Bir tarafı yeşil bir tarafı mavidir bu mevsimde hâlâ, bilmez olur muyum. Bağrından çıkan dergilerden biri elimde: “Mavi Yeşil”. Daha erken olsaydı, fındık bahçelerinin hasadına katılabilirdim eskilerde olduğu gibi. Daha geç bir vakitte gelecek olsaydım da yeşilini esirgemeyecek, fakat mavisini karartarak dinlenmeye almış olacaktı. Beş gün boyunca yağmur bazen ince ince yağdı, arada bir sağanak halinde boşaldı ve kısa bir süreliğine güneşe yüzünü gösterme iznini verdi. Sis an geldi mekânı, an geldi zamanı izafileştirdi bakışımda. Daha doğuda, kıyıda yer alan bir okulun tahtaları nemden kararmış yatakhanesinde geçirdiğim yıllara geri döndüm. Tevfik Fikret’in “derin karanlık örtü”sü, zulümler sahasını değil de göz kamaştıran güzellikleri gizleme çabasında yine… Farkına varmak uğruna insan ıslanmayı olağan karşılar hale geliyor; şemsiyemi otelde unutmaya başladım. An geliyor sisle birlikte görmeyi de başarıyor insan, bunu da hatırladım. “Sis”, bakmayı yeniden öğrenmeye zorluyor, muhayyileyi geliştiriyor.
Ordulular’ın kültür ve sanat alanına dönük faal ilgisi, sisle birlikte yaşamayı öğrenmekle de ilgili olabilir. Dediğim gibi, yabancısı değilim sisli yağmurlu havanın.
Ve elbette öyle: Sisli hava gerçeğe aklını şaşırttığı gibi, yazarın da eserinde tasvir ettiği kahramana (ve eserin hikayesine) fazlaca müdahale etmesine yol açabilir, Unamuno’nun “Sis”te gösterdiği gibi. İçe kapanışın melankoliye boğulmaması için muhayyile canlı olmak zorunda.
Yazının devamı için: http://www.dunyabulteni.net/?aType=yazarHaber&ArticleID=19324































Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.