• İstanbul 17 °C
  • Ankara 11 °C
  • İzmir 14 °C
  • Konya 11 °C
  • Sakarya 16 °C
  • Şanlıurfa 16 °C
  • Trabzon 16 °C
  • Gaziantep 9 °C
  • Bolu 11 °C
  • Bursa 16 °C

Zalimlik ve zulme yardımcılık sendromuna reddiye

M. Ali ABAKAY

Ey Can Yazıları  

 

Ey Can!.. Yalnızlığa dair söylenen sözlerin sonuncusu değildir, yazdığım satırlar. Bilmekteyim, yazdığım yazılarda yalnızlığımın bî-kesliği, hüznün ruhuma verdiği acıların aksidir, çoğunlukla. Var olmanın gereği oranda  bilinmeyişi, insanın devranda fikirlerine muhattab bulamama sıkıntısı değil, yalnızlık. Bu yalnızlık, içtimaî hayatın gittikçe içinden çıkılmaz bir hal almasıdır, yalnızlığın kat be kat artmasında en önemli sebep. 

 

Ey Can!.. Bu yalnızlığı tetikleyen kimdir, kimlerdir? Hayatımıza gölge düşürenler, kendilerine esaret zincirleriyle bağlı benlikler oluşturup, mevcut olan statülerini, statükolarını korumak ve tarihte kalmış savaşların rövanşını (!) inanç maskesini saklayarak, üçüncü dünya harbinin ismini anmadan, çağdaş demokrasya yalanları ile kirli-kara siyasalarının üzerine inşâ etmek istediği global dünya anlayışının meyvelerini devşirmek, azaldığı söylenilen yer üstü ve yer altı zenginlik kaynaklarına sahip olma adına ne denli çırpınır, durur. İnandığımız Rabb, yeryüzünde ve gökyüzünde ne varsa insan emrine ve hizmetine vermiş ise, bunlar tükenen bir kaynağın yerine farklı bir kaynağın geleceğini, ulaştıkları teknolojinin zirvesinde hala anlamayacak denli ehl-i hamakat mıdır ki yeryüzünü kanla sulayıp, yıkıntılarla yüz yüze bırakıp, acılarla ve beddualarla süslemektedir?

 

Ey Can!.. Yeryüzünü kana bulayanların, gökyüzündeki işlerini sorgularsanız ve ortaya çıkarttıkları sinema eserlerini(!) incelerseniz, sadece mutluluğu kendilerinin payı bilen jakoben anlayışlarıyla, ikide bir çiğnedikleri humanizma sakızının iğrenç kokularını, misk u amber şeklinde başkalarına ithal anlayışları, dünyada kendi inanışları dışında başka inançlara sahip olan herkesi, kendisine düşman, kendi kendilerine yetmeye çalışanları rakip ve hakk ile hukuktan yana olanları ise, saltanatlarını sarsabilecekleri yönünde en küçük ihtimal gözetilerek, dünya barışına tehlike biçiminde yansıtmakta, medyalarının ahtapot kolları ile kitle-iletişim araçları vasıtasıyla kendilerini müdahale etme hakkına sahip yegane güç bilirken, dünyanın kan kusan, öldürülen, yaralanan, evi-barkı başına yıktırılan, şehirleri tar û mar edilen, her şeylerine savaş ganimeti olarak el koyulan, neleri varsa talana açık olan ülkeler, neden hep İslâm Coğrafyası’nda yer almaktadır?

Ey Can!.. Neden hep acılar bizim içindir, sevinçler kendilerine mahsustur? Aklıma gelen Tevfik Fikret’in mısraları değil, yetiştirmesi Ziya Paşa’nın mısraları değil, kendi yanık yüreğimin ciğer dağlayan acılarıdır.

Ey Can!.. Har-nâme’den seçmedim, “ Neden hep acılar bizim içindir, sevinçler kendilerine mahsustur?” ifadesini. Herkes, aynı konuda farklı tespitlerde bulunsa da sonuç, insanı daima doğru olana getirir. Onlar, neş’e ve sevinç içerisinde iken, bizim acılara, sıkıntılara, ölümlere, katliamlara gark edilmemiz, hep nedendir?

Ey Can!.. Bize acı veren kendisine sevinç hakkını görürken, dünya barışına nasıl bir katkı sağlamaktadır?

Ey Can!.. Bize ölümü, katliamları, cinayetleri reva görenler, kendilerini cennetlik, bizi cehennemlik mi zannederek, bu mel’un işe sevdalanmış ve şeytanın emrine girmiş olmaktan zevk almaktadır?

Ey Can!.. Katliamların, insanlık suçlarının, şehirleri yaşayan canlıların tümüyle ortadan kaldırmanın televizyonlarda canlı olarak yayınlanmasından zevk duyan sadist ruhlar, hiçbir inanca mensup değil midir? Onların çoluk-çocukları yok mudur? Onların vicdan sahipliği, sadece efendilerine sadakat sebebiyle mi körelmiş?

Ey Can!.. Onların giriştikleri kanlı eylemler, hangi etik kurallara, ahlâkî müeyyidelere uymaktadır?

Ey Can!.. Onlar, rahat yüzü vermedikleri insanlığı açlıkla imtihan ve terbiye ederken neyi amaçlamaktadır? Bunların gayeleri nelerdir, bu çağdaşlık dünyasında? Onların kendi insanlarına istemedikleri davranışların, başka milletten olanlara yapılması, kendilerinin saltanatlarını sarsacak, onları yerin dibine geçirecek ve onları tarh sahnesinden silecek yüzyılın kendisini yenileyen, haksızlığa karşı hakk olanı, yanlışlara karşı doğru olanı, karanlık yerine aydınlığı, eğri yerine doğruyu, çirkinlik yerine güzeli, yoksulluk yerine zenginliği, edepsizlik yerine ahlâkı savunmayı şiar etmiş ve yeryüzünün kanla değil sevgiyle sulanmasını savunan, bunda ısrar eden, hayatı pahasına bundan vaz geçmeyen yeryüzünün halifesi olmaktan başka ve iman ettiği Rablerinin emirleri dışında başka âmir tanımayan Doğu Medeniyeti’nin önüne bir yüz sene daha sed çekmek midir?

Ey Can!.. Yalnızlığım özetini sana sunarken, baharında sonbaharını yaşamaya icbar edilen bizim, havaya açılan ellerimiz var. Bizim secdeye konulan alnımız var, Hakk olana verilmiş sözümüz var.

Ey Can!.. Biz, kendimiz olmadıkça zulüm devam edecekse, var olmamızın önündeki engelleri neden kaldırmıyoruz?

Ey Can!... Sahneler aynıdır, senaryo aynıdır, asra, zamana ve mekâna and olsun ki insan zarardadır. Biz, zararda olmak istemiyoruz. Bu hayatı yaşarken zararda olma anlayışı, başkasına esarette olup yaşamaktan vazgeçmek ise, ölüm, şerefli olandır. Hakkı, sabrı, tavsiye etmekle mükellef olan bizim,  insanlığa tebliğimiz kendilerinin faydasız, zararlı, kötü olandan alıkoyup, insanlığa iyiliği, doğruyu, güzelliği, faydalı olanı elimizle, dilimizle iletmekten, bunu söylemekten geçer.     

Ey Can!.. Uzun vakttir, yazamamışlığım. Bil ki Hakk olanı ketmetmek, gizlemek, aşikâr hale getirmemek, susmak, durmak, çalışmamak, ancak ve ancak zulme rıza göstermektir ve de zalime hizmetkâr kılmaktır, ruhunu. Rabbim!.. Bizi, ruhunu şeytana, şeyatine satanlardan uzak durdur!. Bizi, sadece sana iman etmiş, sana iman üzerine dünya değiştirenlerden eyle!...

Bu yazı toplam 808 defa okunmuştur.
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim