Bırakınız Osmanlı’yı anlamak, dini anlamak ve öğrenmek bile bir mesele. Çünkü, gerek okul kitapları, gerekse yazar-çizer takımı ve sözüm ona aydınlarımız, ateist pozitivizmin ve yasakçı kafanın, tek tip zihniyetin ürünleriydi. Düne kadar—ve bugün yer yer devam ediyor—entelektüelin vazifesi, tarihi çarpıtmak ve resmî ideolojiyi alkış tufanına tutmak olmuş.
Onlar, âdeta yakın ve uzak tarihin birer yalan makinaları kesilmişlerdi. Daha doğrusu, beyinleri öyle yıkanmıştı.
Osmanlı hanedanının en dindar ve mücâhid padişahlarına bile, iftira ile karışık hayalî olarak içki içirtiyorlardı.
Sebep belliydi: Atatürkçülük manifestosunu yutturmak!
Şöyle diyorlardı: “Hafız okulları kapatılsın, İmam-hatip okullarından Arapça kaldırılsın. Onun yerine Atatürkçülük dersi konsun. Türk’üz, Avrupalıyız, Osmanlı-Avrupa ideolojisi güdenleri devireceğiz.” (Atatürkçülük Manifetosu, s. 1, 2)
Entelektüelimizi hışmına uğratan Kemalizim’dir. Osmanlıyı anlamak için, Kemalizmi terk etmek lâzımdır.
Bugün, solun erimesinin sebebi de budur: Hem insan fıtratına, hem Müslüman Türk toplumuna aykırı olan Kemalizme yapışmasıdır.
Osmanlı’yı anlamak, toplumu anlamak demektir. Toplumu anlamayan da Osmanlı’yı anlayamaz!
25.07.2011 Yeni Asya































Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.