Barzani'den, Rawandüz ile Zap arasındaki bölgeden sızmaları önlemesi isteniyor.
Bunu yapması için de destek verileceği belirtiliyor.
Barzani'ye pek fazla güvenilmiyor ama bölgedeki otorite Barzani olduğu için onunla müzakere ediliyor.
Hava operasyonlarının yapıldığı günlerde, tanklarımız sınırı geçti, kara operasyonu başladı şeklinde haberler yer almıştı. Daha sonra Genelkurmay bir açıklama yaparak, sıcak takip kapsamında sınırlı bir geçişin yaşandığını daha sonra birliklerimizin Türkiye'ye döndüğünü bildirmişti.
Şimdi öğreniyoruz ki bu olayın doğru tarafı da var eksik yönü de bulunuyor.
Çünkü tanklarımız bir sıcak takipten ziyade bir senaryo gereği sınırı geçiyor.
Sınırdan 5 kilometre içeri giriliyor.
Orada ayrıntısına girmeyeceğim bir senaryo tatbikat yapılıyor.
Sınırdan geçişleri engellemesi için Barzani'yle bir takvim de konuşuluyor.
Bayramdan sonra bu takvimin işleyip işlemediği kontrol edilecek.
Barzani'nin beklenen etkili önlemleri almadığı sonucuna varılırsa, tankların sınırı geçmesi beklenebilir.
Saldırıyı gerçekleştiren PKK militanlarının olaydan sonra hemen kamplara çekilmedikleri tespit ediliyor. Sınırı geçtikten sonra PKK'nın kontrolündeki köylere dağılıyorlar. 10-15 gün boyunca köylerdeki evlerde barınıyorlar.
Daha sonra belli bir plan dahilinde kamplara çekiliyorlar. Bu köylerin isimleri biliniyor. Hangi eylemden sonra, hangi grupların bu köylere çekilip, halkın arasına karıştığına dair kapsamlı bir dosya üzerinde konuşuluyor.
Aynı şekilde Kandil'deki yöneticilerin Erbil'de kullandıkları mekanlar, örgüt elemanlarının tedavi gördüğü sağlık merkezleri, gıda, giyim gibi ihtiyaçlarını karşılayıp, lojistik destek aldıkları adreslerin üzerinde konuşuluyor.
Üzerinde durulan ve stratejik öneme sahip noktalardan birini de Erbil Havaalanı oluşturuyor.
Erbil Havaalanı bir anlamda örgütün dünyaya açılan kapısı. Başka bir deyişle dış dünya ile irtibat noktası.
Türkiye buradaki gelen giden yolcu listesini istiyor.
Barzani'den bu konularda tedbir alması isteniyor.
Ama bunlar daha önce de konuşulduğu ve Kuzey Irak yönetiminin etkili önlem almaya yanaşmadığı bilindiği için bu kez, tedbir alınmazsa, Türkiye'nin, "Günah bizden gitti" deyip atacağı adımların hazırlıkları da yapılıyor.
Önümüzdeki günlerde sınırın öte yakasında bir hareketlilik yaşanabilir.
Barzani görüşmesine ilişkin bilgileri tek bir noktada toplayacak olursak; Türkiye, sınırdan geçişlerin önlenmesini adeta kırmızı çizgisi haline getiriyor.
Bu arada sınırın iç tarafında da çok önemli bir süreç yaşanıyor.
Hakkari-Şırnak hattında 1 ay öncesine kadar psikolojik üstünlük örgütün elindeydi.
Bu kırıldı.
Ama içerideki kampların temizlenmesi gerekiyor.
Terör bölgesindeki İl Emniyet Müdürleri değişti. Yeni atananlar KCK konusunda uzman, istihbarat ya da terörle mücadele birimlerinden gelen isimler.
Kavaklı Kampı'na yönelik başarılı operasyondan 1 yıl önce, Işık Koşaner döneminde Hakkari'ye 15 kilometre mesafede 6 kampın bulunduğu belirtilip, bunlara yönelik operasyon yapılması isteniyor.
Bölgede başarılı görevler yapmış ve özel harekattan gelmiş bir komutandı Koşaner Paşa.
Ancak kamplara yönelik operasyonda zayiat çok olur gerekçesiyle sıcak bakılmıyor.
Koşaner Paşa, son 1 yılını Balyoz tutuklusu generalleri serbest bırakmaya adadığı için, hükümetten gelen bu tür taleplere, "kırgın bir komutan" olarak yaklaşıyordu.
Aynen 12 Eylül'den önce Demirel, Fatsa'ya operasyon yapılmasını istediğinde Kenan Evren'in, "Orası orman. Bu mevsimde orada yapraklar sık, sonbahar gelsin yapraklar dökülsün öyle yaparız" cevabını vermesi gibi.
Sonbahar'da da biliyorsunuz ihtilal olmuştu. 11 Eylül'de bu yanıtı veren Evren, 12 Eylül gecesi yarım saat içinde Fatsa'ya hakim olmuş ve hiçbir direnişle karşılaşmamıştı.
Ama Kavaklı Kampına Jandarma ve Polis Özel Harekat Timleri sıfır zayiatla çok başarılı bir operasyon gerçekleştirdi. Ama diğer kamplar duruyor.
Nihai sonucun alınması için müzakere süreci yeniden başlayacak. Ancak bu kez devlet masaya psikolojik ve fiziki üstünlük elinde olarak oturmak istiyor.
Ama nihai çözüm için bunlar yetmiyor.
Kürt gençlerinin eline silah değil, Kur'an-ı Kerim'in verilmesi, kalbine düşmanlık değil, kardeşlik tohumlarının ekilmesi, terörist olarak değil, saygın insanlar olarak yetiştirilmesi için yapılması gereken çalışmalar var.
Bu konuda da görev, cemaatlere, sivil toplum kuruluşlarına düşüyor.
Çünkü bu sorun öldürmekle çözülecek bir iş değil...
10.11.2011 Yeni Şafak































Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.