Yok canım, elin gavurunun kararını övecek değilim..
Ama onlarda, bizdeki Fransızlarda göremediğimiz, birazcık “Aman çelişkiye düşmeyelim” hassasiyeti var. Hepsi o kadar!
Ve o çelişkiye düşmeme hassasiyeti sebebi ile, Fransız Meclisi ve Senatosu’ndan geçen, “Ermeni Soykırımı yoktur” şeklindeki düşünce açıklamalarını cezalandıracak kanunu, dün iptal ettiler..
Şimdi bizdeki Fransızlar, dün yazdıklarını bakalım nasıl izah edecekler?
Veya yazdıklarını hatırlayacaklar mı?
Değişik yazarlardan alıntı yapmaya hiç gerek yok.
Bir tanesi var ki, suratındaki kin ile, hepsini temsil ediyor zaten..
Adı Kadri Gürsel! Kısa süre önce satılan Milliyet’te, 26 Ocak günü bakın ne yazıyor: “Acı ama gerçektir ki, Sarkozy ‘soykırım yasası’yla Türkiye’yi küçük düşürerek güç gösterisi yaptı. Fransa Cumhurbaşkanı, Türkiye’nin söz konusu tasarının yasalaşması halinde Fransa’ya karşı ekonomik ve siyasi yaptırım uygulayacağı yolundaki çeşitli uyarılarını, tabiri caizse ‘takmadığını’ gösterdi. Türkiye’yle ikili ilişkilerin birkaç yüz bin Ermeni seçmenin oyundan daha değersiz olduğu izleniminin doğmasına yol açtı.”
Nasıl?
Türkiye’ye düşmanlık daha nasıl yapılır?
Türkiye’ye kin kusmak, başka hangi ifadelerle kaleme alınır?
Sarkozy, Türkiye’yi küçük düşürmüş de.. Türkiye’yi takmamış da..
Şimdi söyle bakalım Kadri Efendi.. Kimmiş Türkiye’yi takmayan?
Kendi ülkesinin mahkemesi tarafından bile takılmayan kimmiş, şimdi söyle Sarkozy’nin Türk gazetesinde kalem sallayan avukatı!
Bunlar öyle yazılar yazarlar ki, okuduğunuzda “Bak şimdiden uyarmış. Hükümet karşıtı ama.. Dostça yazıyor” dersiniz..
Alın o türden bir yazısı daha.. 5 Şubat’ta yayınlanan yazısından: “Türk medyasının geneline bakacak olursanız, Fransa’daki Anayasa Konseyi’nin ‘inkâr yasası’nı bütünüyle iptal etmesi neredeyse kesin gibidir. Bu, gerçekçi olmadığı kadar, kamuoyu psikolojisi açısından da sakıncalar ihtiva eden bir beklentidir. Türk medyası aşırı iyimser bir hava pompalayarak, maalesef daha büyük hayâl kırıklığı ve aşırı tepkiselliğin potansiyelini inşa etmiş oluyor.”
Öyle mi Kadri Efendi?
Gerçekçi değilmişiz, öyle mi?
Bizim düşüncelerimiz, sakıncalar ihtiva ediyormuş öyle mi?
Hayâl kırıklığı yaşayacakmışız, öyle mi?
Laz fıkrasındaki gibi, “Ne oldi?”
Bir alıntı daha. Aynı Kadri’den. 9 Şubat’taki yazısı: “Sayın (Egemen) Bağış’ın konuşmak kadar düşünmek için de bol vakti var; tekrar edelim. Mamafih son olarak, Zürih’te ‘Ben diyorum ki,1915 olayları soykırım değildir. Gelsinler beni tutuklasınlar’ şeklindeki demeci ve akabinde İsviçre savcısının kendisi hakkında ön soruşturma başlatması olayında görüldüğü kadarıyla, konuşmadan önce düşünmeye yeterince zaman ayırmamış...”
Aklı sıra, nasıl giydiriyor, Türkiye Cumhuriyeti’nin bir bakanına..
“Konuşmadan, düşünmeye yeterince zaman ayırmamış”mış!
Sen ayırdın mı Kadri Efendi?
Yazmadan önce düşünmeye zaman ayırdın mı?
Ayırmamış görünüyorsun..
Fransız hakimlerden bile, Fransız çıktın.. Belki utanırsın. Kırarsın o kalemini.
29.02.2012 Yeni Akit































Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.