Çanakkale Zaferi’nin 106. Yıldönümünü anısına gerçekleştirilen ve 18 Mart 2021 tarihinde Saat 20.30 da başlayacak söyleşiyi Mehmet Sıddık Yıldırım yönetti.
Şubenin YouTube hesabından canlı olarak yayınlanan programda konuşan D. Mehmet Doğan, “Çanakkale ilk dünya savaşıdır. Böyle bir savaş ilk defa yaşanıyordu. Bizim de dahil olduğumuz bir savaş. Dolayısıyla daha öncekilerle kıyaslanmayacak bir savaş. Aslında diğer bazı nedenler öne sürülüyor olsa da bu savaşın temelinde sömürge yatmaktadır. Bu savaşa girmemek Osmanlı için mümkün değildi. Biz de Almanlarla ittifak yapıp savaşa girdik. O zaman Hariciye Nazırı Sait Halim Paşa’dır. Bu savaşın ilk özelliği bana göre: Birleşik Krallık ilk kez Osmanlı’yı açıktan yok edebilecek bir adım attı, savaş açtı ve ilk olarak denizden savaş açtı. Amaç, İstanbul’u, dolayısıyla da hilafeti ve hilafetin merkezini yok etmekti. Ama tabi başaramadılar bunu. Osmanlı da ilk defa seferberlik ilan etti ve büyük kararlılık sonucunda başarısız oldular.” dedi.
Savaşta, Osmanlı sınırlarının içinde yer alıp geniş coğrafyalardan, Kudüs, Libya ve Suriye gibi yerlerden askerlik vazifeleri gereği gelen askerlerin olduğunu ifade eden D. Mehmet Doğan sözlerini şöyle sürdürdü:
“ Balkanlar, Arnavutluk, Makedonya, Saray-Bosna ve Azerbaycan gibi yerlerden de gönüllü askerler gelmişlerdi. Yine bu savaşa çokça öğrenci gönüllü olarak katılmıştır. Bunlar da yine birer ilktirler. Asım da yine o dönemde bir öğrencidir. Ki burada Asım bir temsil olmakla birlikte, aynı zamanda bir gerçekliği de ifade etmektedir. Burada, tüm askerler birer komutan gibi, herkes kendi komutanı gibi hareket etmiştir; bu şekilde savaşmışlardır.”
İngiltere Hava Kuvvetleri tarafından ilk defa bu savaşta uçak kullanıldığını belirten D. Mehmet Doğan, bunun psikolojik etkilerinin olduğunu belirtti.
Doğan konuşmasında şunları söyledi:
“Osmanlı bu savaşta iki şey yapmıştır: Bir; İstanbul’daki edebiyatçıları toplayıp cepheye götürmüştür ki, oradaki durum görülüp dış dünyaya anlatılsın; herkes kendi içinde bunu işleyip yazsın. 30 Kişi bunlar ve 10 gün kadar cepheyi gezip gözlem yapıyorlar ve canlı canlı olarak savaşa tanıklık ediyorlar. Daha sonra yazmaya başladılar gördüklerini. Mehmet Akif o edebi heyette yoktu; çünkü o zaman Arabistan’daydı bazı özel görevler için. İstanbul’da olmuş olsaydı, belki de o geziye katılıp cepheye o da gidecekti. Ama Çanakkale Savaşı’nın şiirini Mehmet Akif yazdı. Çünkü çok yakından takip etmiştir. Zafere Akif’in çok güçlü bir inancı vardır. Çanakkale ile Akif’in çok yakından ilgilenmesi çok önemlidir; çünkü bunu kendisine dert ediniyor. Bu savaş bir kilit, Çanakkale son kale; bunun farkında. Ve gerçekten bu ilginin hakkını vererek iki sağlam şiir yazarak bu mücadeleyi zihnimize nakşediyor. Bu vesileyle de adeta zihnimizde daha hâlâ canlı olarak devam ediyor bu şiirleri vesilesiyle Çanakkale. Akif, realist adam olup gerçekçi şiirler yazan bir kişiyken, Çanakkale Şiiri, bundan ayrıdır; çünkü gerçeküstü bir şekilde yazmıştır bu şiiri. Akif, adeta ruhunun vahyini duyarak bu şiiri yazmıştır. Bir de, Osmanlı Çanakkale Savaşı sırasında, bir ilim heyeti oluşturuyor. Şam, Halep, Ürdün ve diğer Arap Bölgelerinden bazı alim ve yazarları önce İstanbul’a getiriyorlar, daha sonra cepheye götürüyorlar bunları. Mütercimler eşliğinde tüm cepheyi gezip gözlemler yapıyorlar. Ve bu heyet memleketlerine geri döndüklerinde bu gözlemlerini Arapça olarak bir kitap şeklinde yayımlıyorlar.”
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.