Helallik talep ediliyor.
“Şu veya bu sebeple, hakkınız bana geçtiyse, helal ediniz” deniliyor.
Biz de bu vazifemizi yapalım.. Yaparken de, tek tek arama imkanı bulamadığımız herkesten bu köşemizden helallik dileyelim..
Evet; siz bu yazıyı okurken, Allah nasip ederse biz de, İnsanlığın ilk mabedine; Kabe-i Muazzama’ya ulaşmış olacağız, inşaallah...
Her gün okumaya çalıştığımız Kur’an’ın indiği toprakları görecek, Hz. Peygamber’in nefes alıp verdiği havayı teneffüs edeceğiz.
Aslında tüm hayata rehber olması gereken emirleri, orada harfiyyen hayata geçirerek, sonraki hayatımız için de, kendimize bir örneklik çıkarmaya çalışacağız.
Ne yapacağız?
Hoşgörülü olacağız.
Önemli olan haklı olmak, haksız olmak değil.. Özür dilemeyi bileceğiz.
Statümüzün, dünyevi ünvanlarımızın aslında hiçbir kıymetinin olmadığının, herkesin insan olarak eşit olduğunun bilincine varmaya çalışacağız.
Çıplak ayak ve üzerimizdeki iki bez parçası ile, Yaradan’ın huzuruna çıkacağız.
Sanki, ömrümüzü tamamlamış, toprağa veriliyormuşçasına..
Sadece iki bez parçası..
Dünyadan giderken, üstümüze örtüldüğü gibi..
Bütün kavgaların, bütün gürültülerin, bütün dünyevi menfaatlerin boş olduğunun bilinci ile..
“Allah’ın evi”nin çekim merkezine girip, bir daha hiç çıkmayalım diye, Kabe’nin etrafında döneceğiz..
Döneceğiz..
Çaresizliklerimizde “bize çare olması” için, koşacağız..
Hz. Hacer’in bebeği için “Azıcık su” diye koşturmasındaki gibi..
Dua ile, nelerin kazanılacağını bilerek..
İhlas ile yapılan bir yakarışın, çölleri nasıl pınara dönüştürebileceğini idrak ederek..
Yaratıcı’nın kudretinin, her şeyimize, her imkansızlığımıza yeteceğinin inancı ile..
Her şeyin bittiğini sandığımız anda dahi, yeniden hayat bulabileceğimize iman ederek.
Safa ile Merve arasında koşacağız..
Koşacağız..
“Yok canım, kupkuru çölden, su mu çıkar?” diye, bir an için şüphe etmeden.. Azıcık tereddüt duymadan..
İnanacağız.. Koşacağız.
Sonra, durup, düşüneceğiz...
İnsanlığın ilk atasının, Hz. Adem’in dünyaya indiği yerde, duracağız..
Düşünmenin, bin yıllık nafile ibadetten daha hayırlı olduğunun idraki ile.. Durup düşüneceğiz.
Nerde durulmasının gerektiğini, nerde sınırın bittiğini bileceğiz. Haddimizi aşmayacağız..
Ve...
Tavafta Kabe’nin cezbesinden ayrılmamaya ne kadar istekli isek..
Koşarken ne kadar ümitli isek..
Aynı kararlılıkla şeytanı taşlayacağız..
Tüm putları.. Nefsi talepleri..
Taşlayacağız..
Hiçbir şey götüremeyeceğimiz şu dünyadaki geçici güzelliklerin bizi aldatmasına izin vermemesi için..
Sürekli diri kalmak için..
İmtihanlarda başarılı olmak için; taşlayacağız..
Hz. İbrahim, Hz. İsmail, Hz.Hacer; imtihanlarını kazanırken ne yapmışlar, Yaradan’a nasıl tevekkül etmişlerse.. Biz de öylece tevekkül etmeye çabalayacağız.
Şeytanı taşlayacağız ama, hiçbir canlıya da, bilerek zarar vermeyeceğiz..
İnsanlara da, hayvanata da..
Sonraki hayatımızda da, bu kurallara bağlı kalmak için, İslam’ı sindirerek yaşamaya azmedeceğiz.
Allah, herkese o kutsal mekanları görmeyi nasip etsin..
Hacc’ın anlamını idrak ederek, hayatımızı yeniden şekillendirmeyi bize kolay kılsın..
“İman”ı, “tevekkül”ü, “teslimiyet”i ve “taşlama”yı yerli yerinde yapabilme şuurunu bize nasip etsin..
Biz dua edeceğiz. Sizler de, dua edin inşaallah...
Allah’a ısmarladık. Tekrar helallik dileğiyle..
30.10.2011 Yeni Akit































Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.