• İstanbul 16 °C
  • Ankara 6 °C
  • İzmir 14 °C
  • Konya 7 °C
  • Sakarya 12 °C
  • Şanlıurfa 17 °C
  • Trabzon 16 °C
  • Gaziantep 14 °C
  • Bolu 7 °C
  • Bursa 12 °C

Aziz Üstel'den: ‘Öküz Anadolulu sen nerden benim efendim oluyorsun!’

Aziz Üstel'den: ‘Öküz Anadolulu sen nerden benim efendim oluyorsun!’
Adını Ankara’nın göbeğinde koca bir meydana vermişler! Ve de bir caddeye. Ankara’ya atandığında yıl 1929.

Dr. Neşet Naci Arcan, Ankara’daki Sovyet Büyükelçiliği’nin de doktorudur. Cinayetten sonra teslim olan Reşit Mercan, Genelkurmay Başkanı Kazım Orbay’ın oğlu, MAH (MİT) üyesi ama görüntüde Ankara Belediye’sinde çevirmen olarak çalışan Haşmet Orbay’ın yakın arkadaşıdır. Mercan, doktoru vurduğu silahı Haşmet Orbay’dan aldığını söyler ve o saat Nevzat Tandoğan, Mercan’ı bir odaya tıkar ve sorgulamaya başlar! Valilerin o güne değin ne böyle bir uygulaması olmuş ne de yasada yazılı bir yetkileri var. Ama Tandoğan hem partinin hem de Milli Şef’in has adamıdır, ona yasa masa vız gelir. Reşit Mercan, Vali Tandoğan’ın kendisini tehdit ettiğini söyler; Tandoğan ise mahkemede tek kelime etmez, sadece 15 dakika konuştuklarını açıklar, ertesi gün de intihar eder! “Mahkemede sıradan bir yurttaş gibi ifade vermek ağırına gitti” denir, ne demekse! Tandoğan’dan sonra, Mercan’la konuşan Yargıtay Başsavcısı Fahrettin Karaoğlan ölü bulunur. “Kalp krizi” yazar ölüm raporunda. Genelkurmay Başkanı Kazım Orbay görevinden alınıp Askeri Şura üyeliğine atanır.

Öldürülen doktorun oğlu, yıllar sonra, babasının hasta ziyareti için Sovyet elçiliğine gittiğini, orada Haşmet Orbay’ı gördüğünü, askeri ateşeyle bazı evrak üzerinde konuştuklarına tanık olduğunu anlatır. Gazeteci Faruk Fenik ise asıl casusun Dr. Neşet Naci Arcan olduğunu yazar. Tarihçi Cemal Kutay, “Doktoru MAH (MİT) öldürtmüş ya da Sovyetler’e bilgi verirken gördüğü Haşmet vurmuş olabilir” der. Bolu’da görülen davada Haşmet Orbay 18 yıl hapis cezasına çarptırılır ancak 1.5 yıl sonra, 1950’de çıkartılan genel aftan yararlanır, serbest kalır. Reşit Mercan’sa 1.5 yıl yer ama içeride geçirdiği süre göz önüne alınıp özgürlüğüne kavuşur.

Bugünü beğenmeyip, faşizm falan diye saçmalayan, tek parti, tek halk, tek şef döneminin özlemini çekenlere hatırlatılır!

(Kaynak: İşte Ankara/Emin Karakuş 1977/ Kırkların Cadı Kazanı/Uğur Mumcu 1990/ Kanla Örtülen Sır/Erkekçe Dergisi Mart 1986)

05.01.2012 Star
Bu haber toplam 863 defa okunmuştur
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim