• İstanbul 17 °C
  • Ankara 22 °C

15 Temmuz İmam Hatiplerin kapatılmasının sonucudur’’

Fatma Gülşen KOÇAK

Önder Genel Başkanı Halit Bekiroğlu: 15 Temmuz İmam Hatiplerin kapatılmasının sonucudur’’

‘Devletteki paradigmanın değişimine ihtiyacımız var’

Özelde İmam Hatipler genelde eğitim üzerine önemli çalışmalar yapan ÖNDER Genel Başkanı Halit Bekiroğlu ile eğitimdeki temel problemler üzerine konuştuk.

RÖPORTAJ: FATMA GÜLŞEN KOÇAK (Yaniakit) 

Sizce Milli Eğitimin en temel problemi nedir. Çözüm olarak ne öneriyorsunuz.

Milli eğitimde olduğu söylenen ve göreceli olan birçok sorun temelde sistem ve paradigma sorunudur. Son yüzyılda eksen değiştiren iradenin milletin asli değerlerini dikkate almadan, hep öykünegeldikleri Batılı değerler ve zihin yapısı üzerine kurgulaması sonucu ortaya çıkan sorunlardır. Meseleye toplamda böyle bakılmalıdır. Çözüm ise sorunun teşhisinde ifade ettiğimiz hususların doğru anlaşılması ve paradigmanın yeniden kurulmasıdır. Eğitime tek yönlü bir yaklaşım yerine çok yönlü ve bütüncül bir yaklaşım göstererek sistemin kurulması gerekir. İmam Gazali’nin okulu, sosyal çevreyi ve aileyi esas alan bütüncül yaklaşımı önemlidir.

STK'LAR Eğitim meselesinde derde deva olacak projeler üretip hükümete raporlar sunuyor mu? STK'LAR eğitim konusunda nasıl bir yol izlemeli?

Eğitim alanında çalışmalar yapan pek çok Sivil Toplum Kuruluşu var. Biz ÖNDER olarak özelde imam hatip okulları genelde ise tüm öğrencileri kapsayacak çalışmalar ve değişiklikler için çalışmalar gösteren bir kuruluşuz. Uygulamada yaşanan aksaklıklar ve sorun olarak görülen hususlarda, ilgili komisyonlarımız tarafından hazırlanan raporları ilgili mercilere iletiyor ve süreci de takip ediyoruz. Örneğin, eğitim komisyonumuz, okul aile birliği komisyonumuz, hukuk ve gençlik gibi komisyonlarımız önemli raporlar sundular. STK’lar eğitimin sivil ayağıdır, sivil imkanların eğitim sürecine katılmasını temin eder ve çevrenin eğitim üzerindeki tesirini değerlendirirler.

Eğitim politikaları niye sürekli değişiyor? Her hükümet hatta aynı hükümetin değişen bakanına göre sistem değişiyor.  Ülke olarak neden istikrarlı bir eğitim sistemi oluşturamıyoruz?

Eğitim politikalarının sürekli değişmesi de yine yukarıda bahsedilen temel anlayışın devletin tüm unsurlarında yeterince içselleşememesindendir. Her aileden mutlaka bir öğrenci olduğundan yapılan en ufak bir değişiklik hemen hissedilmekte ve ailelerin gündemine girmektedir. Devletin her kurumunda sürekli değişiklikler oluyor ama eğitim kadar gündem olmuyor. Bunun dışında daha temele inip geçmişe gidince eğitimimizin tevhdi tedrisat gibi fazla merkezi ve katı ideolojik olması toplumun sosyolojisine uymadığından sürekli değişimlerle yüzleşiyoruz.

İmam Hatip liseleri her zaman gündemde.  İmam Hatip okulları kuruluşundan bugüne bu topluma neler kattı? 

    Özellikle şunu ifade etmeliyim, imam hatip okulları üzerinden politik tartışmalar ve polemik yürütülmesini doğru bulmuyorum. Maalesef bu ülkede bir eğitim kurumu/modeli siyasetin malzemesi yapılabiliyor. İmam hatipler üzerinden yapılan politikalar neticesinde bu okullara açıkça haksızlıklar yapıldı. Kendi bağımsız dokusunda değerlendirildiğinde, bu okulların milletimizin milli ve manevi değerlerine göre gençler yetiştirmeyi hedefleyen eğitim kurumları olduğu rahatlıkla görülecektir. Kendi medeniyet değerlerini koruma refleksiyle insanlar bu okullara teveccüh gösteriyorlar. Bu ülkedeki tüm çocuklar bizim çocuklarımız ve tüm okullar da bizim okullarımızdır, çocuklar üzerinden siyaset yapılması doğru değildir. Milletimiz istediği eğitim programını tercih eder ve geleceğini bu tercih üzerinden planlayabilir.

İmam hatip okulları kuruluşundan bugüne toplumda bir dönüşüme sebep oldu. Dini hassasiyetlere sahip; vatanına, milletine, manevi değerlerine saygılı bireylerin her alanda iş yapabileceğini gösterdi.

İmam Hatip Okulları Bir İmam Hatiplilik kimliği kazandırıyor mu. Bu kimliğin özü nedir?

İmam hatip okulları her şeyden önce milli ve manevi duygular ikliminde eğitim verir. Bir imam hatipli ülkesinin, milletinin, coğrafyasının ve yaşadığı dünyanın tüm insanlarına faydalı olma gayretiyle yetişir. Sadece kendisi için değil, elinin ve imkanlarının uzanabildiği tüm insanlık için seferber olmayı kendisine düstur edinir. Dini hassasiyetlerin yanı sıra vatan millet ve ümmet bilinciyle yetiştirilen nesiller, nerede ve hangi zaman diliminde olursa olsun özündeki bu kimliğin yansımaları ile varlığını belli eder. Bu da diğer okullarımızdan farklı bir aidiyet duygusunun oluşmasına sebebiyet veriyor. Ki biz buna “imam hatip ruhu” diyoruz.

İmam Hatip Okulları son dönemde artıyor ama nitelik anlamında eleştiriler var bu hususta ne söylersiniz? 

İmam hatip okullarının nicelik ve nitelik sorunu Miili Eğitimin genel sorunlarından müstakil değildir. Ülkedeki genel ortalamayla bağıntılıdır. Bunu sadece imam hatiplerin nitelik sorunu olarak değerlendirmeyi çok sağlıklı bulmuyorum. Biz sadece akademik başarının öncelenmesini çocuklarımızın geleceği için doğru bulmuyoruz.

 Bu açıdan yaklaştığımızda nitelik sorunu dediğiniz şey göreceli olduğunu söyleyebiliriz. Şu an bu okullarda 1 milyon 200 bin öğrenci eğitim görüyor. Bunların bir kısmı akademik alanda başarılı olurken bir kısmı da sporda, sanatta, zanaatte başarılı olabilir; burada eğitimcilere büyük iş düşüyor: Öğrencinin istidadını keşfedip hamurunu doğru karmak. Bunu başarabilirsek her bir öğrencimiz bir alanda başarıyı tadabilir.

Siz gençlere çok değer veren bir kanaat önderisiniz.  Gençlerden ümitli misiniz?

  Gençlerden ümidini kesen bir milletin kaybedecek bir şeyi kalmamış demektir. Biz her daim ümitli olduk ve şevk ve heyecanla gençlerimize hizmet etmeye çalışıyoruz. 

 Tarihiyle ve coğrafyasıyla barışık, dünü bugünü ve yarını gören, bu toprakları Vatan yapan değerleri kuşanmış bir gençliği görüyor ve bu aşkla hizmet ediyoruz. Özellikle 15 Temmuz’da bunu daha net gördük. Bu toprakların Vatan kılınmasındaki asli değerleri çocuklarımıza kazandırmadığımız müddetçe tabelasında ne yazarsa yazsın kendi zihin haritamızı çizemeyiz. Bizim gayretimiz de budur! 

15 Temmuz hakkındaki fikirlerinizi alabilir miyiz?

Biz az önce imam hatipler bağlamında vesileyi konuştuk. Bu açıdan baktığımızda aslında 15 Temmuzun yaşanmasında ben 28 Şubatın önemli bir etkisi olduğunu düşünüyorum. 28 Şubat öncesinden başlayan ama 28 Şubatta ivme kazanan bir şekilde imam hatipler ile ilgili ciddi bir baskı uygulandı. Bunun FETÖ tarafından desteklendiğini de biz ta o dönemde de biliyorduk. Böylece imam hatipler oradan kaldırılmak istendi, kapatıldı. İmam hatipler kaldırılınca da din eğitimi açısından sağlıklı ortamlar kaybolmuş oldu. Böylece o grup din eğitimi alanında bir boşluğu doldurduğunu insanlara ikna ederek maalesef insanlarımızı yanlış yönlendirdi, gençlerimizi yanlış yönlendirdi. Diğer önemli bir sorun da şuydu; imam hatipliler askeriyeye giremiyorlardı. Böylece askeriyeye yanlış anlayışa sahip insanlar girmiş oldular. Ortalama milletimizin temsili maalesef orduya yansımadı. Bunların hepsi birleşince 15 Temmuz gibi bir sıkıntı ortaya çıktı.

İmam Hatipleri kendilerine alan açmak için mi kapattılar diyorsunuz?

 

Bence altyapısı hazırlandı. 15 Temmuz bence imam hatiplerin kapatılmasının bir sonucu olarak maalesef ortaya çıkmış oldu.

 

Tabi imam hatipler de olmayınca din ile ilgili bir ihtiyaç söz konusu oldu. İnsanlar çocuklarını niçin imam hatiplere gönderiyordu, bir ihtiyaçtan dolayı gönderiyordu. Bu ihtiyaç karşılanmayınca bu okullara bir şekilde güvendiler. Zaten malumunuz bu tip örgütler, aynı zamanda küresel boyutu da olan örgütler daha çok eğitim ve ekonomi üzerinden ülkeyi kontrol altına alıyorlar. Özellikle bu yapı maalesef eğitim üzerinden bu hamleyi yaptı ve acıdır ki din eğitimi algısını da oluşturarak bunu yaptı. İfade ettiğimiz gibi pratikte din eğitimi okullarda öncelenmedi.

Ve maalesef biz 15 Temmuzda biz bunun sonuçlarını yaşamış olduk.

15 Temmuz ışığında eğitimi yeniden düşünmek üzerine bir sempozyum düzenlediniz. Hangi derde binaen hazırlandı bu program?

 Tam amacımız hiç olmazsa siyaseti konuştuğumuz kadar eğitimi de konuşalım, diğer alanları da konuşalım. Daha öncelikle din eğitimini konuşalım. Bu kırılma noktasını daha olumlu, daha umutlu bir noktaya evirelim istiyoruz. 15 Temmuzda işin olumsuz tarafı çok ama işin olumlu tarafı önemli bir kırılma noktası oldu. Milletimizin topyekûn bir araya gelmesine vesile oldu. Normal şartlarda bir araya getiremeyeceğiniz gruplar, takım taraftarları, farklı bölgesel özellikleri olan insanlar, çok farklı eğilimlerdeki insanlar böyle bir olayda bir araya geldiler. Kendi vatanlarına, dinlerine, ülkelerine sahip çıktılar. Bu da çok kıymetli bir şeydir. Bizim tam da bunun üzerine yeni bir bina inşa etmemiz gerekir.

 

İslami oluşumlar ve İslami sivil toplum kuruluşları 15 Temmuz sonrası bir özeleştiri sürecine girmeli mi? Bu noktada ne gibi bir misyon yüklenmelidir?

Günde 40 defa Rabbimizin huzurunda muhasebe eden insanlarız. Sürekli özeleştirimizi zaten yapan insanlarız, bu inançta ve bu kültürde insanlarız. Bu yönüyle tabi ki sivil toplum kuruluşları da kendi muhasebelerini yapmalıdır. Ama burada STKların muhasebesinden çok bence devletin muhasebesine bir ihtiyaç var. Devletteki paradigmanın değişimine ihtiyacımız var. En çokta burada muhasebe yapması gerekenlerin ben bugünlerde imam hatiplere, dindarlara, cemaatlere, cemiyetlere saldırmakta olan katı Kemalist ideolojiye sahip, ulusalcı ve maalesef bizi bugünlere getiren asıl zihniyetin kendisini sorgulaması gerektiğine inanıyorum. Afedersiniz, bir anda yağ gibi suyun üzerine çıkıp, sanki bu işin kendileri ile kendi oluşturmuş oldukları eğitim anlayışı ile, dayattıkları ideoloji ile hiçbir alakası yokmuş gibi, din alanını kısıtlamalarıyla hiçbir ilişkisi yokmuş gibi bütün faturayı cemaatlere, tarikatlara ödetmeye çalışıyorlar. Tam aksine biz 2-3 hafta içerisinde yaptığımız bütün faaliyetlerde cemaatleri, tarikatların, sivil toplumun önemine biz vurgu yaptık. Bundan sonra da vurgu yapmaya devam edeceğiz. Bu yönü ile elbette muhasebe yapacağız ama muhasebe yapacağız diye de bir eziklik hissetmiyoruz. Bu sonucun müsebbibi biz değiliz. Bu sonucun müsebbibi ulusalcı, tek tipçi, dini dışlayıcı Kemalist ideolojidir. 

Bu yazı toplam 868 defa okunmuştur.
Yazarın Diğer Yazıları
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim