• İstanbul 13 °C
  • Ankara 13 °C

Akif Emre: Niçin İbn Batuta okumalıyız?

Akif Emre: Niçin İbn Batuta okumalıyız?
İslam tarihi idealize edilmiş bir İslam geçmişi demek değildir. Tıpkı İslam medeniyetinin İslam’ın kendisi olmadığı gibi… Müslümanların hatası-sevabıyla tarih boyunca yapıp eylediklerinin toplamıdır.

 Zaferler kadar yenilgiler; acılar kadar muhteşem dönemlerin yaşandığı, Müslümanların tarih boyunca yaşadıkları maceraların tümü belki de… Ne var ki, biz tarih deyince genelde savaşlar, iktidarlar, siyasi mücadeleler ve bunların sonuçlarını anlarız. Oysa gündelik hayat akıyor; sarayın, iktidarın, siyasetin dışında kalan tüm insanlığı kapsayan bir hayat var. Tüm insanlığı, tüm hayatı kapsayarak ve İslam’ı referans alarak ortaya konanların topyekûnu tarihi aşar, medeniyet dediğimiz alana girer. Medeniyet, dinin kendisi değil ama dini, dine dayanan değerler sistemini referans alarak kurulan hayatın tümü değil mi?

Bundan bir kaç yıl önce yine bir Haziran günü Mağrib’in Atlas Okyanusu ile Cebeli Tarık Boğazı’nda kesiştiği yerde, Afrika ile Avrupa’nın buluştuğu kavşak noktasında, Tanca’da karışık duygular içindeydim. Bir yanıyla Endülüs etkisi, bir yanıyla İspanyol-Fransız sömürge izleri arasında iki denizin birleştiği yerde, coğrafya ile medeniyetlerin buluştuğu, zıtlaştığı, karşılaştığı, iç içe geçtiği nadir şehirlerden biri… İstanbul’un kendinden emin, başkent olmanın verdiği görkemli havası olmasa da farklı kültürlerin buluştuğu, karıştığı ama sentez yapamadığı bir şehir gibi göründü. ‘Kasaba’ denilen iç kısımlarda tipik Mağribî Müslüman hava hakim. Kemerli, kapalı sokaklar, çarşılar, köşeli minareleriyle Müslüman Afrika… Diğer taraftan bir kaç yüzyılın kalıntısı olarak bir kaç katmandan oluşan sömürge izleri mimariden hemen anlaşılıyor.

Kemerli, dar sokaklarda geçtiğim bir yeri tekrar bulamıyorum. Birbirine benzeyen kapalı çarşıların, gölgeli sokakların içinden sora sora yol alıyoruz. Bazen geri dönüp başka bir labirentte kayboluyoruz. Yer yer başlarında geniş hasır fötr şapkaları, ‘cebeliyyûn’ denilen geleneksel renkli elbiseleri içinde kırsaldan gelen kadın satıcılar… Neyi arıyordum? Kimilerine tuhaf gelebilir… Hele modern zamanların Müslümanlarının anlamayacağı bir arayış… İbn Batuta’nın türbesini arıyordum. Oysa bir Fatiha gönderebilirdim gelmişken ama hayır, bunca alemi gezmiş bir mütecessis ruhu yerinde ziyaret etmekti niyetim.

Aslen Rabatlı olan rehberimle sora sora zor bela bulduk. İki caddenin birleştiği köşedeydi. Cadde dedimse kemerlerle kapalı iki sokağın buluştuğu yerde… İbn Haldun Caddesi ile İbn Batuta Caddesi’nin tam kesiştiği tonozlu köşede.

Eski Tanca’nın izbe sokaklarında kaybolmuş, unutulmuş intibaı veren bu türbe aslında olması gereken, ait olduğu yerde duruyordu. Ne kolonyal etki ne şöhretin abarttığı gösteri… Mütevazi, sıradan bir türbe…

İbn Batuta’nın kabrinden çok onun soluklandığı zamanın ruhunu yakalamak niyetim. Belki yedi yüzyıl önce de bu sokaklar böyleydi; her şey yerli yerinde… Köhne, eski, yıpranmış, karanlık gibi görünse de kendine özgü… yüzyılların imbiğinden geçerek damıtılmış bir hayat tarzının ayakta kalan göstergeleri… Zaman mekan, iklim, coğrafya, mimari, inanç… hepsi burada kesişmiş. İki dar geçidin, iki kemerli caddenin kesiştiği yer… İbn Haldun’un ümranı ile İbn Batuta’nın evrensel ufku… Biri zamanı aşarak, diğeri coğrafyaları aşarak ortak bir ümran inşa ettiler.

Devamı: https://www.dunyabizim.com/mercek-alti/akif-emre-nicin-ibn-batuta-okumaliyiz-h49212.html

Bu haber toplam 144 defa okunmuştur
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim