• İstanbul 17 °C
  • Ankara 11 °C
  • İzmir 14 °C
  • Konya 11 °C
  • Sakarya 16 °C
  • Şanlıurfa 16 °C
  • Trabzon 16 °C
  • Gaziantep 9 °C
  • Bolu 11 °C
  • Bursa 16 °C

Yeniden Diyarbakır’ı Yazarken

M. Ali ABAKAY
Uzun zamandır, köşemize çekilmiş ve şehre dair yazılarımıza ara vermiştik. Bu zorunluluk, elbette küskünlükten değildi, şehrimize dair. Şehrimize ilk kez kazandırmak istediğimiz Şehir Araştırmaları Merkezi için yaptığımız çalışmalar, bizi yazmaktan alıkoydu, bir bakıma.
Birkaç aydır yazmazken yerel basınımızda olana ve bitene yabancı kalmamaya çalıştık, ayrıca. Bildiğiniz üzere bizim ele aldığımız konular, tümüyle şehir ile ilgili. Bu böyle olunca yazdıklarımız sadece şehrin mimarisiyle, sanatıyla, tarihiyle, tarihi eserleri ve değerleriyle, edebiyatıyla, sanatıyla iç içedir.
Daha önce ele aldığımız konulardan biri Sultan Sa'sa'a idi. Bu konu hakkında epeyce spekülasyonlar yapıldı. Mezkûr mekâna dair birçok kişi, belirttiğimiz belgeleri kabule etmeye yanaşmadı ve sonuçta sağ duyu galip gelince Sultan Sa'sa'a konusu Valilikçe sahiplenilendi.
Diğer bir konu Mervanî Mescidi idi, ele aldığımız. Dağ Kapı Burcu'nda Mervanî Mescidi'nin varlığı ortaya konunca, belgeler ortaya çıkarılınca yapılması düşünülen turizme dayalı yatırım(!)'dan vazgeçilerek, istenilen gerçekleşti. Mervanî Devleti'nin bize mirası olan bu yapı, görmezden gelinmedi ve kitabesiyle, tarihteki konumuyla, yüzyıla yakın bilinmezliğiyle su yüzüne çıktı, saklanmak istenen yönleriyle.
Üçüncü husus elbette İç Kale aşağısında yer alan ve Hazreti Süleyman Camii ile komşu olan, toplu konut ve şehir düzenlenmesi çerçevesinde yıkımla karşı karşıya bırakılan mescit oldu. Bize göre Hamza Beg, kimisine göre Sin Camii olan yapı için kesin bir karar verilmedi, açıkçası. Yapılan sadece yıkımın durdurulması oldu, bir müddet.
Hazreti Süleyman Camii üstü olan İç Kale'de çalışmalarını yürütmek isteyen ekip, ne hikmetse Antik Roma Tiyatrosu'nu arama ve burayı arkeopark yapma sevdasından vazgeçmedi, bildiğimiz kadarıyla. 
Tarihe sevdalanmanın uğraşısı verilmek isteniyorsa, öncelikle Hemedek-Vir'an Kal'a- Top Hüyük, arkeolojik kazılara açılmalı değil miydi? Artuklu Sarayı'nın bulunduğu, binlerce yıllık bu kale alanı arkeolojik kazılardan uzak mı tutulmaktadır, bir bakıma? Bu alanın kazısı elzem iken, Hazreti Süleyman Camii etrafında antik tiyatroyu arama ve bu alanı kazı merkezi yapma, şehrin değerlerini sadece burada arama gayreti, gittikçe ısrarlı bir hal almaya benzemektedir. Bu yığma tepeyi kazın ve ortaya çıkacak bulguları değerlendirin. Göreceksiniz ki tarih yeniden yazılacaktır, yeniden. Öncelikle gözden kaçırılan bu tepenin kazılmasına destek veriniz, Roma Dönemi'ni bırakın, kendi aslî özelliklerinizin varlığına tanıklık edeceksiniz, bir bakıma. 
Yetkililerin özellikle Toplu Konut'tan sorumlu olanların beş-on sene sonra Hazreti Süleyman'ı ziyarete gelecek olanlara göstereceği ibadet alanı, sınırlı mekâna sahip Meşhed Mescidi mi olacaktır? 
Bu tespit ettiğimiz mescid olan Hamza Beg, fazla bir alana sahip sayılmaz. sadece ileride ibadet ihtiyacını giderme amaçlı bir eklenti yapı olarak yerinde dursa, arkeolojik kazılarda aranan Antik Tiyatro'ya bir halel getirir mi?
Esas işi siyaset ve hukuk olan bir yazarın geçmişte kalan yazısında, şu ifadeleri, insanı üzmeyecek konumda değildir:"Onlarca medeniyete ev sahipliği yapan bir kent. Caminin, kilisenin, havranın aynı sokaklara açıldığı bir kent. Dağkapı Burcu cami yapılıyor. Mervani Mescidi gerekçesiyle... Kararı alındı, uygulanıyor. Ancak gerek İç Kale’deki eskiden değirmen olan yerin cami olduğu iddiası ile anılan yere cami yapılması hedefi gerekse bugünkü Ulucami’nin bitişiğinde ‘Sultan Sasa’ adına türbe olmadığı halde, varmış gibi bir yayın bombardımanı ile yetkilileri baskı altına almak, kent kimliğini olduğu gibi korumak yerine, inançları/ideolojileri doğrultusunda varmış gibi dayatmak, sözünü ettiğimiz kent kimliğini toplum mühendisliğiyle değiştirme faaliyetinin bariz örnekleridir. "(1) 
Sayın Yazar, şehri camii-kilise-havra zenginliğiyle ön plâna çıkartır, bu ifadelerinde. Camii söz konusu olduğu vakit, ürkütecek ifadelerde bulunmaktan kendisini alamıyor. Doğrudur, kilisemiz var, kiliselerimiz var. Tek ayakta duran sinagog da şahsının yabancısı olmadığı Çermik'tedir. 
Yazarın konuya devam ettiği "Kültür gecekonduları ve post-modern itiraz" adlı ikinci makalesinde ne hikmet ise Mervanî Mescidi, görünmüyor, bu kez: "Ancak, daha önce de yazdığım gibi, amaç kentlerin ve toplumun kimliği ile oynamak olunca, amaç 8 bin yıllık üst üste bina olmuş katmanları olduğu gibi ortaya çıkarmak yerine, “İslami Gençlik/Toplum yetiştirmek” adına tarih ve bugün de önemli bir yere sahip “İslam” kimliğinin tekliği üzerinden, “fetih kültürü üzerinden” hareket etmek, açıkça tercih edilen bir yol oluyor. Bunun için de Nevin Soyukaya’dan Diyarbakır Kalesi’nden ve Ulu Camii bitişiğinden çıkan arkeolojik kalıntılardan, duvarlardan, temellerden, mimari yapıdan, bulgulardan yola çıkarak görüş isteniyor. Dolaylı olarak edinebildiğim kadarıyla;
***Hz Süleyman Cami’nin yakınındaki yerde kesin olarak Mescit olmadığı günümüze ulaşan izlerin kesin gösterdiği gibi çeltik fabrikası olduğu;
***Gazi Caddesi'ndeki kazıda ise Hz. Sa’sa türbesine ait herhangi bir kalıntıya rastlanmamış olduğudur. "(2)
Sa'sa'a adına bir türbe olmadı, sadece bir mezardır, kabirdir, ortadan kaldırılan. Fakat, mescidinin ve medresesinin kalıntıları, bundan seneler önce Celâl Güzelses Yer altı Çarşısı yapılırken ortaya çıkmıştı. Yapılan kazıyla bu sefer, zeminde temeller ortaya çıktı. Sahabî ve aynı zamanda Şehrin ilk Müslüman Valisi Sa'sa'a'nın naaşı, yerindne alınmakta ve bilinmeyen bir yere defnedilmiştir.
Sayın Yazar, insanlık bunun neresindedir? İnsan olan böylesi bir zatın kabrini açıp, naaşını bilinmeyen bir yere gömer mi atar mı? Bunu hangi hakk ve vicadn sahibi kabul eder, edebilir? Sizin ön yargınızda olan türbe değil, sadece düz bir kabirdir, bu Sahabinin kabri, Valinin Kabri. Size anlatılan ile belirttiğimiz arasında farklılık vardır, kısacası. 

Ben, Roma Antik Tiyatrosu'nun araştırılmasından yanayım, yalnız bu mescidin de tarihî değerinin korunmasını istedim, yazılarımda. Buna örnek olarak Hacı Bayram-ı Veli Camii ile yanı başındaki Kilise'yi emsal gösterdim, bir makalemde.
Sayın Yazarın bu yazısında Mervanî Mescidi, Kürdî olduğu için çıkarılmış. Geride bir önceki makalesinde yer alan Sultan Sa'sa'a ve çeltik fabrikası olduğunu iddia ettiği Mescid var. Ne oldu da Mervanî Mescidi'nden vaz geçilmiş? Bunu bilmiyoruz, açıkçası.
Yandaş-Candaş dediğiniz medyada ben hiç yazmadım. Kast ettiği Ulusal gazetelerdeki yazılardan da haberdar olmadım, bu makaleyi okumayıncaya kadar. Hem insan, mutlaka bir gazetede yazar da gazete hangi yönde ilkelere sahip ise o gazete, muhalif mi olur candaş mı olur yandaş mı olur? Şimdi bunu algılamakta zorluk çekiyoruz. 

İki makalesinin omurgasında yer alan Arkeoloji Müze Müdürü Sayın Nevin Soyukaya'nın Kars'a atanmasıdır, yazarın endişesi, üzerinde durmak istediği konu. Biz, yıllar öncesinden bu konuları ele alırken, 1995 senesinde Sayın Soyukaya, Müze Müdürü değildi. Bizim yazdıklarımızın referans gösterilmesi de bildiğim kadarıyla söz konusu değil. Diyarbakır'da herkes istediği biçimde okur, yazar ve çizer. 

Sayın Yazar, evrensel düşünmek lazım. Biz Mervanî Mescidi'ni savunurken siz karşı çıktınız. Sonradan geri adım attınız. Bunları bir kenara bırakalım da Sultan Sa'sa'a'nın yıktırılan mekânının yıkım öncesi ve yıkım esnasındaki fotoğraf karesi, orijinal olarak arşivimizde bulunmaktadır. Bu mekânın zamanında yıktırılması, haksızlık mı değil mi, vakıf hukuku açısından?Bu vakıf halen Vakıflar Müdürlüğü'nde mazbut vakıflar arasındadır, Vakfın alanı, Belediyenin nazım plânı'nda yer almaktadır. İbadethaneleri korumak, tarihi eserleri yaşatmak bir suç teşkil eder mi, Diyarbakır'ı sevme ve sahiplenme açısından? 
Yazdığınız iki makaleden seçtiğim alıntılarda kendimi suçlu hissediyorum, açıkçası. Biz, şehrimizin tarihi eserlerine sahip çıkmayalım ve neye sahip çıkmamız gerektiğini başkasından dikte yoluyla mı yapalım!.. Yazdıklarımızı bu güne kadar kimseden bir direktif alarak kaleme dökmedik ve otuz senelik yazı hayatımızda hep dik durduk, kimseden yana ne emir aldık ne kendimizi bu konumda hissettik. Kendi halinde yaşayanlar olarak, geçimimizi çalışarak sürdürmekteyiz, bankalara borçlu bir hayatın içinde sürüklenerek gdiyoruz, açıkçası. 
Şahsî olarak ilk kez sizinle bir toplantıya katılmıştık ve AB Birliği Başkan Yardımcısı ile iki büyükelçinin bulunduğu yemekli toplantıda STK Temsilcileri olarak karşılaşmıştık. Bu toplantıda neler konuştuğumuzu da hatırlamanız gerekir. 
Bu şehir, tüm değerleriyle hepimizindir. Mervanî Mescidi konusunda ilk kez yazı yazan ve yıllardır bunu makalelerine konu eden biri olarak, kimseden destek bulmadım, beklemedim. Kimseye kırgın da değilim. Kabulümüz o ki sizin de kabul ettiğiniz Mervanî Mescidi'nde mutabbıkız. Sultan Sa'sa'a belgeleri ortada ve açık. Sizi yanlış bilgilendirenlere sorun, İç Kale'deki yedi camii ve mescidi... Bu camiiler ve mescidler nerededir? 
Hem "Çeltik Fabrikası" dediğiniz bizim "Mescid" olarak ispat ettiğimiz mekân, aramızda tek engel ise buyrun konuşalım ve bilgilerle belgeleri ortaya koyalım. Biz de siz de bilmektesiniz ki bu alanlar Vakıflar Müdürlüğü'nce bir dönem peşkeş çekilmiş ve dönemin itibarlı kimselerine para karşılığı satılmıştı. Çeltik yerine burada ipek tezgahları da işletilmiş olabilir. Şimdi ben, "Çeltik" yerine "İpek İşletmesi" desem, itiraz eder misiniz? 
Bizce Diyarbakır'da her şey Roma Eseri patentli olsun da biz, bu işin üstesinden bir çırpıda kurtulalım. Peki, Roma'dan sonra gelen devletlerin eserlerini, Roma üzerine kurulu diye yok mu sayalım? İşte burada uzlaşmamız mümkün değil." İstanbul, daha önce Roma Egemenliği'ndeydi. O zaman Sultan Ahmed olmamalı? " demek, mümkün mü?
--------
1-Sedat YURTDAŞ Değinmeden Geçememek Özgür Haber Gazetesi 29-05-2103 
2-agy Kültür Gecekonduları ve Post-Modern İtiraz Özgür Haber Gazetesi 11.06.2013
Bu yazı toplam 1229 defa okunmuştur.
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim