Bir hususu hatırlamakta yarar var. TYB, kurulduğu günden beri hem öteki STK’na ve hem de kamu kurum ve kuruluşlarına gerçekleştirdiği faaliyetlerle örnek olmaktadır. TYB’nin beş yıl önce kuruluşunun otuzuncu yılı dolayısı ile “Edirne’den Ardahan’a Kültür Kervanı” adıyla kültürel bir program planlamış ve on yedi gün süren faaliyet başarıyla ve arkasında iz bırakarak Çorum’da son bulmuştu.
O programın gerçekleşmesi için zamanın Kültür Bakanı Ertuğrul Günay’a bir proje sunulmuştu. Proje Kültür ve Turizm Bakanlığı mevzuatına tamamen uygun hazırlanmıştı. Bay Günay, proje için otuz beş bin liralık bir meblağ öngörülmesine karşılık dört bin TL tahsis etme lütfûnda(!) bulunmuştu. TYB de bu parayı kendilerine iade etmişti. Kervan yoluna devam etmişti.
Bay Günay’a rağmen söz konusu Kültür Kervanı arkasında iz bırakarak son derece başarılı programlar gerçekleştirerek Ankara’ya dönmüştü. O başarılı projenin deneyimi ile bu kez “Ankara’dan Siirt’e Kültür Kervanı” kaldırıldı.
Resmi kurumlarda bu tür projeler emir zinciri içinde planlanır ve hayata geçirilir. Bir ödenek sorunu söz konusu değildir. Söz konusu kısıtlı imkânlara sahip bir sivil toplum kuruluşu olunca sponsor gönüllülük esasına dayanmaktadır.
TYB, hazırladığı projeyi güzergâhta bulunan illerimizin başta şubelerimiz olmak üzere, valilikler, üniversiteler, belediyeler, kardeş kuruluşların yetkililerine iletti ve kendilerinden konuyla ilgili müzaheret, yardım ve işbirliği teklifinde bulundu.
Kabul etmek gerekiyor ki teklifimiz büyük bir hüsnü kabul gördü.
“Kültür’ün Anadolu Turnesi” denilecek bu faaliyette kimler olmalı ve neler bulundurulmalıydı?
Kervan Nedir?
Aslı Farsça kâr-bân olan Kervan, “işi idare eden” anlamına gelmektedir. Uzak yerler arasında ticaret eşyası, yolcu taşıyan yük hayvanı katarı. Kervanlar tarihte yerine göre sadece deve, eşek veya katır yerine göre bunların karışımından oluşabilmekteydi. Develer daha çok düzlük ve çöllerde, katır, eşek ve nadiren atlar ise dağlık arazilerde yük taşımaktaydı. Dünyanın bazı bölgelerinde farklı hayvanlar kullanılmıştır.
Kervan, daha çok deveyi çağrıştırmaktadır. Deve kervanları ağır ve hafif olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. Kervancılığın geçerli olduğu dönemlerde 1000 develi kervanlar orta, bunun altındakiler ise küçük kabul edilirdi. Büyük Sahra’da 20.000 deveden oluşan kervanların düzenlendiği bilinmektedir. Hac Kervanlarında insan ve hayvan sayısının 5000-6000’den 60.000-70.000’e kadar ulaştığı kayıtlarda yazılıdır.
Kervanlar tabiat şartlarına ve eşkıya saldırılarına karşı tedbir almak zorundaydılar. Kervanların edebiyatımızda ve türkülerimizde ayrı bir yeri vardır. Yunus Emre’nin meşhur ilahisi bu gerçeği çok güzel ifade etmektedir:
“Ah nice bir uyursun uyanmaz mısın
Göçtü kervan kaldık dağlar başında
Çağrışır tellallar inanmaz mısın
Göçtü kervan kaldık dağlar başında
Emir-i hac göçeli hayli zamandır
Muhammed cümleye dindir imandır
Delilsiz gidilmez yollar yamandır
Göçtü kervan kaldık dağlar başında
Yunus sen bu dünyaya niye geldin
Gece gündüz Hakkı zikretsin dilin
Enbiyaya uğramaz ise yolun
Göçtü kervan kaldık dağlar başında”
Yunus’un diliyle “Kervan’ı kaçırmak” yaratılış amacını unutmaktır. Şiirden de anlaşılacağı üzere Hac yolunda mola veren kervan yolcusu uyanık ve dikkatli olmak zorundadır. Gaflete gelip kervanı kaçıran artık haccı kaçırmıştır. İnsanın yaratılış amacı Hakk’a vuslattır. Vuslat yolunda uyuklayan Hakk’a varamaz. Bu şiirin en güzel şerhi Niyazî Mısrî’ye aittir.
TYB Kültür Kervanı da gönül dünyasına sefer için düzenlenmiş ve yola koyulmuştur.
Kervana, zaman zaman rakam değişse de yaklaşık yirmi beş yazar, şair, düşünce adamı ve yönetici katıldı. Kervana katılanlar büyük bir özveri ile düşüncelerini ve eserlerini seyahat süresince sergilediler.
Kültür Kervanı Yola Koyuldu
Kültür Kervanı yola çıkmadan önce kendilerine danışılan yöre insanları ve kanaat önderleri mevsimin her yönden müsait olduğunu söylüyor ve cesaret veriyorlardı. Kervan’ın uğradığı illerimizde bunu bizzat gördük ve yaşadık.
Kervanın yola koyulmasında TYB mevcut yönetiminin fedakârca gayret ve çalışmaları her türlü takdirin üzerindedir. Özellikle D. Mehmed Doğan, İbrahim Ulvi Yavuz iletişim kurmakta maharet sahibiydiler.
Kervanın mutfağında neler bulunuyordu? Kervanda yer alan şairlerle “Şiir Şöleni” yapıldı. Bilahare kervanda yer alan şairlerin isimleri zikredilince şiir şölenlerinin nasıl bir tat ve çeşnide geçtiği tahmin edilebilir.
Yazarlar kitaplarını imzaladı ve okuyucularıyla buluştular. Birçok konaklama yerinde, yazarlar âdeta okuyucularıyla hem buluştu hem koklaştılar.
TYB 35 yıldır sürekli kültürel faaliyetleriyle zihin dünyamızda haklı bir yer edinmiş bulunmaktadır. TYB sadece Türkiye sınırları içinde değil sınırlar dışında da haklı bir şöhrete ve itibara sahip bir sivil toplum kuruluşudur.
06 Mayıs 2013 Salı günü Ankara Kızılay Sümer 1 Sokak’ta bulunan TYB Genel Merkezi’nden kervan yola koyuldu. İlk durak Aksaray. TYB açısından Aksaray’ın farklı bir konumu bulunmaktadır.
Hemen ilk akla gelen Aksaray’ın Ankara’ya yakınlığı değil, bu genç vilayetin yönetim kadrosu farklı bir anlam ifade etmektedir.
Aksaray
Ankara’dan hareket ettikten üç saat sonra Aksaray Üniversitesi’ne varıyoruz. Genç Üniversitenin Genç Rektörü Prof. Dr. Mustafa Acar karşılıyor ve heyeti kucaklıyor. Kısa bir tanışma faslından sonra salona geçiliyor. Önce Rektör Prof. Dr. Mustafa Acar konuşuyor. TYB ile öğrencilik yıllarında nasıl tanıştığını anlatıyor. Gençlerin doldurduğu salonda önce şiir faslı, arkasından D. Mehmed Doğan, “Uzaktaki Yakın: Kaşgar” Konferansını sunuyor. Âdet olduğu üzere TYB ve Kültür Kervanı hakkında kısa cümleler ve kervanda yer alan şuara ve yazarları tanıştırmak görevini yerine getirmek bu satırların yazarına düşüyor.

Aksaray Valiliği; Salih Lütfi Şengül, Vali Selami Altınok, Ahmet Fidan, D.Mehmet Doğan, Sami Terzi
Hemen ifade etmekte yarar var. Aksaray Valisi sevgili Selami Altınok ile karşılaşmak ayrı bir duygu. Sayın Selami Altınok benim çok değer verdiğim öğrencilerimden. Son derece saygı ile karşılıyor ve kucaklaşıyoruz. Sevgili Selami Bey kısa süre önce Aksaray Valiliği görevine başladıktan sonra tebrik için birkaç kez niyet etmiştim. Kafilede yer alan TRT Erzurum Müdürü Salih Lütfi Şengül, birkaç kez birlikte gidelim diye programladık. Ama olmadı. Nasip Kültür Kervanı esnasında gerçekleşti. Sevgili Selami, Orhan Valimden sonra kültürü ve irfanı ile koltuğunu doldurmuş. Oldukça sıcak geçen bir sohbetimiz oldu.
Aksaray’dan Hatay’a doğru hareket ediyoruz. Hatay, farklı bir kent. Kur’an-ı Kerim’in Yasin Suresinin ikinci sayfasında bahsedilen Habibü’n-Neccar’ın kenti. Gece yarısı varıyoruz. M. Kemal Üniversitesi misafir ediyor kafilemizi. Adres bulmakta yabancılık çekmiyoruz. Kervanın renkli ve çok yönlü insanı Dr. Mehmed Sılay rehberlik ediyor. Çünkü Hatay’da ki programı kendileri organize etmişlerdi.
Dr. Sılay, TYB’nin düzenlediği seyahatlerde aranan kişidir. Fıkra hazinesi kadar müzik repertuvarı da oldukça zengindir. Fıkra ve müzik bir araya gelince zamanın nasıl geçtiği anlaşılmıyor. Özellikle yörelere ait nükteleri, Mısır-Türkiye sanal futbol müsabakası seyir halinde kafileye neşeli dakikalar geçiriyor.
Hatay
İskenderun, Hatay’ın en büyük kazalarından. Dr. Sılay’ın, siyasete atılmadan önce uzun zaman Başhekim olarak çalıştığı diri, canlı bir ilçe. Birkaç yıl önce Rahmetli Yücel Çakmaklı ile İskenderun’u ziyaret etiğimizde misafir olmuştuk.
İskenderun ve Hatay hakkında bilgileri Dr. Sılay’dan dinliyoruz. Dr. Sılay, sadece kuru bilgiler vermiyor aynı zamanda sözlerini şarkı, türkü, fıkra ve hatıralarla tezyin ediyor.
Sabah kahvaltısından sonra Üniversiteye geçiyoruz. 35. Yıl Resim ve Kitap Sergisi hazırlanıyor. Üniversite yetkilileri son derece samimi olarak yardım ediyorlar. Kervanda bulunan her yazara bir asistan öğrenci görevlendirmişler. Konferansın verileceği salon oldukça büyük. Öğretim üyesi ve öğrenciler salonu doldurmuşlar.
Dr. Sılay’ın “Endülüs: 8 Asırlık Yurt” konulu konferansından önce Hatay M. Kemal Üniversitesi Rektörü Sayın Prof.Dr. Hüsnü Salih Güder açış konuşması yapıyor. Konuşmasını Endülüs Emevî devletine ait bilgileriyle süslüyor.
Sayın Rektörün konuşmasından sonra şairler şiirlerini okuyorlar. Bu kez Hatay’dan da şairler katılıyor şölene. Ve Sayın Sılay “Endülüs:8 Asırlık Yurt” konferansını sunuyor. Görsel görüntülerle desteklenen konferans heyecanla izleniyor.
Hatay’da bir başka faaliyet, Atilla Maraş tarafından yerine getirildi. Lise öğrencilerine hemşerileri Cemil Meriç’i anlattı.
Hatay’da artan zamanda şehir içi gezi ve ziyarette bulunuldu. Başta Habibun-Neccar olmak üzere pek çok türbe tarihî eser ziyaret edildi. Bir grup arkadaşımız ise Kilise ziyaretini tercih etti ve papazdan dua (!) talebinde bulunduklarını sonradan anlattılar. Tabii kılavuzluk görevini Erbay Kücet yerine getirmişti.
Aslında Hatay gezisi böylesine çerçevesi dar çizilmiş bir yazı içine sığdırılamaz. Başlı başına zengin bir geçmişe sahip şehir. Kırıkhan’da bulunan Bayazıdî Bestami’nin makamını ziyaret ediyoruz. Ve Gaziantep’e doğru kervan yol alıyor.
Gaziantep
Güneydoğu Anadolu’nun en zengin ve görkemli şehirlerinden Gaziantep’deyiz. Gelişen imalat sanayisinin sağladığı istihdam nedeniyle hem kendi kırsalından hem de diğer illerden göç alan bir şehir konumundadır. 2011 yılında İl merkezini oluşturan Şahinbey, Şehitkâmil ve Oğuzeli ilçelerinin toplam nüfusu 1.398.289 iken 2012’de % 2,87 artarak 1.438.373 olmuştur. Merkez nüfus artış hızı 2,82’dir.2010 ile 2012 yılı nüfusları karşılaştırıldığında tüm ilçelerin kırsal nüfusunda azalma yönünde küçük değişiklikler olurken buna mukabil ilçe merkezlerinde ve özellikle Gaziantep il merkezinde % 4,26’lik bir artış görülmektedir terör dolayı ile göç veren değil göç alan bir şehir. O sebeple nüfusu oldukça fazla.
Gaziantep Üniversitesi misafirhanesinde konaklıyoruz. Misafirhane orman içinde ve hemen hayvanat bahçesinin bitişiğinde. Sabah erkenden şiir şöleni ve konferansın verileceği Üniversite Kültür merkezine geçildi. Kitap sergisi tanzim edildi. İlgi yoğundu. Özellikle TYB Gaziantep Şube Başkanı Metin Zirek, Yönetim kurulu üyeleri sürekli bir koşturmaca içinde oldular. Ziyaretlerin arkasından Şanlıurfa’ya hareket edildi.
Şanlıurfa
Gaziantep’ten Şanlıurfa’ya otobanda yol alırken kervan yürümüyor âdeta uçuyor. Bu kez farklı bir konumdayız. Çünkü kervanda üç Şanlıurfalı yazar ve şair bulunmaktadır. Önce Dr. Sılay o güzel ve yanık sesiyle Şanlıurfa türküleri seslendiriyor. Arkasından fıkraları döktürüyor. Şanlıurfa’nın Fransız işgalinde isotun önemini özellikle hatırlatıyor. Tepki beklerken Şanlıurfalı şairlerde ses yok. Ne Atilla Maraş ne Mehmet Oymak ne de Mehmed Kurtoğlu ses çıkarmıyorlar. Demek ki her nüktede bir miktar gerçek(!) payı var.

Şanlıurfa Kültür Müdürlüğü’nün önünde
Gün batımında vardığımız Şanlıurfa’da ilk durağımız İbrahim Aleyhisselamın makamı oluyor. Göldeki balıklara yem atıp ve kaleye çıkıyoruz. Şanlıurfa Şube Başkanı Cuma Ağaç, bizi “İki Mağara”ya götürüyor. Gün batımında Şanlıurfa’yı kuşbakışı seyrediyoruz.
Çiğ köfte ve sıra gecesi faslı başlıyor. Misafirler arasında kim yok ki. Eski Erzurum Valisi, Şanlıurfa Valisi Celalettin Güvenç Bey ve GAP Daire Başkanı hemşerim Sadrettin Karahocagil ve Üniversiteden hocalar.
Müzik, çiğ köfte ve muhabbet. Bir Şanlıurfa sıra gecesi. Arada şiir fasılları. Bu arada Sayın Valimle Erzurum Valiliği dönemi üzerine sohbet etme imkânı buluyorum, uzun uzadıya. Kabul etmek gerekir ki Sayın Güvenç’in gayretleri 2011 Üniversite Kış Oyunlarını Erzurum’a kazandırmıştır. Ama bir kesim O’nun bu güzel ve kalıcı hizmetini gölgelemek için fesat tezgâhı kurmuşlardır.
Şehre on beş km uzaklıktaki Harran Üniversitesi’ne geçiyoruz. Hazırlıklar yapıldıktan sonra programa başlıyoruz. Mutat tanıtımdan sonra şiir faslı ve panel yapılıyor.

Harran Üniversitesi’nde
Türk irfanının en önemli isimlerinden ve bir Urfalı aydın olan Kemal Edip Kürkçüoğlu tanıtılıyor ve hayırla yâd ediliyor. Kemal Edip Kürkçüoğlu ile Erzurum’da İmam-Hatip Lisesi öğrencisi iken bir kış günü karşılaşmış ve tanışmıştım. Peygamber âşığı bir insan.
Allah rahmet eylesin.
Şanlıurfa’da ev sahibimiz GAP Başkanı Sadrettin Karahocagil. Hem şehri gezdirdi hem ikramların en güzelini yaptı. Unutulmaz bir ev sahipliği örneği sergiledi. Kervana Şanlıurfa’da ilgi büyük oldu. Şanlıurfa’da ziyaret ettiğimiz Kültür ve Turizm Müdürlüğü ikramları ve yayınladıkları kitaplardan söz etmek bu yazı çerçevesinde ne yazık ki mümkün değil.
Şanlıurfa ve Urfalılarla bütünleştikten sonra kervan yola koyuluyor.
Tarihin Ortasından Bir Şehir: Mardin
Türkiye’de ziyaret imkânı bulamadığım birkaç şehirden birisi Mardin. Mardin’i hep merak etmişimdir. Benim için, gerek tarihi dokusu gerekse nüfus yapısı itibariyle hep dikkat çekici olmuştur. O sebeple, Mardin’e giderken hayalimdeki Mardin ile bizzat gördüğüm Mardin’i mukayese etme imkânım oldu.
İki Mardin bulunmaktadır. Birisi tarihi doku içindeki Mardin, öteki de betonlardan inşa edilmiş Mardin. Yani yeni Mardin.

Mardin Kasımiye Medresesi’nde
Tarihî Mardin sokaklarında dolaşırken kendinizi tarihin ara sokaklarında hissediyorsunuz. Taşın can verdiği tarihi eserler. Dar sokaklar. Sahabe efendilerimizin kabirleri, camiler ve medreseler. Ayrı ayrı dönemlere ait ama korunmuş, başka bir deyimle kendilerini korumuş medeniyetin tapu belgeleri, kilometre taşları eserler.
Eski Mardin’de Muhsin Mete ile bir Sahabe Türbesine ziyarete giderken yaşlı bir teyze ile karşılaştık. Bize türbeyi bulmakta yardımcı oldu. Cuma saatine yakındı. Dört çocuklu bir kızı varmış. Kızı kanser hastası imiş. Kendisi Arap. Türbeden içeri girerken benim kitabeyi okuduğumu görünce Arapça bilip bilmediğimi sordu. “Evet” cevabı karşısında heyecanla Arapça konuşmaya başladı. Muhsin Mete ile hayır duasını aldık. Ayrıldık.
Cuma namazını kıldığımız camide imam Cuma öncesi kürsüde vaaz veriyordu. Vaazda bir hadisi şerif okudu. Sonra hadisi şerifi yorumlarken “Yatırımınızı yerin altına yapın. Ağaoğlunun sözüne kanıp yerin üstüne yatırım yapmayın.” Dedi.
Şafii mezhebi Müslümanlar iki rekât Cuma namazının farzından sonra dört rekât öğle namazının farzını, öteki adıyla zührü ahir namazını da cemaatle kılıyorlar. İmam Şafii Hazretlerinin fetvasına göre amel ediyorlar.
Artuklu Üniversitesi’nin bazı fakülte ve bölümleri eski Mardin’de, rektörlük ve kültür sitesi ise yeni Mardin’de. Öğleden sonra Artuklu Üniversitesi Kültür Merkezinde okuryazar buluşması, imza, otuz beşinci yıl sergisi düzenlendi. Arkasından şiir şöleni ve konferans verildi. Akşam aynı salonda TRT İstanbul Radyosu Tasavvuf Musikisi Korosu nefis bir konser verdi. Şef Aydın Varol yönetiminde güzel eserler seslendirildi.

Mardin Artuklu Üniversitesi’nde
Erzurum Vaniefendi Mahallesinden komşumuz terzi Kemal Armutlu beyin oğlu Erol Armutlu ile karşılaşmak tam bir sürpriz oldu benim için.
Çünkü ben sevgili Erol’u çok küçük iken görmüştüm. Çok mutlu oldum. Kendisini zevkle dinledim.
Artuklu Üniversitesi Genel Sekreter Yardımcısı başta olmak üzere, Mardin Gençlik ve Spor Müdürü Sayın Mustafa Kuzu kervanımıza yakın ilgi gösterdiler. Kendilerinin Mardin Bölümünde gösterdikleri yakınlık ve gayretleri sıcak bir hatıra olarak saklanacaktır.
Ama en önemlisi bu seyahatin en güzel hediyesini Artuklu Üniversitesi Genel Sekreter Yardımcısı Cengiz Beyden aldım. Mehmed Akif’in Safahatı’nda yer Alan “Sait Paşa İmamı” şiirinde anılan Sait Paşa İmamı Hasan Rıza Efendi hakkında Dr. Türkan Alvan Hanımefendi tarafından kaleme alınan kitap oldu. Sözünü etiğim kitap benim için bir hazine değerinde. Hemen okumağa başladım. Kitap hakkında ayrıca bir değerlendirme yapacağım.
Mardin konserinin ardından gece geç saatlerde Siirt’e doğru yola çıktık. Kervan Siirt Yolunda ilerlerken bir haber ulaştı bize.
Siirt ve Tillo
Siirt, özellikle Tillo’nun Erzurumluların gönlünde ayrı bir yerinin olduğu herkesçe bilinir. Kültür Kervanının programı yapılırken özellikle Tillo’nun programa alınmasında özel bir ısrarıma programı hazırlarken dostlar itiraz etmediler. Tillo-Siirt arası mesafeyi bilmiyordum. İlk kez İbrahim Hakkı Hazretlerini ziyaret etme imkânı bulacaktım.

Erzurumlu İbrahim Hakkı Hazretleri Türbesi
Ama Allah’ın yüce lütfuna bakar mısınız? Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Siirt’te geceleyince, önceden adımıza rezerve yapılan Siirt Öğretmenevi, kendilerine tahsis edilmiş ve rezervimiz iptal edilmiş. Kader bizi Tillo’ya yönlendirdi. Tillo için bir şiirinde şöyle der Erzurumlu İbrahim Hakkı Hazretleri:
“Çün Bitlis ehl-i dünyâ cennetidür
Bu Tillo ehl-i ma’nâ cennetidür
Gönül keşf olsa Mevlâ cennetidür
Bu dünyâ cennetidür şehr-i Bitlis”
Siirt temsilcimiz de bizleri Tillo’da İbrahim Hakkı Vakfı Misafirhanesi’nde ağırladı. Büyük insan ceddimiz İbrahim Hakkı Hazretlerinin yanı başında gecelemek. Taş üstünde yatılsa değer.
Kahvaltıdan sonra İbrahim Hakkı Hazretlerinin türbesine koştuk. Yasin okuduk. Rahmet diledik. Kendisinden ve Şeyhi İsmail Fakirullah Hazretlerinden şefaat niyaz ettik. İbrahim Hakkı Hazretlerini ziyaret sonrası “Tevfizname”yi okuduk.
“Hakk şerleri hayreyler
Zannetmeki gayreyler
Arif anı seyreyler
Mevla görelim neyler
Neylerse Güzel eyler.”
Fuzulî’nin “Su Kasidesi” kadar şöhret bulmasa da İbrahim Hakkı Hazretlerinin ‘in de bir “Su Kasidesi” bulunmaktadır. Onu da bu seyahat dolayısı ile hatırladık.
“Su vadi-yi hayrette her seng ile cenk eyler
Deryasına vuslatta aheng-i peleng eyler
(Su, hayret vadisinde her taş ile cenk eder.
Deryasına kavuşmada kaplan gibi hareket eder.)
Su alçağa meyl eyler, hoş vast ile hoş söyler
Reftarına bak neyler, san şive-i leng eyler
( Su alçağa meyl eder. Güzel sesle söyler.
Yürüyüşüne bak, sanırsın ağır aksak biri gibi hareket ediyor.)
Su havza kudum eyler, şevk ile hücum eyler
Hem nağme-i Rum eyler, hem raks-i Freng eyler
(Su havuza ayak basar, çoşarak hücum eyeler
Hem rum türküsü söyler, hem Frenkçe dans eyler)
Su ayn-i necat olmuş, eşyaya hayat olmuş
Bel azb-i Furat olmuş, ol zevk-i neheng eyler
Su teşnesi her haste, olmuş ana dil beste
Uşşakına peyveste, hoş naz ü direng eyler
Su teşnesini bulsa, hoş berd ü selam olsa
Yangın yüreğe dolşa, ol nara ne reng eyler
Hakkı, su gibi gitsin, derya-yi dile yetsin
Koy bahr ile fahr etsin, barandan o ne reng eyler.
Kısa ama çok anlamlı ziyaretten sonra Tillo’dan Veysel Karani’ye doğru koşar adımlarla yol alıyoruz.
Yemen İllerinden Siirt’e Veysel Karani
Sahabe, Hz. Peygamber (s) zamanında yaşamış, büluğ çağında ve Hz. Peygamber (s) in sohbetinde bulunanlara verilen önemli bir ünvandır. Hz. Peygamber döneminde yaşadığı halde Hz. Peygamberi göremeyen Müslümanlara “Muhadramûn” denilmektedir. Biyografileri bilinen 1400 kadar Muhadramun olduğu bilinmektedir. Muhdaramunların en meşhuru Uveys-el- Karani/ Türkçe deyimi ile Veysel karani’dir.
İslâm Coğrafyasından ziyade Türkiye’de, özellikle Türk Dünyasında Yemen’in Karan köyünden Muhadramun Veysel Karani’yi şöhrete kavuşturan Yunus Emre’nin o meşhur şiiridir.
“Rumda Acemde aşık olduğum,
Yemen illerinde Veysel Karani
Hak peygamber sevdi ve dostum dedi
Yemen illerinde Veysel Karani
Sabah namazını kılıp giderdi
Gizlice Rabbine niyaz ederdi
Anın işi güçü deve güderdi
Yemen illerinde Veysel Karani
Bin deveyi bir akceye güderdi
Onun da nısfını zekat ederdi
Develer bileşince tevhid ederdi
Yemen illerinde Veysel Karani
Anasından destur aldı durmadı,
Kabe yollarını geçti boyladı
Geldi o Resulu evde bulmadı
Yemen illerinde Veysel Karani
Yunus eydür gelin biz de varalım
Ayağın tozuna yüzler sürelim
Hak nasip eylesin komşu olalım
Yemen illerinde Veysel Karani.”
Veysel Karanî için üç yerde kabir bulunmaktadır. Bunların en bilineni Siirt’in Veysel Karani ilçesindedir. Siirt gezimizi organize eden dostlar, programı Velysel Karani için düzenlenen anma faaliyetleri çerçevesine almışlardı.
İbrahim Hakkı Hazretlerine veda ettikten sonra Veysel Karani’ye vardık. Bizim için ayrılan standa kitaplarımızı yerleştirdik. Sergi düzenlendi. Hemen türbeye koştuk. Yasin suresini bitirmiştim ki Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’la karşılaştık ve Kültür kervanı hakkında kısa bilgi verdim. Son derece yağmurlu bir havada Veysel Karani bizi karşıladı. Törenin yapılacağı salona geçtik.
Siirt Valisi’nin gayretleriyle düzenlenen yarı resmi yarı dini toplantının arkasından toparlandık ve Veysel Karani Hz.lerine veda ettik. Ve programda olmayan ani bir kararla Bitlis’e yöneldi kervanımız.
Beş Minareli Şehir Bitlis
Erzurumluların bir deyimi vardır. “Yol bir maslahat iki.” Kısaca maslahat için bir yol bulursanız iki ihtiyacınızı birden karşılayın. Kervanımız vakit bulunca Kervancı başımız bir öneride bulundu. Programda yok ama Bitlis’e de gidelim.
Erzurumlu İbrahim Hakkı Hazretlerinin üç şehir hakkında methiyesi vardır. Hasankale, Tillo ve Bitlis. Bitlis için yazdığı şiirden bir dörtlük:
“Hudâ’nın minnetidir şehr-i Bitlis
Cihânın zînetidir şehr-i Bitlis
Gönüller münbitidir şehr-i Bitlis
Ki dünyâ cennetidir şehr-i Bitlis”
Bitlis Belediye Başkanının yerinde olsam Bitlis’in girişine bu dörtlüğü bir tabela olarak astırırdım.

Bitlis Ulucami
Bitlis’e yağmurlu bir havada girdik. Şehri üç aşağı beş yukarı kolaçan ettik. Ama en önemlisi Bitlis’in meşhur “Büryan” kebabını tattık. Kafileye İzmir’den katılan dostumuz veteriner hekim ama aynı zamanda romancı Mahir Adıbeş, büryan kebabı hakkında ayrıntıya varan bilgiler verdi. Veterinerlik yönüyle edebiyatı bir arada yaşattı.
Bitlis’te halkın arasına katıldık. Çarşının yukarı taraflarında bal satan bir dükkâna girdim. Satışa sunduğu balları ve fiyatlarını sordum. Dükkân sahibi baba-oğul, nereden geldiğimi sordular. “Ankara’dan” deyince, çay içmem konusunda ısrar ettiler. Bende kendilerine malum “süreci” sordum. Bir dokun bin ah işit. Genç olanı anlatmaya başladı. Kısa konuştu. Ama meramını anlattı:
-“Bu şehir başkentlik yapmış bir medeniyet merkezidir. Daha on yıl öncesine kadar 85 bin insan yaşıyordu. Giriş levhasında 46 bin yazdığına bakmayın. Şuanda 16 bin nüfusu bulunmaktadır. Terör bizi öldürdü. Ama ilk kez ben devletimin olduğunu bu yıl idrak ettim. Çünkü devletim bana geldi. “Arılarını biz taşıyacağız. Koruyacağız.” dedi. Güven verdi. Sözlerine devam edemedi. Ağladı. Bende ağladım. Küçük bir alış verişten sonra sanki kırk yıllık dostlar gibi vedalaştık. Birilerinin aramıza ayrılık tohumu saçmak istediği saf ve masum insan numunesi insanlar.
Beş minaresi ile meşhur Bitlis’imize yağmurlu bir havada girdik ve yağmurlu bir havada veda ederek, Diyarbakır’a doğru yola koyulduk.
Ve Tarihî Surları ile Ayakta Bir Şehir: Diyarbakır
Diyarbakır, otuz yıldan beri tarihi, kültürü ve samimiyet dokusu yerine ismi terörle anılır olmuştur. Diyarbakır’a kötülük yapılmıştır. Bir bakıma Diyarbakır ismi teröristler tarafından kirletilmiştir. Diyarbakır, sanıldığı gibi adı terörle mi anılmalıydı? Soruya cevap aramadan önce Diyarbakır’ı görmeli. Anlatılan Diyarbakır ve Diyarbakırlı ile gördüklerimiz çok farklı. Söz konusu farkı ancak Diyarbakır görülünce anlaşılıyor. Diyarbakır’da ilk göze çarpanlar.
Yağmurlu bir bahar akşamı Diyarbakır’a varıyor ve otele yerleşiyoruz. TYB Diyarbakır Temsilcisi M. Ali Abakay ve arkadaşları samimi ve candan kafileyle ilgileniyorlar. Öteki şehirlerden farklı olarak Diyarbakır’a iki gün ayrılmıştı.
İlk gün Cahit Sıtkı Tarancı Kültür Merkezi fuayesinde sergi açıldı. Yazar ve Şairler kitaplarını imzaladılar. Diyarbakır Erganili olan Sezai Karakoç için düzenlenen “Sezai Karakoç’la 80 Yıl” paneli yapıldı. Panele katılanlar gerçekten harika hazırlanmışlardı.
Aynı gün akşam aynı salonda TRT İstanbul Radyosu Tasavvuf Musikisi Korosu’nun konseri gerçekleştirildi. Ne yazık ki Diyarbakırlı dostlarımız bu güzelim konsere rağbet etmediler.
Diyarbakır’ı Surları gezerek tanımaya başladık. Kafilemiz Diyarbakır’ı gezerken yağmurda bizi takip ediyordu. Hz. Süleyman Camiine girdiğimizde âdeta bir yağmur tufanına tutulmuştuk.
Hz. Süleyman Camii Şerifinden birkaç cümle ile söz etmekte yarar var. İçinde on dört sahabe efendimizin medfun bulunduğu caminin ayrı bir atmosferi var. Manevi atmosferin tarifi imkânsız. Ama en belirgin özelliği siyah kesme taştan bir bütün olarak inşa edilmesi. Mimari tarzı son derece farklı ve dikkat çekici. Kare siyah yontma taştan yapılan caminin öyle inanıyorum ki sanat tarihinde önemli bir yeri vardır.
Diyarbakır gezisinin ikinci gününde halkla iç içe olundu. İnsanlarla konuşuldu. Terör ve başlatılan barış süreci hakkında insanların ortak noktası gelinen nokta sevinçle karşılanıyor ve başarılı olması bekleniyor.
Özellikle bir kısım aydın kesim Kültür Kervanını geç kaldığı şeklinde değerlendirirken, bir kısım insanlar Kültür Kervanının bir yıl sonra sadece Diyarbakır için düzenlenmesi gerektiğini söylediler.
Diyarbakır tarihi hakkında notlarımı zenginleştirmek amacıyla ziyaret ettiğim ne Diyarbakır Valiliği, ne de Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi web sayfalarında bir bilgi edinebildim. Dicle Üniversitesi kampüsü başlı başına bir şehir. Özellikle Üniversite Kültür merkezi mimarı tarzı ile dikkati çekiyor.

Diyarbakır Cahit Sıtkı Tarancı Kültür Merkezi’nde
Muhsin Mete’nin yönetiminde “Yeni Mecralar ve Edebiyat, Sinema, Televizyon, İnternet, Uyarlama ve Diziler” Paneli bilimsel bir toplantıdan çok aile içi sohbet havasında geçti. Katılımcılar, konularını çok iyi ifade etti ve değerlendirdiler. İstanbul TRT’den Ömer Erdem, Dicle Üniversitesinden Yrd. Doç. Dr. Bülent Dönmez, Yusuf Kaplan ve İsmail Güneş düşüncelerini canlı örneklerle süslediler. Aslında sözünü ettiğim panel bile başlı başına bir yazı konusu.
Diyarbakır’ın yetiştirdiği önemli isimlerden Şevket Beysanoğlu’nun ölümünün 10. Yıldönümünde Mehmet Ali Abakay hayatını ve eserlerini anlattı. Abakay’ın kısa ve öz anlatımı ile bile, Merhum Şevket Beysanoğlu Diyarbakır için ne kadar önemli hizmetleri arkasında bırakarak ebedi âleme göçmüş olduğu anlaşılıyor.
Diyarbakır, terör belasına uğramış talihsiz bir kent. Hâlâ terör esaretinde gibi. Sokakları kirli. Dikkate değer bir belediye hizmeti görünmüyor. Fazla söze ne hacet.
Bir akşamüzeri ertesi gün yeniden görünmek üzere veda eden güneşle beraber Diyarbakır’a veda ediyoruz. Kervanımız Adıyaman’a doğru hızla yol alıyor.
Adıyaman Kervanımızı Kucaklıyor
Güneydoğu Anadolu sadece şehirleri, kent merkezleri ile değil, yol güzergâhı, kaza ve köyleri ile bile tarihin sayfalarını andırıyor. Adıyaman’a giderken Suruç’tan geçiyoruz. Küçük bir namaz molası. Şimdilerde bir ilce olan Suruç, büyük bir tarihi koynunda barındırıyor. Nice âlimleri ve devlet adamlarını yetiştirmiş bir yerleşim merkezi. Adıyaman, otuz yıldan beri süren terör belasının ortasında âdeta bir sulh adası.
Teröre karşı kendini korumuş bu güzel kentin kendini bu kadar korumasının sırrını ertesi gün makamında ziyaret ettiğimiz Belediye Başkanını dinleyince çözüyoruz.
Adıyaman programı sabahın erken saatlerinde kendiliğinden başlıyor. Vali Mahmut Demirtaş, kervana katılan şair, yazar ve TYB yönetimini sıcak bir ilgi ile makamında karşılıyor. Adıyaman hakkında öz, ama çarpıcı bilgiler veriyor.
Köklü bir geçmişe sahip olan Adıyaman’ın sahip olduğu kültür değerlerinin yanında manevi değerleri de bağrında barındırdığını belirten Vali Mahmut Demirtaş, “Türkiye’de yeri belli olan iki sahabeden biri olan Sahabe Safvan Bin Muattal Hazretlerinin kabri Adıyaman’da bulunmaktadır. Sahabe Safvan Bin Muattal Hazretlerinin bulunduğu alanda devasa bir proje uygulayacağız. KİPTAŞ tarafından mimari tasarımı gerçekleştirilen bu projeye modern mimarinin bütün özellikleri yansıtılacaktır. Bu projenin temellerini de geçtiğimiz günlerde Diyanet İşleri Başkanımızın katılımı ile atmış bulunuyoruz. Uygulayacağımız bu proje, Peygamber Efendimizin arkadaşı Sahabe Safvan Bin Muattal Hazretlerine yakışır bir proje olacaktır ”dedi.
Soruları cevaplıyor, sorular soruyor. Bir aile ortamı içinde ziyaret tamamlanıyor ve Adıyaman Belediye Başkanı Sayın Necip Büyükaslan’ın makamına yürüyerek gidiyoruz. Sayın Necip Aslan Kültür Kervanı heyetini bizzat karşılıyor.
Makamına davet ediyor. Bir taraftan Adıyaman’a özgü ikramlar yapılırken, öte yandan Sevgili Belediye Başkanımız hem hayat hikâyesini hem hizmetlerini bir çırpıda anlatıveriyor. Esprileri ve sözleri ile Adıyaman’ı özetliyor.

Adıyaman Belediye Başkanı M.Necip Büyükaslan ve Ahmet Fidan
Belediye Başkanı Necip Büyükaslan’ın yanından mütebessim bir şekilde ayrılıp, Adıyaman cadde ve sokaklarını birlikte adımlıyoruz. Cadde ve sokaklar temizliği ile dikkati çekiyor. Bir çay ocağına giriyoruz. Adıyamanlı ozanları dinliyoruz. Halkta bütünleşmek bu olsa gerek. Öğleden sonra Belediye Kültür Sarayı’nda sergi açılışına katıldıktan sonra panele geçiyoruz.
Kültür Kervanı Adıyamanlıların yoğun ilgisine mazhar oluyor. Şiir şöleni ve panel oldukça ilgi görüyor. Adıyaman, tarihi ve kültürü ile dimdik ayakta. Adıyaman’dan ayrılıp Sahabi Saffan Bin Muttal (R) Efendimizi ziyaret ediyoruz. Kendisine Kur’an-ı Kerim okuyarak ayrılıyoruz.
Bir Gece Yarısı Kahramanmaraş
Kahramanmaraş’ta program sabahın erken saatinde başladı. Kervanın renkli siması Fatih Uğurlu ve TYB Kahramanmaraş Şube Başkanı İsmail Bey bizi dorudan Sütçü İmam Üniversitesi Cahit Zarifoğlu Konferans salonuna taşıdılar.
Ekibimiz seyahatin onuncu gününde epey tecrübe kazanmış olarak kitap ve resim sergisini hazırladılar. Arkasından şiir şölenine geçildi. Oldukça kalabalık bir öğrenci ve akademisyen grubu ilgi ile izlediler.
Öğleden sonra yapılan D. Mehmed Doğan yönetimindeki panelde Kahramanmaraşlı üç yazar Şevket Bulut, Kadir Tanır ve Şair Abdurrahim Karakoç anlatıldı. Vefakâr dost Bahaettin Karakoç ağabeyle beraber olmak güzeldi.
Kahramanmaraş, Kültür Kervanının son durağıydı. On günlük gönül kervanımız böylece görevini büyük bir gönül huzur ile tamamladı. Kahramanmaraş’ta şehir gezisi ve alış verişten sonra Ulucami önünden kervan Ankara’ya uğurlandı.
On gün süre ile on vilayeti dolaşan Kültür Kervanının ardında kalıcı izler bıraktığına inanıyorum. En önemlisi uğradığımız şehirlerde belediye, üniversite ve sivil toplum kuruluşları ile yüz yüze konuşuldu, sohbet edildi. Kültür, sanat, tarih yanında sosyal meseleler hakkında insanlarla yüz yüze görüşüldü. Aynı tastan çorbaya kaşık sallandı.
Diyarbakırlı bir dostun söylediği gibi, bu kervan her yıl yenilenmeliydi. Ülkemizin, şimdiye kadar ihmal edilen, ama şimdilerde hiçbir maddi karşılık beklemeden götürülen bu hizmetlere bağrını açmaktadır. Sevgi ile mukabele etmektedir.
Yapılan seyahati özetle ifade etmek gerekirse, yaklaşık üç bin beş yüz km yol kat edildi. On şehir ziyaret edildi. Panel, konferans, seminer, imza günleri, mahalli TV’ler ve gazetelerle halkımıza mesaj yüklü bir hizmet ifa edilmiştir.
Binlerle ölçülecek kalabalıklara ulaşıldı, ilgi gördü. Asla yabancılık çekilmedi. Gönül dünyasının güçlenen temellerine bir tutam harç katılabildiyse ne mutlu bizlere.
Sonuç ve Değerlendirme
Atalarımızdan gelen bir rivayete göre insanı tanımanın yollarından birisi de birlikte seyahat etmek, bir sofrada bulunmak. Kültür kervanında yolculuk eden dostların bir kısmı ile yurt içi ve yurt dışına defalarca yolculuk yapmış insanlardır. Ayrıntıya kaçmadan birbirlerini tanımaktadırlar.
Kültür Kervanı dualarla yola çıkmıştır. Yolculuk esnasında sohbetler, fıkralar ve tarihî bilgiler verilmiştir.
Otobüsün seyyar mikrofonu elden ele dolaşmıştır. İşte bu mikrofon kervan yolcularının bir bakıma ayracı konumunda olmuştur. Kervan yolcularının bir kısmı TRT’nin 80’ler dizisindeki “susmuş”u oynadı. Seyahat süresince susmayı, konuşmamayı tercih ettiler.
Bir kısım dostlar, şiirleri, fıkraları ve şarkıları ile renk kattılar. Ama en önemlisi ekip içinde müthiş bir uyum vardı. Hizmetlerin sergilenmesinde uyumlu bir işbirliği kendini gösteriyordu.
Şehirlerarasındaki yolculuklardaki uyum faaliyetler esnasında da kendini gösterdi. Zaman zaman sayı azaldı ama zaman zaman sayı arttı. Bazıları kervana sonradan katıldığı gibi, programı gereği kervandan erkenden ayrılanlar da oldu. Çoğunluk kervanı sonuna kadar devam ettirdi.
Seyahatin en önemli yönü sağlıkla ve başarıyla, gönül rahatlığı ile tamamlanmış ve Ankara’ya dönülmüş olmasıdır.
Kültür Kervanı’na destelerinden dolayı başta İçişleri Bakanımız Sayın Muammer Güler Bey’e, gittiğimiz her şeyinde bize kucak açan valilerimiz, yerel yöneticilerimiz, üniversite yöneticilerimiz, TYB temsilci ve dostları, sivil toplum kuruluşlarının güzide sima ve temsilcilerine teşekkürü bir borç biliriz.
Kervan listesinde yer alan bazı isimleri yeri geldikçe andık. Öteki isimleri de anmak yerinde olacaktır. Kervan için bir şiir kaleme alan ve bu şiirini Kahraman Maraş Şiir Şöleninde okuyan İbrahim Eryiğit, matematikçi olduğu kadar iyi bir şair olduğunu her yönüyle gösterdi. Metoroloji uzmanı şair Vedat Güneş hava tahminlerinde bazen yanılsa da şiirleri ve fıkraları ile geziye başka bir renk kattı. Otobüsün şoför koltuğunun arkasını mekân tutan Muhsin Mete yerinde müdahaleleriyle yolculuğumuza farklı bir simasıydı. Özellikle panellerde konuşmacılara ikaz ve müdahaleleri ile dikkatleri çekti. Sayın Mete’nin öne çıkan yönü ise namaz saatlerini hatırlatan ikazlarıydı. TYB Genel Sekreteri Atilla Mülayım soyadı ile müsemma hareket etti. Şanlıurfalı Şair ama kendi deyimi ile Adil Mehmed Oymak zaman zaman şiirleri ve zaman zaman fıkraları ile kervanın unutulmazları arasındaydı. TYB Kayseri Şube Başkanı Ahmet İlhan, suskun rolünü gezinin sonuna kadar sürdürdü. TYB İzmir Şube Başkan Yardımcısı Mahir Adıbeş, kadim dost, hem zarafeti, hem veterinerlik bilgileriyle gezinin başka bir renkli simasıydı. TYB Tekirdağ Temsilcisi A. Vahap Akbaş, zarafeti, şiiri ve nükteleriyle tam bir Osmanlı beyefendisiydi. Özellikle Şiir Şölenlerinde zihinlerde yer edecek şiirler okudu. Kervana Erzurum’dan katılan TRT Erzurum Müdürü Salih Lütfi Şengül, nezaketi, ağırbaşlılığı ve esprileriyle gezinin renkli simasıydı. Özellikle Kur’an-Kerim tilaveti anılmağa değer. İstanbul TYB Şube Başkanı Mahmut Bıyıklı, programın yarısında ayrılmak zorunda kalmıştı. Bıyıklı seyahatlerde uyumlu bir dost olduğunu gösterdi. TYB Ankara Şube Başkanı sevgili Mehmed Kurtoğlu’nun Şanlıurfadaki misafirperverliğini söylemeden geçemeyeceğim. TYB Yönetim Kurulu üyeleri Ferhat Koç ve Fatih Gökdağ’dan söz etmeden yazı tamamlanmaz. Gerek Gökdağ ve gerekse Sayın Koç birer samimi dost ve yeri gelince konuşma hakkını kullandılar. Ama sergilerin hazırlanması ve toplanmasında büyük gayretleri oldu. Gezinin en renkli siması Erbay Kücet, fazla yazı yazmayı gerektirmiyor. Hızlı hareket edenlerimizden ama en çok konuşma hakkını kullanandı. Gezimizin iki sessiz kahramanı, Kardelen Derneği Başkanı Şükrü Can ve TYB’nin fedakâr elemanı Sami Terzi. Sami Terzi için “Efendi” anlamında “Hazret” demek yerinde olacak. Kervanın en centilmeni seçildi. Kahramanmaraş eşrafından, bürokrasinin tanıdığımız duayenlerinden Fatih Uğurlu kervanın yadında olması gerekir. Kahramanmaraş programında sabah işkembe çorbası, öğle yemeği, ziyaret ve ikramları ile kervana renk katan dost. Bir bakıma kervanın gönül bağlarını güçlendiren insan.
“Ankara’dan Siirt’e Kültür Kervanı”, arkasında bıraktıkları ile uzun zaman zihinlerde iz bıraktı. Kervanın geçtiği yerlerde bıraktığı izlerle ve kervana katılanların kaleme aldıkları müşahedeleri ile bir kitap olacak niteliktedir.
Kervan kitabı gelecek nesillere iyi bir armağan olacaktır.































Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.