Yüz yıl, İstiklâl Marşı, bayrağımız gibi başımızın üstünde dalgalandı. Sanmayın ki İstiklâl Marşı, Mehmed Âkif bugünlere kolay geldi. Mithat Cemal Kuntay, “Onu sevmenin zor olduğu, tehlikeli olduğu günlerden geçtik.” der. Bugünlere biz de yetiştik, bizim gençliğimizde de bu günler devam ediyordu, bir ara sanki bu günlerden kurtulduğumuzu sanmıştık ki, 1990’lı yıllarda, o meşhur yarı darbe günlerinde tekrar İstiklâl Marşı ve Mehmed Âkif sorgulandı. Bugün TBMM çatısı altında Mehmed Âkif’i yâd ediyoruz, geniş bir programla İstiklâl Marşı’nın 100. yıl dönümünü kutluyoruz. Tekrar hepinizin, hepimizin İstiklâl Marşı bayramını kutluyorum.
***
Birinci Büyük Millet Meclisi hiç şüphesiz olağanüstü bir meclistir, birçok övülecek, ilgi çekici yönü vardır.
Bunlardan biri de millî marşımızı yazacak şairi kendi içinden çıkarmasıdır!
Büyük Millet Meclisi, Millî Mücadele’nin destanını yaşamıştır, Meclisin mensubu olarak Mehmed Âkif o destanı yazmıştır. İşte milletin yaşayan en büyük şairi o Meclistedir.
İstiklâl Marşı üç mutabakatla yüzüncü yılına ulaşmıştır.
Birincisi, İstiklâl Marşı şairinde mutabakat.
“Bunu ancak Âkif yapabilir”.
Ankara’daki erkân yukarıdan başlayarak “İslam şairi”nde mutabık kalmıştır.
O zaten Ankara’ya “İslam şairi” olarak davet edilmiştir, geldiğinde öyle karşılanmıştır.
Özü, sözü birdir. Fikri, zikri, bilinmektedir. Ne yazacağı tahmin edilir ve ne yazarsa, o millî marş olacaktır!
Bu mutabakat üzerine Maarif Vekili, Âkif’in peşine düşer.
Mehmed Âkif yarışmaya girmez, fakat yarışmanın mükafat şartını değiştirir! Bu Âkif’in tarzıdır: İttihat Terakki’nin yeminini de böyle değiştirmiştir!
Hamdullah Suphi, ona yazdığı tezkerede “Hassasiyetinizi anlıyoruz, bunun için pek çok tedbirler vardır.” der.
Bir de şunu der: Maksadın hâsıl olması için zât-ı üstadanelerinin bu şiiri yazması son çaredir!
Maarif Vekili ne diyor aslında?
Yazdığınız millî marşımız olacaktır! Bunu ancak siz yazarsınız!
Bir memleket meselesi vardır ve onun halli Âkif’ten beklenmektedir. Sorumluluk onundur, vazife ona düşmektedir.
Bir vazife ve mesuliyet adamı olarak Âkif, şiiri yazmayı kabul eder.
Âkif yazacak, yazdığı millî marş olacaktır! Bunu itminanla yazacaktır.
Şahsında sağlanan mutabakat, şiirinde mutabakatla pekişecektir.
Nitekim Meclis, Âkif üzerindeki mutabakatı, şiiri üzerindeki mutabakatla pekiştirir.
“Ekseriyeti azime” ile, büyük oy çokluğu ile!
Yarışma bir tarafa bırakılır, seçilen 6 şiir oylanmaz bile...
Balıkesir’den Bitlis’e Âkif’in şiiri oylansın diyen milletvekilleri:
Balıkesir Hasan Basri
Bursa Operatör Emin
Kastamonu Suad Bey
İsparta İbrahim
Ankara Mehmed Şemseddin
Kırşehir Yahya Galip
Bitlis Koçzade Yusuf Ziya.
Şiir daha önce, 1 Mart’ta Mecliste okunmuştur. Büyük heyecan uyandırmıştır. Esasen, 17 Şubat’ta da Hakimiyet-i Millîye’nin birinci sayfasında yayımlanmıştır. Hakimiyet-i Milliye TBMM’nin yarı resmî yayın organıdır.
Şairde mutabakat, şiirde mutabakata dönüşür.
Mehmed Âkif’ten şiirini Meclis kürsüsünden kendisinin okuması istenir.
Mevzu kendisi ile ilgili olduğu için Âkif, görüşme başlayınca Meclisten hızla uzaklaşmıştır.
Şiiri yine Hamdullah Suphi okuyacaktır.
Konya mebusu Refik, “Milletin ruhuna tercüman olan işbu İstiklâl Mar- şı’nın ayakta okunmasını teklif ediyorum.”
Reis Adnan Bey, “Resmî İstiklâl Marşı olarak kabul edilmiştir, binaenaleyh ayakta dinlememiz icab eder.”
Meclis, mutabakatını İstiklâl Marşı’nı ayakta dinleyerek bir daha ilan eder!
İstiklâl Marşı’nda üçüncü mutabakat, milletin mutabakatıdır.
Meclisin mutabakatı milletin mutabakatı ile pekişmiştir.
Mecliste sağlanan mutabakata rağmen, bazı vekiller İstiklâl Marşı’nın muhtevasından pek de memnun değildir.
Milletimizi yok etmek isteyen batı emperyalizmine karşı sert ifadeler vardır. “Tek dişi kalmış canavar” gibi!
Sonra dinî muhtevası güçlüdür!
Fakat Meclis, o sıralar bizi yok etmek isteyen düşmanı çok iyi bilmektedir, fiilen ona karşı savaşmaktadır. Hakikat budur! Bu yüzden İstiklâl Marşı’nın muhtevasına itirazlar, mutabakatı etkilemez.
Fakat aradan birkaç yıl geçince, Lozan imzalanınca, batı emperyalizmi ile uzlaşılınca, Cumhuriyet ilan edilince ve ardından inkılaplar sökün edince, Meclisin mutabakatında çatlaklar meydana gelir.
1924 sonunda yeni bir millî marş yarışması açılır.
İşte o zaman milletin mutabakatı öne geçer.
Her şey değişir, kanunlar değişir, anayasa değişir.
Millet bu değişme devresinde kendini kanunlarda bulamaz, anayasada göremez.
Bunlarda onun mutabakatı beklenmez ve istenmez zaten.
Millet için temel metin İstiklâl Marşı’dır.
Milletin büyük ekseriyeti devletle mutabakat bağını İstiklâl Marşı üzerinden sürdürür. Millet İstiklâl Marşı’nda kendini bulur.
Bu mutabakatın yüzüncü yılındayız!
Mutabakatımız daim olsun efendim!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.