• İstanbul 16 °C
  • Ankara 19 °C

Ahmet Doğan İlbey: Hazret-i Peygamber Efendimiz doğduğunda

Ahmet Doğan İlbey: Hazret-i Peygamber Efendimiz doğduğunda

(İçimde cevelan eden âciz kelimelerle Mevlid-i Nebî’yi kaleme almak cüretimi, Efendimiz Aleyhissalâtüveselâmın iltifatına nail olan “Kasîde-i Bürde” nin şairi Ka’b bin Züheyr, “Su Kasidesi”nin büyük şairi Fuzûlî, “Mevlid”in şairi Süleyman Çelebi ve “Müseddes-i Mütekerrir”in şairi Şeyh Gâlib üstadlar bağışlasınlar)

Bir kutlu sancı dolaşır Âmine Hâtun’un evinde /Âmine Hâtun alıp sancılarını saçar bir göğe, bir toprağa / Rüyasına yatar da bekler muştucusunu / Bir doğumun müjdesiyle uyanır nurlu bir şafakta / Dilinde dualar mukaddes bir ateş gibi yürür damarlarına /Anlamıştı yüreğinde kutlu bir sancının vurduğunu / Hissetmişti yüreğinde nûrun bir topak gibi durduğunu /

Cümle Âlemin Efendisi dünyâyı teşrif ettiler

Gagasında hurma dallarıyla pencereye konarken kuşlar / Cebrail aleyhisselâm nurdan sevinciyle girer pencereden / Âmine Hâtun’un açık ellerine bir demet gül bırakıp gider. Âmine Hâtun’un sağ omuzunda gül kokulu bir çocuk doğar / Merhum Abdullah oğlu, Abdülmuttalib torunu Cümle Âlemin Efendisi dünyâyı teşrif ettiler / Şifâ Hâtun duyurdu kutlu doğumu / Ey Abdülmuttalib! Veriyorum işte müjdemi! / Âmine Hâtun’un bir oğlu oldu / Doğduğunda evin içi nurla doldu / Doğan çocuğu melekler yıkadı / İki omuzu arasına risâlet mührü basıldı / Bunu duyan Abdülmuttalib eve yürüdü /Âmine Hâtun rüyasını anlattı / Semâdan gelen nurlu kişiler Muhammed adı verilsin doğan çocuğa, dediler /Abdülmuttalib kucağına aldı / Doğuştan sünnetli, doğuştan göbeği kesilmiş bir nur topu tutuyordu / Baktı maşallah dedi, gözü kamaştı / Sevinci yerden göğe, gökten yere dolaştı Mekke’nin üzerinde kondu / Kâbe’ye gitti Allah’a şükretti / Ey Mekkeliler! Bir torunum oldu sevinin / Adını Muhammed koydu melekler / Göktekiler ve yerdekiler onu övsün / Fakirlere ziyafet verilsin, yetimler ve âcizler doyurulsun, dedi / Hanifler, Muhammed Mustafa’ya Kâbe’de dua ettiler İbrahimce.

“Vahdetin Gülü” yle Gül çağı başladı

“Vahdetin Gülü” doğduğunda nûrunun şavkı vurdu yeryüzüne / Dünyâ karanlıktan çıkıp nûra boğuldu / İnsanlığın kalp ve dimağında ulvî inkılâplar oldu / Allâhu Teâlâ, Cebrâil a.s.’a yeryüzünü gül kokusuyla taçlandırmasını buyurdular. Kuşlar o gün Gül hecesiyle öttüler / Şiirler ve nağmeler Gül adıyla çınladı göklerde / Çölde “Ayın On Dördü Yetim” doğduğunda / Kumlar sevincinden semâya dönüp serinliğe erişti / Azgın insanların yürekleri yerlere döküldü / Muhammed Mustafa o gün “Gül” oldu / Gül bir çiçek adı olmaktan çıktı / O gün herkes Gül’ü sevdiğini söyledi / Gül’ün yaydığı koku ile kalpler ve yeryüzü temizlendi / Gül zamanıydı, Gül çağına girildi / İnananların yüzünde Güller açılmaya başladı / Bundandır ki o gündür bugündür Allah dostları Gül alıp satmaya başladılar.

Göktekiler ve yerdekiler sevindi

Gaibten bir yel esti Mekke’nin kuytularına / Enva enva kuşlar göğe çekildi sevinçlerinden / Kuşlardı esen yelin ulvî nağmesiyle muştulanan / Kuşlar havalandı Âmine Hâtun’un evine doğru / “Balıklar sudan çıktı” Âlemlerin Efendisi doğdu diye / Kurtlar, Mekke’nin kapısına geldi ceylanlarla yan yana / Mekke’nin semâsında nurdan bulutlar / Buluştular kutlu müjde için / Birer tutam akça bulut, birer tutam yıldız gönderdiler Âmine Hâtun’un kutlu evine / Dünyâ nûra boğuldu

Mekke’nin bilgeleri toplandı: Böyle bir doğum görülmedi dünyâda / Dünyâya nur doğdu / Âmine’nin Muhammed’i kutlulansın / Dağlara, taşlara dualanmış yemler bırakılsın / Âmine’den doğan çocuk bizim şânımız / Bereketlendi dört bir yanımız /Âmine’nin evinde doğan ışık aydınlattı “Kudüs ve Şam arasını / On dört burç yıkıldı Kisra’nın sarayından / Semâve Vâdisi sular altında kaldı / Sâve Gölü kuruyup çekildi / Bin yıldır yanan ateşler söndü Mecûsî diyarında / Sâsânîlerin ihtişamı, Bizans’ın zulmü çöktü” dediler.

Karanlık devirleri nurlu şafaklara çeviren Hâtemül Enbiyâdır O / Câhiliye idrakleri kül eden nûr-ı beyzâ aşktır O / Mazlumların umudu Habibullah’tır O / Selâm! Gül kokulu Efendimiz’e / Selâm! Efendimiz’in doğduğu Mekke’ye / Selâm! Efendimiz’in doğduğunu müjdeleyen Cebrâil aleyhisselâma / Ne mutlu yeryüzündeki cümle yaratılanlara / Ne mutlu hayvanata, nebatata, toprağa / Veyl! Zâlimlere ve putperestlere.(ilbeyali@hotmail.com)

 

Bu haber toplam 332 defa okunmuştur
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim