Hastanede yatan Kuşçubaşı’yı ilk ziyarete gelenlerin başında Arapları Osmanlı’ya karşı ayaklandıran, askerimizi arkadan vurmalarını sağlayan Lawrence’dı. Eşref Lawrence’ı görünce yatağının içinde doğruldu: “Kazandığını sanıyorsun değil mi? Ama henüz her şey bitmedi. Hükümetinin başına öyle bir çorap öreceğim ki, yüzyıl uğraşsanız, bitiremeyeceksiniz!” dedi sakin bir sesle.
Bu sözünün altında Teşkilat-ı Mahsusa’nın İrlanda Cumhuriyet Ordusu (İRA) yapılanmasını örgütlemesi, kırsalda savaş konusunda eğitmesi, para ve silah yardımı yapması yatar.(Kaynak: Cemal Kutay)
Şerif Hüseyin’se Kuşçubaşı’nın gerçekten yakalanıp yakalanmadığını anlamak için oğlu Emir Abdullah’ı hastaneye yolladı. Eşref Bey, Emir’i görünce nefretle süzdü dipten doruğa ve haykırdı: “Hayber’de Peygamberimiz Efendimiz İslamiyet için düşmanlarla savaşmıştı. Ondan bin iki yüz seksen beş yıl sonra biz Türkler de İslamiyet, onur ve haysiyet adına bizi arkadan vuran, İngiliz’in maşası sizlerle çarpıştık. Hainsiniz hepiniz. Haram olsun size yedirdiğimiz ekmeklere. Sizler Şerif değil senig (alçak) adamlarsınız! Tuh yüzünüze!”
Kurtuluş Savaşı’nda da cepheden cepheye koştu Eşref Bey. Çerkez Ethem’le yakın dost olduğu için 150’likler listesine alındı ve yurda girişi 1936’ya kadar yasaklandı. Derken af çıktı dönebileceği bildirildi. Ve Eşref kükredi: Ben bir kusur, bir suç işlemedim ki beni bağışlıyorlar!
Yurda döndüğünde yıl 1955’ti; Salihli’deki çiftliğine çekildi ve 1964 yılında da öldü. Allah rahmet eylesin.
16.02.2012 Star






























Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.