Suriye’de Esad yönetimi iktidarın yapısını korumada ısrar ediyor ve bu çerçevedeki faaliyetlerini de ülkenin bölünme tehlikesine işaret ederek meşrulaştırıyor. Bu türden bir tehlikenin hiç bulunmadığını ve Esad’ın bunu sırf iktidarını korumak için ileri sürdüğünü söylemek zor. Ancak toplumlar değişirken, siyasetin araçları farklılaşırken ve dünya başka tür ilişkilerle şekillenirken sınırların korunması konusuna Esad’ın gücünün yeteceği düşünülemez. Diğer bir ifadeyle, Suriye’de farklı kesimlerin bir arada yaşama iradesi yoksa artık Esad’ın çabaları bunları bir arada tutamaz.
Toplumlar değişir, değişen toplumlar iktidarlarını değiştirir. Ancak Suriye’deki gibi yapılar hem küresel sistemden hem de aşağıdan gelen baskılara direndikçe, değişim yumuşak ve esnek biçimde olmaz; kırılmalarla olur. Kırılan sistem eskisi gibi varlığını sürdüremez; dolayısıyla kıran parçalar ayrı ayrı varlık sürdürür. Sorun, bu kırılan parçaların ne yana savrulacaklarının öngörülememesinde. Zira bir yanda iktidar grubunu destekleyen İran bulunuyor, öte yanda Sünni grupları destekleyen Arap ülkeleri. Her iki gruba dahil olmuş radikal gruplar ise, devletleri aşan ölçülerde etki sahibi durumundalar.
Irak’ın bölünme ihtimali
Benzer durum Irak için de söz konusu. İktidar, Şiiler ile Sünniler arasında bir kavga mekanizmasına dönüşmüş durumda. Her bir grubun küresel tercihleri ve müttefik arayışları giderek farklılaşıyor; üstelik her bir grup da kendi içinde homojen değil. ABD’nin askeri baskısı kalktıktan sonra su yüzüne çıkan gerçeklik, Irak’taki farklı kesimlerin de bir arada yaşama iradelerinin zayıf olduğu ve ülke sınırlarının değişme olasılığı.
Kürt bölgesi, kendisini bu karmaşık yapıdan bağımsız kılmaya hazır durumda; çıkış yolu olarak Türkiye ve ‘Batı’ dünyasıyla ilişkileri geliştirmeyi görüyor. Dolayısıyla akıbeti kısmen en belli olan yer Kürdistan, tabi o da Türkiye’ye bağlı. Ancak sorun Şii ve Sünni bölgelerinin geleceğinin belirsiz olmasında. Bu belirsizlikte Suriye’nin bölünme ihtimali ile İran ve diğer Arap ülkelerinin meseleye dahil olma olasılıkları bulunuyor; bu arada İsrail’i de unutmamak gerek.
Görünen o ki, iki ülke istikrara doğru değil olumsuz süreçlere doğru evriliyor ve bu durum giderek haritalarda değişiklik ihtimalini artırıyor.
28.12.2011 Star































Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.