Ey Can!.. Firavunlar kana susamış, ecellerinin erken olması için, daha çok cinayet işleyerek, lanetle daha fazla anılmak için... Tarih boyunca yarışa girmiştir, birbiriyle insanlığa zulmedenler.
Ey Can!.. Dünyanın tüm gözü önünde denilerek, yapılan katliama, vicdan sahibi insanların desteği istenmektedir, sonunda. Vicdan sahipleri denilenlerin cüzdanlarıyla haşır-neşir olduklarını bilmeyen mi vardır, günümüzde?
Ey Can!.. Ölümü göze almış, şehadeti halasın, kurtuluşun kapısı bilenlerin, kimleri emsal aldıklarını bilmeyenler, kendilerini ebu cehil derecesinde görürken, Kıptî Geleneğinin Mirasçılarınca desteklenen ve Kenan Diyarı'nın Gaspçılarınca sırtları sıvazlananların düne bakması gerekmez mi? Nasır'ın yerinde yeller esmekteyken, Sedat'ın yaptıkları yanına kâr kalmazken, ismi anıldığında vicdanların sızlandığı ve hüsnü hiçbir zaman mübarek olmayandan sonra gelen Mısır'ı kendi içinde Hakk ve Adalet'e aşina kılmak istenen Muhammed Mursî, yetişmiş olduğu geleneğin takipçisi olarak, umut vaadederken kirli plânlarını aşikâr edenlerin, bir sene tahammül edemediği, kendi yönetim biçimleri olan Demokrasi Oyunu, yine mızıkçılıklarıyla son buldu ve binleri aşan insan katlini, onlarca kat yaralı izlerken, çoğunluğun görmezden gelindiği ortamda sadece inançları sebebiyle ezaya, cefaya müstehak görülen İslâmî Kesim, silahların kan kustuğu meydanlarda, ölümle tecziye edilmek istenirken, dünyayı kendi aralarında parsellemek üzere kurulan BM isimli beş-altı devletin gözü önünde hayvanî iştihalara sevk edilmektedir.
Ey Can!.. Vahşetin bininin bir para etmediği ve tarihteki tekerrürden ibret alınmadığı, zalimin zulmüyle alkış topladığı, hakkın ayaklar altına alındığı, haksızlığın başlara taç kılındığı günümüzde için için yanan İslâm Coğrafyası'nda fitne ve fesad tohumları ekenler, olgunlaşan meyvelerle sevinirken, her olumsuzluğu cinin demirden korktuğu gibi İslâm'a mal eden akılsızların kendilerini yargılayacakları Allah'ın huzuruna nasıl çıkacakları bilinmez mi? Cehennemin boşuna yaratılmadığına iman etmiş bizim, elimizde olan tek dayanağın dua olduğunu belirtenlere Hayberîn, Bedir'in, Hendek'in ve diğer savaşların nedne yapıldığını sorgulamazken, elde tesbih sabırla bekleyenlerin her türlü aldanmaya ve aldatılmaya müsait zeminde bulunduğunu söylesek mi?
Ey Can!.. Yüreğimin bir kenarı değil, hepsi kanamakta ve yeryüzünde her şey kıpkızıl...Yüreğimin Coğrafyası paramparça...
Havada duran ellerimin boş dönmemesi için uykuyu haram bilen gözlerim, yaşını bağrıma akıtırken, daha ne diyebilirim, Rabbim!...
Ey Can!.. Sadece Mısır değil, coğrafyamın dört bir yanı kan kaybederken, bizim demekten utandığımız medyanın önemli kesiminde her şey güllük ve gülistanlık...
Fazla bir şey yazmak istemiyorum, açıkçası. Rabbim, nerede isminin azametine sığınan, senin yarattığın kulların dara düşmüş ise, onların sesini bilmekteyiz ki duymaktasın, sana yönelen ellerin sahiplerinin ettiği duaları bilmektesin. Senin emirlerine, buyruklarına , kitabına karşı açılan savaşlarda, kimi kimsesi olmayan mazlumların sahibi sensin. Bizim sahibimiz sensin. Seni sahip bilmekteyiz. Seni sahip bildiğimiz için uğradığımız sıkıntılara, eziyetlere, ezalara, cefalara, tecavüzlere, işkencelere, katliamlara karşı sevinen biz olalım. Senin isminle başladığımız hayat yolculuğunda, dünya yaşamımızı istediğin doğrultuda şekillendirirken, bize zulmü reva görenlerin saltanatının, saltanatlarının yıkılışını dünya gözüyle bize göster ve bunu senin ismine, kitabına, peygamberine iman etmenin bedelini canıyla, bedeniyle ödeyen kullarına hediye olarak kavrat bize, Ya Rabbu'l-Âlemin!...
Ya Kahhar ya Celâl, sesimizi duymaktasın ve bizi zulmetin içinde ruhları kararmış, canîlerin, azıp sapmışların yanında mahsun bırakmayacaksın... Bu suçların bedelini görmek istiyoruz, Hakkımızın çiğnenmesi karşısında bizi mücrîm hale getirenleri, amaçlarına ulaşmada muvaffak kıldırma ve hakkımızı dünya gözüyle bu zalimlerden alınmış olmayı yaşarken, görmeyi bize nasip et!...
15.08.2013
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.