Burası yan yana üç odadan ibarettir. Binanın giriş kapısı ortadaki odaya açılmaktadır. Ortadaki odaya bitişik olarak sağında ve solunda da birer oda bulunmaktadır. Mutfak ve tuvalet binanın dışında, arka taraftadır. Damı mertekler üzerine inşa edilmiş iki tarafa eğimli çatının üzerine dizilmiş tipik yarı dairesel kiremitlerle kaplıdır. Ön ve arka kapısı demir kitabeli tahta kapı olup, pencereleri, tahta panjurlu ve kahverengi boyalıdır.
Caminin müdavimi olan Müslümanlar, caminin bahçesine ve içine hayvanlar girmesin diye binanın etrafını yaklaşık 90 cm yüksekliğinde taş duvarla çevirmişler ve ön ile sol tarafına da Kıbrıs'ın yakıcı güneşinden kurtulmak için tahta çardak inşa etmişlerdir. Bu ilavelere gerekli iznin verilmesi amacı ile de Baf Belediyesi ile Eski Eserler Dairesine yasal başvurularını da yapmışlardır.
Baf Belediyesi, Kıbrıs Rum Yönetimi tarafından arkeolojik maksatlarla istimlâk edilen Helenistik döneme ait tiyatronun otopark alanı içinde yer alan "Aşağı Baf Camisi"ni bir şekilde önce devre dışı bırakmanın sonra da yıkmanın hesaplarını yapmakta olduğundan, başvuruya ret yanıtını vermiştir. Belediyenin gerçek niyeti, camiyi yıkıp, mevcut oto parkı büyütmek olduğu için Haziran ayında toplanan Baf Belediye Meclisi yıkma kararı alırken, yapılan itirazları hiç dikkate almadı.
Aslında bu davranış Rumların ilki değil. 1963-74 döneminde Kıbrıslı Türklere soykırım uygularken, 95 tane de Türk camisini yerle bir etmişlerdi, kendilerinden hesap soran olmadığı için…
Kıbrıslı Türklerin Baf'ta, 1825 yılında Köprülü İbrahim Ağa tarafından yaptırılan günümüz Türkçesi ile "Yeni Cami" diyebileceğimiz "Cami-i Cedit"leri vardı ve 9 Mart 1964 gününe kadar Baflı Türkler ibadetlerini Cami-i Cedit, Cami-i Kebir ve Aşağı Baf Camisinde yerine getirmekteydiler.
21 Aralık 1963 günü, Kıbrıslı Türkleri adadan yok etmek için Makarios hükümetinin planlı ve organize bir şekilde Türklere başlattığı saldırı programı çerçevesinde Baf bölgesinde Rumlar, Türk bölgesine 9 Mart 1964 sabahı Albay rütbesinde bir Yunan subayının komutasında 2 bin kişilik bir kuvvet, zırhlanmış 8 adet paletli dozer, makineli tüfekler ve havanlarla saldırıya geçtiler. Yaptıkları plan en fazla iki saat içinde tüm Türk bölgesini tamamen ele geçirmekti.
Ama işler düşündükleri gibi gitmedi. Baf'ın Türk bölgesini kahraman 120 mücahit savundu ve Rumları "Ateşkes" görüşmelerinin başladığı 10 Mart gecesine kadar bölgelerine sokmadılar. Beklemedikleri bu şanlı direnişin karşısında büyük bir düş kırıklığına uğrayan Rumlar hırslarını, Türklerin geri çekildikleri bir mevzilerinin yanında kalan "Cami-i Cedid"ten aldılar.
Önce camimizi yaktılar, sonra da Türk bölgesine girmeyi başaramayan zırhlı ve paletli dozerleri ile dümdüz hale gelecek şekilde camimizi yıktılar. Caminin yerini otopark yaptılar ve adını da 9 Mart Meydanı koydular...
İşte bizi zorla birlikte yaşamaya mahkum etmek istedikleri Rum komşularımızın icraatlarından bazıları bunlar. Tüm bu olayları yapan kendileri değilmiş gibi, utanmadan üyesi oldukları Avrupa Birliği'ne giderler ve Türkler kiliselerimizi tahrip ediyor diye de yaygarayı basarlar. Kendilerinin yıktığını unutup, "Kiliselerimizi tahrip ediyorlar" diye ortalığı ayağa kaldırırlar.
Prof. Dr. Ata ATUN - Haber 7
e-mail: ata@kk.tc































Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.