MUHALEFET PAMUK İPLİĞİYLE BAĞLI
Suudi Arabistan ve Katar'ın muhalifleri silahlandırma arzusuna rağmen Washington ve Ankara'nın taşıdığı kaygılar ortadan kalkmış değil. Ankara'nın, bu seçeneğe her ne kadar biraz daha sıcak baktığı ileri sürülse de, Washington'ın, yaklaşan başkanlık seçimleri sebebiyle de "bu benim savaşım" değil şeklinde politik bir yaklaşım sergilemesi, Suriye konusunda yakın işbirliği sergileyen iki müttefik arasındaki gedik olarak değerlendirilebilir.
Ortak kaygılar ise daha derin...
Son birkaç hafta içindeki kopmalar ve geri dönmeler sonrası Suriye Ulusal Konseyi, geçtiğimiz hafta içinde Esad sonrası için yayınladıkları 'milli misak' ile birlik görüntüsü sergileyebildi.
Sorun, Suriye'nin Dostları başta olmak üzere Şam da Şam'a destek verenlerin de SUK'taki birliğin/işbirliğinin pamuk ipliğiyle birbirine bağlı olduğunun bilinmesi. Zoraki 'milli misak'ın SUK'ta birliği ne kadar tesis edebileceği büyük bir soru olarak orada duruyor.
Daha da önemli olan sorun, Suriye'deki diğer muhalefetin SUK'a katılmamış olması ve de en önemlisi toplantılara katılmalarına rağmen, beklediklerini bulamadıkları için Kürtlerin konseyde yer almamaları.
Suriye'de, Esad yönetimine (artık yaşama şansı verilmese de) kayda değer bir desteğin sürdüğü not edildiğinde, ayaklanmalar başladıktan sonra ortaya çıkan bir durum bugün ciddi bir soru olarak ortada duruyor.
KİLİT TAŞI MEVCUT REJİM (ESAD) Mİ?
Tunus'ta fitili ateşlenen Arap yangınının Suriye'ye de ulaşacağı belliydi. Suriye'nin son durak olmayacağı da açık.
Kuzey Afrika'dan başlayıp Ortadoğu'yu kasıp kavuran Arap yangınından önce Türkiye, Suriye'nin elinden tutmuş dünya sahnesine çıkarmaya çalışıyordu.
Lübnan Başbakanı Refik Hariri'nin öldürülmesinden dolayı beş yıldır Suriye'de büyükelçi atamayan Washington 2010'da Şam'a kapıyı aralamış ve Robert Ford'u büyükelçi olarak atamıştı.
Başkanlık sistemiyle yönetilen laik Suriye'de bir yıl öncesine kadar azınlıklar arasında, sistemin aralık bırakmaması sebebiyle de olsa bir çatışma durumu gözükmüyordu.
Rejime muhalif öncülerin bir kısmı ülkeyi terk etti. Ya gidemeyenler ya da gitmek istemeyenler geride kaldı. Gidenler ile kalanlar arasında mesafe açıldı.
Bugün Sünni, Şii, Alevi, Hıristiyan, Arap, Kürt, Asuri, Türkmen tüm etnik ve dini gruplar arasında derin bir güvensizlik hakim. Ve sorulan iki soru var:
"Esad sonrası durumumuz ne olacak?"
"Muhalefet denilen bu muhalifler kim?"
Suriye'nin Dostları'nın çıkmazı biraz burada yatmıyor mu? Annan Planı, Esad kadar Suriye'nin Dostları'na da belki bu soruların cevabını verecek zaman tanıyabilir.
02.04.2012 Yeni Şafak






























Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.