• İstanbul 15 °C
  • Ankara 17 °C

Bilal Can: Hatırlı Divan: Bir Vefa Armonisi

Bilal Can: Hatırlı Divan: Bir Vefa Armonisi
Zamanın aşındırıcı gücü, kimi zaman insana dair hasletlerin yitimini de gözler önüne serer. Aşınma; zaman içinde bir vazgeçiş, bir kopuş, bir bulanıklaşmayla birlikte kendini gösterir.

Yitirdiğimiz değerler yahut esamesini artık eskiye nazar azca andığımız olgulardan bazıları bizleri zaman içinde değişime uğradığımız sonucuna ulaştırır. Zamanın bu gücü zamanın kendisiyle birlikte ortaya çıkarttığı unsurlar dolayısıyladır. Zaman, bu bakımdan bir muammadır, neyi nasıl getireceği ile birlikte neyi nasıl silip götüreceği pek bilinmez. Bilinen bir şey varsa o da insanın bu değişim ve dönüşüme ayak uydurmasıyla gittikçe anlamsızlaştığıdır. Modern çağ bu bakımdan anlamsızlıklar arasında anlam bulma, kaos içerisinde düzen arama telaşı olarak pek çok sosyal bilimcinin odağı haline gelmiştir. Kapitalizm ile birlikte hızlı tüketim ve üretim döngüsüne giren insanoğlu, her unsuru tüketilen bir unsur olarak algılama yanlışlığına girdiği için, duyguların ve olguların da ona sunmuş olduğu imkânlarından uzaklaşmıştır. Modern çağ, kaotik yapısıyla birlikte profanlaşmayı, anlamsızlıklar içerisinde anlam uzlaşısını, ontolojik ve epistemolojik bir zeminde arayışını sürdürerek yolda olmayı temel odak noktası haline getirmiştir. Dolayısıyla bitmemiş bir proje olarak modernizm bir kopuşla birlikte bir yıkımı beraberinde getirmekte, yerine ise bir şey koyamamaktadır. Bu durumun yol açtığı yıkım birçok açıdan kendini insan üzerinden göstermiştir. İnsanoğlu modernizm ile kendisine, çevresine ve yaşadığı dünyaya yabancılaşmış, "ben" merkezli bir halet-i ruhiye içerisine bürünmüştür.  Modernizmin zorunlu olarak ortaya çıkarttığı "birey" fikri, tüm kaotik yapısıyla kendisini insanlık üzerinden kurgulamıştır. Modernlik, Giddens'ın ifadesiyle 17. Yüzyılda Avrupa'da başlayan ve zamanla bütün dünyayı etkisi altına alan toplumsal yaşam ve örgütlenme biçimine verilen ad (Giddens, 2010) olarak yansıtılsa da zamanla modernite adı altında bir ideoloji haline getirildiği muhakkak. Bu ideolojiyi yerleşik bir biçime koyma girişimi de Berger'e göre ancak bilinç değişimi ile kendini göstermektedir. Bilinç değişimiyle insanlar, bilinç düzeylerini Batılılaşmış bilinç seviyesine çıkartabilecektiler. Peki böylesi bir şey gerekli/zorunlu muydu? Bu soru bütün yönleriyle tartışılmaya devam ederken, modernizmin açtığı yaralar tüm yaralarıyla Batılı olmayan insanların üzerinde birer kara bulut gibi çökerek etkisini kalıcı hale getiriyordu ve tüm bunlar insan iş ve işleyişlerinde etkisini gösteriyordu.

Devamı: https://www.kitaphaber.com.tr/hatirli-divan-bir-vefa-armonisi-k6023.html

Bu haber toplam 144 defa okunmuştur
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim