Bu gün ne yazsam da populler olayım anlayışıyla hareket etmek istedim. Malûm gazetelerde yazmanın ölçüsü artık tumturaklı cümleler kalabalığında sağa ve sola ve de orta yola seslenip, oradan-buradan- buradan bahsederek ne dediği bir türlü anlaşılmadığı için el üstünde tutulan ve her daim fikrine, cismine ve de zikrine sadık olmadan, kim daha çok transfer ücreti verirse ibreyi o tarafa çeken olmak!..
Yazma alanında daha emekleyen, yolun başında olan bizlerin tek amacı, kapağı bir medya plazaya atıp, kalan ömrü ayda bir bankaya yatırılan hesaba göre yazılarla renklendirmek.
Aşağıda yer alan konu başlıklarını ileride meşhur bir gazete yazarı olduğumda kullanmak üzere bir kenara not düştüm. Bakarsınız ileride bu amacımıza erişir ve rahat ederiz de artık bizim de ülkenin siyasetine, ekonomisine, edebiyatına, sanatına, magazinine, spor sayfalarına katkımız olur.
Yazanlara baktığımda yazanların çoğunun çoğu, bu ülkeyi çok sevdiğini ifade eder, durur.
Ve ben, bunlardan geri kalmama adına “Durun arkadaşlar, bir de ben varım!.” dedim. Sonucu sizlerle paylaşmak istedim:
Yalnızlığın çelik kollarında kimsesizliğin sureti …
Yalnızlığımız, bitmeyen sitemimiz, gittikçe artan kimsesizliğimiz…
Ölümün gittikçe artan ayak sesleri ve ellerimiz böğrümüzde çaresizliğimiz…
Anlaşılmazlığımız, elimizdekini insanlıkla paylaşımda kimseyi insan yerine koymama tavrımız…
Her şeyi sahiplenmek isteyen nefse söz geçiremeyişimiz…
Başkasının düştüğü hatalara karşın kendimizi bir türlü bu hatalar içinde görmeyişimiz…
Gittikçe artan yalnızlığımız…
Bir başkasına hayat şansı tanımama inadı…
Başkasının bize bakışındaki insanlık dışı tavırlar…
Elli-altmış-yetmiş bilemediniz seksen senelik ömre ideali sığdırtamayanların yaptığı dehşet cinayetler..
Başkasına fikrini zorla empoze iştiyakı ve kendi tarihine düşman kılınan kuşaklar…
Gençlerin birbirini kırdırılmasında aralanmak bilmeyen sır perdesi…
Genç kızların önündeki tuzaklar-faklar ve halen devam eden duruma el koyamamışlık…
Sokak çocukları denen gençlere el uzatılamayış ve göz göre göre tükenişe giden yol…
Yaşlıların bitmek bilmeyen dramı…
Gazetelerde filan defilede giyilen elbiseyi sunanların göz kamaştırıcı görünümleri…
Magazinleştirilen hayata dair ifşaatlar ve manken adaylarının özentisi…
Bir dönem artist olma hayalleri ile gidilen ve sonu hüsranla biten kaçışlar…
Futbolcu olma idealleri tükenenlerin antrenör olma hayalleri…
Siyasete kapak atmak için yüze giyilen bin bir maske…
Abdestsiz namaz kılma seansları ve hayırlı cumalar…
Gazetesinde ülkeyi kontrol etme hırsıyla yola çıkanların küfürbazlık siyaseti üzerine verdiği dersler…
Siyasilerimizin icazet törenleri yle sarf ettikleri sözlerin edeb-ahlâk mihengine vurma meşgalesi…
Dinî söylemleri bulunanların dindışı icraat panoramasında ahlâk dışılık serüvenlerindeki hızlılıkları…
Düşüncesi ne olursa olsun insanlığa hizmet vermede taraf tutma hastalığına kapılan dengesizler…
İnsanlıktan nasibini almamış olanların gerzeklik tarihine katkılarının aptallık serüvenine izdüşümlerinin aksinin ülke gelişimine olumsuzluklarının dünden bu güne gelişinin ülke ekonomisinde yaptırdığı tahribatın milli hasıla üzerindeki menfî etkilerinin doğmamış çocuklar üzerindeki etkileri…
….
Yakıştıysa artık ünlü bir yazar olabiliriz. Ne dersiniz?
11.12.2012
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.