Ali Karahasanoğlu'ndan: Kürtlere anadilde eğitim Türklere İngilizce eğitim!

Sadece bana ilginç geliyor böyle bir ilişki.. 

Onu hatırlatmakla yetiniyorum.

Hem ailede rütbeliler; general/albay var.

Hem de çocuklar, ailedeki generallerin/albayların en sert şekilde karşı çıktığı çizgideki bir partinin yapılanmasında rol alıyor..

Bana biraz ters geliyor, bu tür ilişkiler..

Generalli ailede, BDP’lilerin olması, size de biraz sıkıntı vermiyor mu?

Hani babaya/dedeye isyan eden aile bireyleri olur.

Öyle bir durum olsa, yine “Belki” diyeceğim..

Ama öyle bir görüntü de yok!..

Bir yandan otoriter, hatta totaliter tavırlar sergileyen bir sınıfın en yetkilileri.. Ülke içindeki farklı görüşleri, bu bağlamda günümüzün aktüel sorunu olan “Kürtleri ezme söylemi”nin fanatik savunucularının en tepesindekiler..

Öbür yandan “Kürtlerin ezilmesi” üzerinden istismarcılığa soyunup, terör savunuculuğu söylemi..

Bana ters gelen, işte bu..

Büşra Hanımefendi’nin ailesindeki subayların varlığı ve kendisinin tam ters bir söylem içinde olması, benim tek itirazım değil..

Aynı türden çelişkiler, başka konularda da, zincirleme devam ediyor..

Mesela Büşra Hanım’ın babasının taziye ilanında, “Saint Joseph’lilerin doyeni” tanımlaması yapılıyor..

Emperyalist devletlerin içimize soktuğu bir okulun önde gelen savunuculuğunu yap.. Sonra aynı aile içinden bir başka birey, Türkiye genelinin kabullendiği ortak kültürü yarıp, aradaki bir grubun dilini öne çıkarma, onu tabulaştırma hareketine soyunsun..

“Babasından sana ne?.. Sen Büşra Hanım’ın kendisinden bahset!” diyenler tabii ki olacaktır!..

O zaman biz de, Büşra Hanım’ın kendisinden bahsedelim!..

Bu hanımefendi, BDP çatısı altında, “İlla ki illa.. İlla anadilde eğitim” diyor, değil mi?

Seçimlik ders olarak Kürtçenin öğretilmesine de razı olmuyor, “Kürtlerin olduğu yerlerde, tüm dersler Kürtçe olarak okutulmalı” diyor..

Eğer kendi hayat çizgisinde de, bu konuda bir çelişkiye imza atmıyorsa, Kürtlerin dışındaki insanlara da aynı hakları tanıyorsa, “Bir görüştür. Saygı duyarım” diyeceğim..

Ama sıkı durun..

“Kürtlere anadilde eğitim hakkı” isteyen, hatta bu uğurda, işi istismara döküp, silaha sarılmayı bile “hak arayıcılığı” olarak gören bu hanım var ya.. İşte bu hanım, fakültedeki derslerini, ağırlıkla İngilizce veriyor!

Kürtler söz konusu ise, “Anadilde eğitim bir haktır.. Bunu sonuna kadar talep edeceğiz” diyen hanım, Türklerin yaşadığı bir ülkede, bir tane bile İngiliz öğrencisi yok iken, İngilizce ders veriyor!

Hani bir şey diyecektim ama..

“Ya sabır” ile yetinelim..

İfademizi bozmayalım..

Sadece çelişkiyi hatırlatıp, gerisini size bırakalım..

İşte durum bu..

“Bu bir çelişki ama.. Bunun için insan cezaevine konulur mu? Böyle bir çelişki içinde olmak suç değil ki?” diyeceksiniz..

Evet, böyle bir çelişki suç değil.

Ama bence, böyle bir çelişki, ceza kanununda suç olarak tanımlanan fiillerden daha vahim bir durum..

Suç işleyenler, belli bir süre yatar çıkarlar..

Ama böyle bir çelişkiye imza atanlar, hele hele akademik ünvana sahip olarak böyle bir vahim tezata imza atanlar, kamuoyunun huzurunda, ömür boyu aklanamazlar..

Aklanmamalılar..

19.11.2011 Yeni Akit