiiri’ni okuma zahmetinde bulunursanız, kısa sözlerin ne denli anlamdan yoksun, manadan uzak olduğuna siz de hak vereceksiniz.

Belki yanıldığımı söyleyen bulunur. 

Her hafta ya da arada bir yazı konusu bulmak, oldukça zor. 

Bu haftanın yazısını tamamladık, şu anda.

Hatamız varsa, incinen olmuş ise af ola!...

Bu yazı toplam 1111 defa okunmuştur.
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim