• İstanbul 15 °C
  • Ankara 10 °C
  • İzmir 15 °C
  • Konya 11 °C
  • Sakarya 12 °C
  • Şanlıurfa 19 °C
  • Trabzon 17 °C
  • Gaziantep 12 °C
  • Bolu 9 °C
  • Bursa 14 °C

Ali Ural'dan: Herkesin çığlığı kendine

Ali Ural'dan: Herkesin çığlığı kendine
"Çığlık" bu kez çalınmadı, satıldı. Modern insanın infilak eden ruhunun müşterisi, yüz yirmi milyon dolar saydı kulaklarını kapatarak. Bir çığlık da o attı; bir sevinç çığlıydı bu.

Günlüklerin günü taşıyabildiğini söyleyen kim! Ya üç adam da kendisiyse Munch'un! Ya çığlık atmadan önceki halleriyse ressamın. Önce dimdik ayaktayken, sonra bulantıyla eğildiyse denize ve en sonunda o tüyler ürpertici çığlığı atıp bir kasırga gibi salladıysa kenti... Köprüde üç adam var. Öndeki adam başı ellerinin arasında, ağzını sonuna kadar açmış fakat gözleriyle de çığlık atıyor. Arkadaki adamlarla arasındaki mesafe yalnızlığını imlemekte. Geride bıraktıklarından biri dirseklerini korkuluğa dayamış denize bakıyor, öteki aynı planda dimdik ayakta. Resimde bir dalgalanma var. Esrik bir acıyla harekete geçiyor her şey. Denizin üzerinde gökyüzü kan kusarken, köprünün zemininde kalın koyu çizgiler akıyor çığlık atan yılankavi duruşlu adama. Yaslandığı korkuluk gökyüzü gibi kırmızı. Uzakta bir gemi silueti.

Babasının anlattığı hayalet hikâyeleriyle büyürken, beş yaşında annesini kaybetmişti Munch. On dört yaşında, korku ve melankoli dalgaları arasında çırpınırken kız kardeşinin ölümüne tanık olmuştu bu kez. Hastalık, delilik ve ölümün yatağının başucunda nöbet beklediğini düşünerek sığınmıştı sanata. O da bütün sanatçılar gibi kendi çığlığına insanlığın çığlığını sarmıştı. Efsanevi tablosunu yaparkenki yorgunluğu insan olarak durduğumuz noktayı fark edenlerin yorgunluğundan başka bir şey değildi. Aynada ölü bir yüz gördüğünde sessiz kalamayanların. Sanat tarihçisi Robert Rosenblum, tablodaki yüzün Paris'teki Musée de l'Homme'da bulunan Peru'dan gelmiş olan bir mumyadan esinlenildiğini söylemiyor muydu hem.

Hepimiz adına çığlık atsa da Munch, dudaklarımıza ulaşmamıştır sesi. Kulaklarımıza demiyorum, onları ellerimizle kapatalı çok oluyor. Empati yapmanın bir sanat eseri ortaya koymaktan daha zor olduğunu gören biz yeryüzü ahalisi bir başkasının yerine kendimizi koymaktansa Munch'un çizdiği yüzün maskeleriyle film çevirmeyi tercih ederiz. Perde aralarında susayan seyirciyi asitli içeceklerle geğirtiriz. Varsın eleştirmenler, gökyüzünün alışılmadık renklerle boyanması, yaşanılan dünyanın masumiyetini kaybettiğini gösteriyor, desinler. Varsın sanat tarihçileri uzaklardan yaklaşan geminin ölümü ifade ettiğini ileri sürsünler.

Dünya ne zaman masum olmuş ki masumiyetini kaybetsin. Ölüm ne zaman kendini kabul ettirebilmiş ki, hayat kendine çeki düzen versin. Ne zaman "var" olabilmiş ki insan, varoluş acısını çeksin. "Çığlık"ı daha önce çalanlar müşteri bulamadıklarından iade etmişlerdi belki de müzeye. Masumiyet müzesini bu yüzden kurmuştu belki de Pamuk. Krakatoa Yanardağı'nın lavlarını nefes alıp verdiği -ya da boğulduğu- şehrin semasına bundan taşımak istemişti Munch.

Sanat Tarihi'ndeki orijinal adı "Boğun-tu"dur, "Çığlık"ın. Modern insanın bu resmi kendisiyle özdeşleştirmeye çalışması boşuna değil. Çalışmak başka özdeşleşmek başkadır. Yüzünü gizlediği tablonun arkasında kıkırdarken "Seni anlıyorum" diyebilen bir insan belli ki yalnız çığlığını değil sesini de kaybetmiştir. Kendisini başkasının yerine koyabilenlerin, bunu yapmadıkları takdirde kendilerini Krakatoa Yanardağı'nın lavlarından daha korkunç bir ateşin beklediğine inananlar arasından çıkması bir rastlantı değilse nedir!

Bu kez çalınmadı, satıldı. Yüz yirmi milyon dolar bedel biçildi "Çığlık"a. Pahalı olduğu için gönlü tabloda olan pek çok duvar sahibi dudaklarını mühürlemek zorunda kaldı. Duvarlar boş kalsa da ne gam, herkesin çığlığı kendineydi. "Çığlık"ın en fazla Ortadoğu'ya yakışacağını düşünen servet sahipleri ise onu sevinç çığlıkları içinde çöle taşıdılar.

06.05.2012 Zaman

Bu haber toplam 633 defa okunmuştur
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim