AB’ne aday devletler, kendilerinden önce üye olanların hazırladıkları kuralları benimseyerek üye olabilirler. Bu kuralların büyük bir kısmı müktesebatın benimsenmesidir; ancak bir kısmı da AB kurumlarının işleyiş mekanizmaları, karar alma biçimleridir. Bunlarda değişiklik olacaksa, devletler ancak üye olduktan sonra öneride bulunabilirler. Yani üye olana kadar oyun kuralına göre oynanır, genel olarak adaya göre mevzuat icat edilmez. Bu ilke metinlerde yazan ilke.
Türkiye’nin adaylık süreci ise bazı açılardan katiyen bu ilkeye uygun gitmiyor. Diğer bir ifadeyle Türkiye AB’nin kimyasını daha üye olmadan değiştirebiliyor. Zira Ankara Anlaşması ve Katma Protokol’den bugüne kadar her adımda AB yeni bir teamül, bir kural ve bir karar türü geliştiriyor. Tıpkı, Gümrük Birliği çerçevesinde malların serbest dolaşımında engel olmaması ama o malları götürüp mesela bir fuarda sergileyecek kişilerin vize almak zorunda kalmaları örneğinde olduğu gibi. Tıpkı müzakere başlıklarının kapatılması için gerekli kriterlere Türkiye ile birlikte açılış kriteri de eklenmiş olması gibi. Tıpkı Türkiye’nin üyeliğini öngören mevzuata ‘ucu açık süreç’ ibaresinin eklenmesindeki gibi.
Yazının devamı için: http://haber.stargazete.com/yazar/ab-ile-fasil-acildi-mi/yazi-766476































Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.