İddialı böylesi başlıklar, genelde dergilerde özel bölümler adı altında verilir. Kimi zaman yıllıklar-almanaklar neşredilir, yeni seneye geçilirken dünde kalanları değerlendirme adına kişiye kimi hatırlatmalar nev’înden kaynak bilinirdi. Önceki yıllarda bu tarz çalışmalar, kitaplıklarda temel eserler arasında yer alırdı. Şimdilerde sanal ortamın zenginleşmesiyle birlikte ancak meraklısınca takip edilen bu tarz kaynaklar, sponsor-destekçi-katkı sunan olmadığı zaman sıklıkla görünmez oldu.
Gazeteler ve haftalık-aylık dergiler, biten senenin hatırına sayfalarını panoramik seyre ayırır. Elbette her gazete ya da dergi ilerlediği-takip ettiği çizginin belirleyicisi olarak, geçen seneyi ele alır.
Hatıralarda eskimeyen 2000 senesi vardı. Herkes 2000 senesinin yeni bir yüzyılın başlangıcı sayar, 2000 ile artık dünyanın değişeceğini ifade eder, olmuştu. Birçok işyeri tabela değiştirmiş, farklı bir isim yoluna gitmişti.
***
Her sene gelecek senenin barışı, mutluluğu, huzuru getirmesini ister dururuz. Kimden istediğimizi adeta saklayarak, duygularımızı ifade ederiz. Savaşları çıkartanların kim olduğunu, huzuru kimlerin bozduğunu, insanlığa kimleri,n kan kusturduğunu, bu çağda ülke haritalarını kimlerin değiştirmek istediğini, savaşların yerini soğukluğa bıraktığını iddia edenlerin yanıldığını bilmek o kadar zor mu, gerçekten? Hakikatten bu yalanlara kimin inanabileceğini, kanacağını sanıyoruz?
-Mutlu yıllar!..
Mutlu geçmesi, benim dememle olsa, “Ey cemaat, çıkarın binlik tespihleri, günde on bin kez, “Mutlu yıllar” der, etrafımdaki eşe-dosta bir günde beş yüz bin kez, hatırım için “Mutlu Yıllar” temennisinde bulunmasını isterdim. Demek ki benim mutlu yıllar dememle 365 gün altı saat mutlu geçmez!..
***
Spor Gazetelerinin günlük halde yayınlanacağına akıl sır erdirmezken, şimdi yeni spor-futbol gazeteleri çıkmaya hazırlanıyor. Günlük bahis gazeteleri çıkmakta, dolaylı olarak.Bu ülkede bir ara günlük mizah gazetesi çıkarma hatsında bulunulmuştu. Keşke günlük bir mizah gazetemiz olsaydı!..
Spor gazeteleri, futbol liglerinin birinci devre sonrası yaklaştığı için sayfalarını 2012’de olanlara ve 2013’de nelerin yapılmasına ayıracak.
***
Magazin dünyasında, televizyon kanallarında, dergilerde, gazetelerde herkes tuttuğu tarafın ve izlediği yolun, inandığı felsefenin, iman ettiği değerlerin yanında 2012’yi değerlendirecek.
Başörtüsü mağdurları, İslam’a göre yaşayamamanın sıkıntılarını dile getirecek, karşı taraf bunun siyasî simge olduğunu tekrarlayacak.
İktidar ve muhalefet, 2012’nin kendi açılarından çok iyi geçtiğini söyleyecek, her iki tarafla beraber, diğer irili-ufaklı partiler de iktidar olma hesaplarını 2013 ve sonrasına göre kuracak!..
Sinema alanında nelerin yapıldığını, tiyatro sahnelerinde kaç oyunun sahnelendiği, hangi ünlünün bu sene dünya değiştirdiğini öğreneceğiz. Ölenlerin alkışlı mı alkışsız mı mezarlığa nakledildiğini bile öğrenmenin mümkün olduğunu, yazı dizilerinden öğrenmek mümkün..
Ekonomi açısından olanları ve olması gerekenlerin ne olduğunu öğreneceğiz. Paranın ne kadar değer kaybettiğini, altının ve dövizin ne kadar kazandırdığını öğreneceğiz.
***
Önceki sene Tayyare Cemiyeti’nden devşirme Milli Piyango’nun ne kadar ödül(!) verdiğini, ikramiyesinin (!) ne kadar olduğunu unutmuşum. Bilet alan (Bu kumara taraf olmadığım için) olmadığımızdan dolayı, bu senenin 45 Milyar TL sınırını biraz uçuk bulmamak elde değil. Eskinin 45 Trilyonunu dağıtan bir idarenin toplam dağıttığı paranın yine halkın cebinden alınan paranın bir bölümü olduğunu anlatı, duracak benim gibi çenesi düşük olanlar. Kimisi hiç kimse bilmemiş gibi, “Bu haramdır, günahtır” diyecek. Karşı tarafın liberoları da karşı çıkarak, çağdaş emperyalizmin, vahşi kapitalizmin çarkları arsında un-ufak olmamak için kişinin umutlanmasına yorumlayacak. İdare, toplanan paranın yoksul çocuklara bile dağıtıldığını belirtecek, kimisi hamasî nutuklar irad ederek, bunun toplumsal bir dayanışma olduğunu fısıldayacak, sonuçta elindekini, avucundakini bu hayale yatıranların iki gün sonra iflasları ortaya çıkacak, intiharlar 3. Sayfada bile yer almayacak.
***
Artık gazetelerde vatandaşı bilet almaya yönelik haberler çıkmaya başladı. Bilinçaltına yerleşen bu haberler, her akşam televizyon ekranlarında, “Büyük ikramiye size çıksa ne yaparsınız?” diye mikrofon uzatılanları göreceksiniz. Ünlüsünden ünsüzüne, ipsizinden sapsızına varıncaya değin, herkes kendince bir yalan söyleyecek, bu parayla camii bile yaptıracağını söyleyen çıkacak, işin boyutunun sonrasını varın siz düşünün.
***
2012’de Arakan’da, artık alıştırıldığımız Filistin’de, yanı başımızdaki Irak’da, Libya’da, Mısır’da ve dünyanın birçok ülkesinde olanlarla bitenler bir de uzun uzadıya yorumlanacak, televizyon ekranlarında.
Irak’ın işgalini canlı yayından veren kimi ekranları bilirim, dün gibi. Hatta “Savaş Uzmanı” adını verdikleri kişilerle Irak’ın nereden işgal edilirse ne olacağını ele alanları hatırladığımda duyduğum tiksinti, bu değerlendirmelerle yeniden artacak.
Palazladığın sana karşı çıkınca boynunu kırdırmayı kendine hak bildiğin vakit, sana bu hakkı kimin verdiğini sorgulamayacaksın!.. İktidarda olanın haklı ya da haksız yere iktidar olması bir yana, o ülkeye çektirdiğin acıların, verdiğin sıkıntıların, yaptırdığın kıyımların, yıktırdığın şehirlerin, ortadan kaldırdığın değerlerin ne için olduğunu saklaman ne kadar gülünç!..
***
Şimdi de yeni tasarlanan ve en geç yirmi-otuz sene sonra uygulamaya geçecek plânlara karşı hazırlıklı olması gerekenler, 21 Aralık Maya Safsatası’na takılıp kalmış. Korkarız ki bu esnada yapılacak olan nükleer denemeler yanlış bir tepki verirse, zemin ortaya çıkartırsa, Mayalar günah keçisi sayılacak.
Mayalar!... Aklımda Aztekler var İnkalar var. Kızılderili Medeniyeti’nin o muhteşem dekorunu hayal ettiğimde, şimdiki manzarada hala kamplarda yaşamaya mecbur kılınmış, zorlanmakta olan ve esareti yüzlerinden okunan, ataları bağımsızlıkları için savaşıp ölmeyi yeğlemiş, kendileri ateş suyuna esir düşmüş, viruslü bataniyyelerle hastalıklı kılınmış, kafataslarına altın verilen, toplam sayıları 100.000’e ulaşamayan Kızılderililer.
***
2012’yi anlatırken bu Kızılderili muhabbetinin neden aklımın bir köşesinde yer aldığını öncelikle çözemedim. 2013’ü Kızılderilisiz Dünya Yılı olarak kutlamaya kalkışırsak, bize “deli” diyecek olanlar çıkmaz mı?
-Adamlar, hayatta. Bak, yaşadıkları yerler var.
-Yani bu adam da çok oluyor, kardeşim… Kızılderililer, medeniyet olarak yok. Anlıyoruz da halen yaşamaktadırlar. Bunlar dinozorlar gibi nesli tükenmemiş ki böyle bir yıl olsun!..
-Böyle saçmalık olmaz, bu ne rezalet. Bu adam, dilinin altında başka bakla saklıyor, ıslatsın da görelim.
Kendi medeniyetime bakarken, haritaları cetvellerle ölçülmüş, biçilmiş coğrafyamın hazin tablosu duvarda dururken, bununla yetinmeyenlerin ellerine yeniden cetveller alarak, hesaplamalar içinde olduğunu hissediyorum.
Bilmem anlatabiliyor muyum?
***
2013 Senesi huzurlu, mutlu, barış dolu geçmeyecek. Kimse boşuna böyle bir temennide bulunmasın. Senelerdir böyle demeçler dinledik, temennilerde bulunanları gördük.
***
Rabbim, insanlığa huzuru, barışı, kardeşliği, mutluluğu çok görenlerden hakkımızı al ve bu dünyada bizim borçlumuz olarak dünya değiştirmelerini, istemiyoruz. Öbür dünyada hesaplaşacaklarımızın yanında, yaşadığımız bu dünyada hakkımızı, dünya gözüyle almak istiyoruz. Onun için 2012’de ve öncesinde yaptıkları ne yanlışlar varsa, onlardan yana kim eza ve cefa çekmişse içimizdekilerle dışımızdakilerin haklarını yanlarında bırakma.
***
2013 Seneniz bu duygularla, düşüncelerle hayırlara vesile olsun!..
15.12.2012
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.