Suriye halkının tümü muhalif değildir. Muhalifler kadar yönetimi destekleyenler de vardır. Suriye toplumunun, rejimi destekleyen ve yıkmaya çalışan kesimler olarak ikiye ayrıldığı bir gerçektir. Etnik, dini, mezhep ve ideolojik kimlikleriyle tanımlanan kesimler, bu taraflardan biri yönünde seçim yapmak zorunda kalmaktadır. Muhalifler genelde Sünni Arap olanlardır. Yönetim taraflıları ise Nusayrilerle birlikte olan diğer Şiiler ve Aleviler, Hıristiyanlar, Dürzîler ile yönetimle siyasi, ekonomik ve ideolojik ilişki kuran diğer kesimlerin çoğunluğu olarak tarif edilebilir.
***
Suriye yönetimine destek olan küresel güçlerin amaçları ise genelde bölgedeki kontrolün kaybedilmemesine yöneliktir. Rusya için Suriye, Orta Doğu ve özellikle Akdeniz bağlantısında stratejik öneme sahiptir. Buradaki kontrolün kaybedilmesi, özellikle Akdeniz’deki güç mücadelesinin dışında kalma anlamı taşıyacağından Suriye, Rusya için askeri ve siyasi açıdan elde tutulması gereken bir ülke konumundadır. Suriye’nin Rusya açısından bir diğer önemi de ekonomi ve bu kapsamda Suriye’ye satılan silahlardır. Bir başka özellik de Suriye’de yaşayan %15 Hıristiyan nüfus ve Ortodoksluk anlayışıdır.
Çin’in desteği de din hariç benzer nedenlere dayanmaktadır. Çin ayrıca, yaptırımların bir askeri müdahaleye kadar uzanabileceği endişesini de taşımaktadır. Çünkü Çin askeri müdahalelerde, kalkınma ve büyümesine engel olacağı düşüncesiyle yer almak istememekte, çatışmalardan uzak durmaya çalışmaktadır. Çatışmaya dahil olmadığı zaman da denklem dışı kalmaktan çekinmektedir.
İran’ın desteği ise yine Akdeniz’deki çıkış noktasını muhafaza ve ekonomik nedenlerin yanında özellikle Suriye’deki rejim değişikliğinin gerçekleşmesi halinde sıranın kendisine geleceği endişesine dayanmaktadır. Diğer taraftan yönetimle olan mezhepsel benzerlik de bu desteğe güç kazandırmaktadır.
***
ABD bir taraftan dış müdahaleye gerek duyulmadığına ilişkin mesajlar vermiş, diğer taraftan da elçilik personelinin tümünü güvenlik gerekçesiyle geri çekmiştir. Bir kısım Avrupa ve Körfez ülkeleri Büyükelçilerini çekmek veya istişarelerde bulunmak üzere çağırmıştır. Bunlar Suriye üzerindeki baskıları arttırmaktadır. Bir müddet sonra Rusya ve Çin ikna edilebilir ve bu ülkeler Esat sonrası süreç için bir pazarlık aşamasına da gelebilirler. Rusya Dışişleri Bakanının Suriye’ye yaptığı ziyarette Esat’ın, Suriye’deki şiddeti sona erdirme sözü vermesi, Suriye’nin Arap Birliği misyonunun genişletilmesini istediğini ifade etmesi ve Rusya’nın Arap Birliği planına dayalı çözüme hazır olduğunu söylemesi önemli gelişmelerdir. Ancak Esat’ın görevden ayrılmaması muhalefeti tatmin etmeyecektir.
Türkiye’nin infiale kapılmadan ve telkinlere itibar etmeden insani çizgide hareket etmesi, çözümde askeri müdahaleyi dışarıda tutması, şiddetin sonlandırılmasına yardımcı olacak diplomatik gayretlerini devam ettirmesi faydalı olacaktır. Kendi topraklarında insani yardım çalışmaları uygundur. Suriye tarafında tampon bölge veya koridor gibi uygulamalarda, BM kararı ve/veya Suriye yönetiminin rızası alınmalıdır. Çözümde rol oynamak ve gelecekteki ilişkilerde düşmanlıklardan kaçınmak için tarafların tepkisini çekecek davranışlardan uzak durmalıdır. Türkiye’nin uzlaşma toplantısına ev sahipliği yapma arzusu olumludur. Ancak Suriye yönetimi için takındığı tavır bunu zora sokabilir.
Son tahlilde ya Rusya ve Çin’in ikna edileceği, ya da BMGK dışında bir arayışa girileceği, Arap Birliği ile de işbirliği yapılarak Esat yönetiminin bir müddet sonra görevi bırakacağı düşünülebilir. Bunu takiben sistem muhafaza edilerek, insani yardımların organize edilebileceği bir düzenlemenin yapılacağı, kısmi anayasa değişikliği, reformlar ve geniş katılımlı seçim yapılmasıyla yeniden bir istikrar oluşturulabileceği değerlendirilmektedir.
11.02.2012 Yeni Çağ































Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.