Bütüncül güçlü bir teorinin, nasıl zelil pratikle temsil edildiği üzerinde durmak, çözümün yönüne ait fikir edinme imkanı sağlayabilir.
İnsanı bütün umdeleri ile ihata eden İslamın temsilinde yaşanan süreç, bir yetimlik bahsi olarak ele alınabilir.
On yedinci yüzyılda başlayan gerileme sürecinin birinci dünya savaşı ile parçalanan bedenle, ezilmiş, sindirilmiş ve talana açık hale geldi. Yerli ve yabancı, çiftcendereli dayatmalardan geçmenin belirgin ifadesi, halifesiz kalmakla simgelenebilir.
Parçalanmış bedende ortaya çıkan öze dönüş hareketleri, kendilerini batıyı öykünen modern bir algı içinde var etme çabası vermek zorunda kaldılar. İkili bir yapının varlığına işaret eden dayatma, akış içinde inanç ile eylem arasında uzak ara bir mesafe oluştu. İmanı Kitap düzenlerken fiili seküler dayatma üstlendi.
İslam toplumunun doğal seyirle, sivil bir duruşla önderlik misyonunu yürüten alim profili, açılan makasla boşluğa düştü.
Yazının devamı için: http://www.dunyabulteni.net/?aType=yazarHaber&ArticleID=19096































Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.