• İstanbul 13 °C
  • Ankara 14 °C

D. Mehmet Doğan: Necip Fazıl fikir ve edebiyat dünyamızın öncüsüdür

D. Mehmet Doğan: Necip Fazıl fikir ve edebiyat dünyamızın öncüsüdür
Bursa Uludağ Üniversitesi'nde (BUÜ), 2. Sezai Karakoç Edebiyat ve Şiir Günleri, "Vefatının 40. yılı anısına 'Ruh Poyrazı'nda Bir Deha Necip Fazıl Kısakürek'" konulu sempozyumla başladı.

BUÜ Prof. Dr. Mete Cengiz Kültür Merkezi'nde, Osmangazi Belediyesinin katkılarıyla Türkiye Yazarlar Birliği (TYB) Bursa Şubesince düzenlenen sempozyum açılış konuşmalarıyla başladı.

Türkiye Yazarlar Birliği kurucu ve şeref Başkanı D. Mehmet Doğan yaptığı konuşmada; “Necip Fazıl 1983’de vefat etti, önemli bir şahsiyetti ve cenazesi hadiseli olarak kaldırılabildi. Fatih camiinde toplanan cemaatin bir kısmı tutuklandı, günlerce bırakılmadı. Şimdi 40 yıl sonra işte onu bu şekilde yad ediyoruz Necip Fazıl toplantılarının ilkini hemen vefatından bir yıl sonra TYB Ankara’da yaptı. Bir yıl önce zaten darbe yönetiminin etkisiyle cenazesi problemli olmuştu, herkeste çekiniyordu böyle bir şey yapılabilir mi diye rahmetli Akif İnan’ın öncülüğünde diyebiliriz Ankara’da bir anma programı yaptık Sonra Necip Fazıl’la ilgili çok sayıda TYB’de diğer kuruluşlarda böyle programlar yaptılar ve nihayet normalleşme artık bu tür faaliyetlerin her yerde yapılabileceğini gösterdi.” dedi.

Doğan sözlerini şöyle sürdürdü:

“ Gençlerin kafasını şunun kurcalamasını bekliyorum Necip Fazıl 1920’li yıllarda daha 20’li yaşlara yakın yıllarda genç istidatlı bir şair olarak tanınıyor. O zaman öyle lirik şiirler yayınladı ki bunların çoğu Anadolu mecmuasında çıkmıştır ve bütün edebiyat camiası yavaş yavaş dalga dalga okur yazar kitlesi Necip Fazıl’ı genç istidatlı şair olarak tanıdı. 1925 onun 20. Yaşı otuz yaşına kadar Necip Fazıl şiirlerini neşretmeye devam etti kitap halinde yayınladı ve 30 yaşına geldiğinde de artık Türkiye’nin en fazla bilinen büyük şairlerinden biriydi.”

1-126.jpg

“Cumhuriyetten sonra tekkeler kapatıldı onlardan bahsedilmesi bile yasaklandı hatta bazı tasavvuf erbabının başına olmadık işler geldi. Bütün dini sahada aynı şeyler oldu ama bazı tekkeler üzerindeki yoğunluk daha fazlaydı ve böyle bir zamanda Necip Fazıl cumhuriyetin onuncu yılı diyebiliriz o zamanın İstanbul’da imamlık yapan aynı zamanda nakşisinden meşhur olan Abdulhakim Arvasi ile tanışmak istiyor. Necip Fazıl bu tanışmadan beklediği belki kendi nefsi sıkıntılarını aşmaktı.

Hayatının akışını çeşitli şekillerde etkileyen bir takım şeyler var. O şeyhin terbiyesinden geçerek aşmak istedi ve Arvasi ile görüşmelerinin sonunda Arvasi’nin ona söylediği şu “sen tekkenin kapısına kadar gelebilirsin, içeriye giremezsin ama buraya gelmeye devam et” bu şu anlama geliyor Arvasi ona tasavvufi dini telkin yaptı mı muhtemelen biraz yapmıştır ama onu bir mürid gibi bir derviş gibi görmedi asıl ona söylemesi gereken şeyleri söyledi yani Necip Fazıl’ın fikri dönüşümü bunun üzerine oldu.  Necip Fazıl yine çok şöhretli bir sanatkar, şair, edebiyat adamı ama bir dergi onunla bir mülakat yaptı ve orada dedi ki “ben şiirle şununla bununla sanatla uğraşacak değilim” bir fikir cereyanı meydana getirmek istiyordu bunun adını “Büyük Doğu” koydu bir kere doğu kelimesi o zaman şark kelimesi lanetli kelimedir, batı var batıdan başka da bir şey yok ,doğu ise miskinlik diyordu ve bizim geri kalışımızın asıl sebebi Necip Fazıl tam aksine Büyük Doğu kavramını kullanarak bunu yapmak istedi.

Necip Fazıl bütün hayatı boyunca dergisinde aynı zamanda aktüel siyasi meselelerle ilgilendi. O zamanın yönetimiyle bunların birçoğuyla zaten ilişkileri vardır veya onlar bunu tanıyorlardı. Demokrat Parti devrinde de sonraki devirlerde de bu şekilde mücadelesini sürdürdü. Ve 1960 yılında darbeden sonra tutuklandı, bir buçuk yıl kadar hapis yattı. Çıkınca da meşhur konferanslar serisine başladı. Yani Necip Fazıl şairdi, sanatkardı, sonra dergi yayıncısı oldu. Fikir öncüsü olarak kendisini takdim etti. Ve 1960'tan sonra da artık konferanslarla gerçek bir aksiyon adamı, hareket adamı olarak önümüze düştü."

2-141.jpg

TYB Genel Başkanı Prof. Dr. Musa Kazım Arıcan da yaptığı konuşmada,

“Necip Fazıl Kısakürek, değerleri uğruna “elif” gibi dimdik durabilmiş bir isim. Türk milletinin ruh köklerinden aldığı kuvvet ve cesaretle var olabileceğini haykıran birisidir. Aslında geçmişle gelecek arasında köprü olabilmiş bir isim. Belki de en büyük özelliği bizi kadim kültürümüzle geleneğimizle edebiyatımızla değerlerimizle buluşturan ve bunu sürdüren isimlerden ve bunu savunucusu olmuş müstesna isimlerden bir tanesidir.

 Onun düşüncelerine fikirlerine edebiyatına bir isyan edebiyatı desek yeridir. Felsefesine tefekkürüne bir başkaldırı felsefesi fikriyatı diyebiliriz. Mehmet Doğan abimizin dediği Batılılaşma İhanetine ve kendimiz olmamız milli ve yerli olmamızı haykıran ve bunu dile getiren bir isim. Bugünün Türkiye’sini bu şekilde konuşuyorsak bırakalım akademide ya da yerel yönetimlerde Necip Fazıl’la ilgili bir kültürel faaliyet yapmayı hakkında akademik konuşmalar yapmak tezler yapmak mümkün olmayan günlerden üniversitelerimizde yerel yönetimlerin birlikte sempozyumlar yaptığı günlere geldik. Böylesi bir Türkiye’nin mimarlarının başındadır Necip Fazıl.” dedi.

“Türkiye yüzyılında Necip Fazıl’ın idealleri fikirleri düşünceleri perspektifinden bir Türkiye’yi inşa etmek için biz bu faaliyetleri yapıyoruz” diye konuşan Arıcan sözlerini şöyle sürdürdü:

 “ Türkiye yüzyılının cumhuriyetimizin ikinci asrına geçtiğimiz gerçek anlamıyla kendi kadim medeniyetimizin kültürümüzün değerlerimizin ruhuyla rengiyle şekillendiği bir yüzyıl olması için bu faaliyetler yapılıyor. Necip Fazıl’ın da ideali buydu Necip Fazıl gibi üstadlarımızı en başta Türk edebiyatında da konuşmamız gerekiyor Artık bir Türk dünyası teşkilatımız var buranın içeriği bizim yazarlar arasında Necip Fazıl’ında iyi tanındığı bir süreç olmalı ne yazık ki yeteri kadar tanınmıyor. Bu faaliyetlerimizi sınırlarımızın dışına çıkarmamız gerekiyor. Türkiye yüzyılında artık edebiyatımızın kültürümüzün dünya edebiyatına açılması lazım.  Dünya edebiyatı içerisinde yeri nedir diye baktığımda inanın bir şey bulamadım Necip Fazıl’la ilgili kim ne yapmış diye ama yok. Dünya edebiyatının biz birçoğunu yakından tanıyoruz takip ediyoruz ama kendi edebiyatımızı ne yazık ki hem gönül hem kültür coğrafyamızdaki kültür ve edebiyat mahfillerine taşıyamıyoruz.  İnşallah bundan sonraki adımlarımız bizim kendi sınır coğrafyamız dışına kültür ve gönül coğrafyamıza dünya edebiyatına dahil ettiğimiz süreçler olur.”  

BUÜ Rektörü Prof. Dr. Ferudun Yılmaz da Necip Fazıl Kısakürek'in düşüncelerinden örnekler vererek "Akademik dünyamızdan sair sanatsal alanlarımıza kadar modernliğin insan teki üzerine boca ettiği fenalıkların varoluşsal krizini ruh ızdırabı olarak ilk işitenlerdendir Necip Fazıl Kısakürek." diye konuştu.

e.png

Osmangazi Belediye Başkanı Mustafa Dündar ve TYB Bursa Şube Başkanı Mustafa Baki Efe de açılışta konuşma yaptı.

Prof. Dr. Musa Kazım Arıcan yönetimindeki sempozyumda ise Ali Hazım Günvar, Metin Önal Mengüşoğlu ve Prof. Dr. Nesrin Karaca ile Prof. Dr. Turan Karataş sunumlarını yaptı.

d.png

f.png

 

 

Bu haber toplam 498 defa okunmuştur
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim