NATO üyesi AB ülkeleri, en sıkıntılı iki konuda politikalarını değiştirmeye başladılar. Buna göre biran önce Afganistan’dan çıkmayı isteyen Avrupalılar, sorumluluğu ABD ile Rusya’ya bırakmayı tercih etmişlerdi. Ancak son durum, buradan hemen çıkamayacakları yolunda ve sorumluluk da ABD ile Türkiye’ye bırakılacak gibi. Diğer konu olan Suriye’de ise karar, ne NATO ne de Türkiye’nin bir müdahalede bulunmayacakları yönünde oldu. Türkiye’yi sahaya itenler geri adım atacak ve Türkiye’nin Suriye’yi ‘tutmasına’ razı olacak gibiler.
İsrail’in normalleşmesi, hatta varoluşuna yönelik tehditlerin bertaraf edilmesi konusu bile, neredeyse Türkiye’den dilenecek özre ve tazminata kalmış durumda. Kısacası NATO, küresel güvenlik örgütü olmaya yönelirken Obama ABD’si AB’nin güvenliğinin büyük kısmını Türkiye’ye bağlamış durumda. Dolayısıyla, Türkiye’yi kışkırtacak, kızdıracak ve ‘öteki’ haline getirecek siyaset yerine, eşit ortak siyasetine ve daha fazla işbirliğine ihtiyaç olduğu ortada. Kıbrıs’ı NATO’ya üye yapmaya çalışmak, Akdeniz’de faaliyetlerini sınırlamaya kalkmak yerine, aileye kabul etmenin daha az maliyetli olduğu anlaşılmaya başlıyor gibi.
AB için yeniden
NATO’da Türkiye lehine değişen havaya Birleşik Krallık ne der bilinmez ama, Türkiye’nin NATO üyesi olmaktansa Akdeniz gücü kalmasını tercih ettiği yıllardaki politikasını yeniden denediyse de, bir süreliğine bu politika için uygun ortam olmadığı söylenebilir.
NATO’da Türkiye için başlayan yeni dönemin verimli sonuçlar verebilmesi ise, AB-Türkiye ilişkilerinde de yeniden canlanma olmasına bağlı. Gayet tabi bu canlanma üyelik yolunda ilerleme anlamına gelmezse, olumlu anlam yüklenemez. Anlaşılan o ki, konjonktür ‘Merkozy’ sonrası AB’de Türkiye’yi kazanma ortamına işaret ediyor ve müzakere sürecini takıldığı yerden kurtarmak için çabalar başlıyor. Adına pozitif günden denen bu süreç, üyeliğe varacak yolda karşılaşılan sorunlar nedeniyle durmak yerine, sorunsuz alanlarda devam etmek olarak tanımlanıyor.
Nihai olarak üyeliğe dönüşecekse, ilişkilerin geliştirilmesine ne ad verilirse verilsin fark etmez, süreç zaten pozitif olur. Bu dönemde Kıbrıs’ın dönem başkanlığını abartılı bir karşı çıkışa dönüştürmemek, AB kriterlerine dayanan eleştirileri dikkate almamak, hatta UEFA gibi kuruluşlarından uzaklaştırılacak hale gelmemek çok önemli. Zira bu olumlu ortam ila nihaye sürmeyebilir; Türkiye de zamanlama avantajını yakalamak için yeniden yıllarca bekleyebilir.
25.05.2012 Star






























Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.