Merakınızı artırmak için örtüyor kafesin üstünü. Şekli bozulmuş bir bedeni görmek hoşunuza gider mi? Fakat neden avuçlarınızda bozukluklar sıraya giriyorsunuz çadırın önünde. Kumpanyacının pazarladığı bu çirkin suret değil, o merakınızı satıyor size. Bu merakı ne için duyduğunuzun önemi yok. Görme arzusuyla yanıp tutuştuğunuz andan itibaren muhtemel bir müşterisiniz. Kancanın ucundaki yem titredikçe kalbiniz titriyor. Ve çekiyorlar sizi sahile. Hayır, bir leğenin içine atmıyorlar son nefesinizi vermeniz için, yaşamalısınız. Karnınızdaki inciyi ağzınızdan aldıktan sonra tekrar atacaklar sizi denize yeni bir yemle avlayabilmek için.
Yeni yemler hazırlıyor medya, av mevsimi hiç bitmiyor. Bu günün galibi x film, ekranlara hücum etti gözler. Dün bir haber kilitlemişti aklın kapılarını. Yarın bir gösteri için açılacak yeniden. Bir cinayeti en ince ayrıntılarına kadar anlatın ki tezgâhınızın önü dolsun. Gel vatandaş, en kanlı masal burada! Bu hikâye uzun, Karındeşen Jack'a kadar gidiyor. 1888'de Londra'nın gecekondu semti Whitechapel'da cinayetler işleniyor art arda. O güne kadar bu semtin yanından geçmeyen gazeteciler üşüşüyorlar dar sokaklara. Gazeteler yirmi kurbanı art arda öldüren Karındeşen Jack'ın hayali resimleriyle süsleniyor. İngiliz Edebiyatı'nın İroni Ustası Bernard Shaw, dayanamıyor bu manzara karşısında ve kaleminden şu cümleler dökülüyor: "Özgür ruhlu bir yetenek olan Karındeşen Jack, sosyalizmin yapamadığını özel girişimiyle başardı ve Londra'nın yoksul East End yöresindeki koşullara, basının anlayışla ilgi göstermesini sağladı." Shaw, kendilerinden gördüğü ilgiye rağmen gazetecilere bir türlü ısınamıyor. Ona göre gazetecilik, bir bisiklet kazasıyla uygarlığın çöküşünü birbirinden ayıramayan bir alandan başka bir şey değil.
Medya haberle imtihan oluyor. Bir zamanlar ulaklar taşıyordu haberleri atlarını çatlatarak. Canları pahasına ulaştırmaya çalışıyorlardı hakikati yerine. Şimdi mutfaklarda hazırlanıyor hakikat. Kıvama gelmesi için karıştırılarak, tadına bakılarak sık sık. Soğuk mu servis edilmeli sıcak mı, toplantı bitmedi ayrılmayın. İngiltere'den bahsettik, bir İrlandalıya söz vermenin zamanı. Medyanın gözbebeğiydi Oscar Wilde. Her yaptığı günlerce gazetelerin ağzından düşmeyen bir sıra dışı yazar... Kullanıldı ve atıldı. Bir zamanlar onu göklere çıkaran gazeteciler aslanlara attılar onu. İşte o zaman uyandı Wilde. Arenadan şu satırları yazdı: "Kalemin bir kaldırım taşından daha güçlü, saldırmak içinse bir sapan kadar etkili olduğunun kamuoyunca keşfedildiği an, talihsiz bir gündü. Gazeteciyi böylece bulup ortaya çıkardılar, geliştirdiler ve sonunda onu kendilerinin yüksek ücretli hizmetkârları yaptılar."
Medya reytingle imtihan oluyor. Kanallarda renk renk çadırlar... Kumpanyacılar çığlık çığlığa. Bizi izleyin! Bizden ayrılmayın! Az sonra sizinleyiz! Aklımızdasınız hep. Bizi düşünmeden nefes almayın. Evet, evet bizi düşünün, az sonra beraber olacağız. "Fil Adam"ı göstereceğiz size. "Denizkızı"nı açık denizlerde yakaladığımız. Sırada ağzından alevler fışkıran ejderha var. Ne aklınızdan geçirirseniz var elimizde. Yoksa da buluruz, siz isteyin!
Rögar kapakları açık unutuldu diye çığlıklar atıyoruz. Kanalizasyon çocuklarımızı tehdit ediyor. Devam ederken suskunluğumuz açık unutulan ekranlar karşısında.
09.10.2011 Zaman































Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.