Rabbimizin kendine muhâtap aldığı ve kıldığı varlık insandır. Bu, bir yaratılmış için en büyük şereftir. Ama bir taraftan da “belleri bükecek, insanı kocatacak” bir mes’ûliyeti ihtivâ eder.
Nitekim İnsan isimli müstakil bir sûre yanında Kur’ân-ı Kerîm’de altmış beş yerde insan, on sekiz yerde ins, bir yerde de insî geçmektedir. Ayrıca bir âyette enâsî, 230 yerde nâs şeklinde çoğul olarak yer almaktadır. (İslâm Ansk. İnsan maddesi)
Şu hâlde Cenâb-ı Hak insana değer vermektedir.
Ama hangi insana?
Bir anadan doğmak ve bir baş, iki kol, iki ayağı olmakla Allah’ın değer verdiği insan olunabilir mi? Elbette hayır. Değer, emânete sâhip çıkmaya bağlı:
“Evet, biz o emâneti göklere, yere ve dağlara arzettik, onlar onu yüklenmeğe yanaşmadılar, ondan korktular da onu insan yüklendi, o cidden çok zâlim, çok câhil bulunuyor.” (Ahzâb, 72)
Devamı: https://www.aksam.com.tr/yazarlar/bedir-acar/dogrusu-azerbaycan/haber-1115150
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.