Arap dünyasındaki halk hareketleri Mısır’a uğradığında, ‘Arap Baharı’ adını almıştı. Olup bitenler bahar mıdır, değil midir aylarca bu tartışılmıştı. Gayet tabi meydanlarda toplanan, otoriter yönetimlerden bunalan, ekonomik olarak çöken ve sonunda kendisini mücadelenin ortasında bulan insanlar, eylemlerine isim takma gereği duymamışlardı.
Mübarek rejimini sonlandıran süreç, hemen tüm dünyada şaşkınlık yaratan bir şekilde gelişmişti. Tahrir’de toplanan insanlar, çatışmasız bir direniş başlatmışlar, farklı kesimler yan yana kurdukları çadırlarında bir direniş başlatmışlardı. Benzer gelişmeler örneğin Romanya’da yaşandığında, kimsenin aklına ‘Avrupa baharı’ demek gelmemiş; bu süreç Avrupa’da yaşanıyorsa mutlaka devrimdir denmişti.
Benzer durum Polonya’da da yaşanmıştı. Direnişin lideri Leh Walesa, yeni rejim kurulunca cumhurbaşkanı seçilmiş, dünya onu muhatap almış, ancak onun döneminde Polonya ne hemen demokrasiye geçmiş ne de istikrar kazanmıştı. Kimsenin aklına ordunun duruma el koyması gelmemiş, bir süre sonra yapılan seçimlerde Walesa kaybetmişti.
Yazının devamı için: http://haber.stargazete.com/yazar/misir-suriye-ve-kuresel-rekabet/yazi-770330































Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.