Bayram gecesi selatin camilerinin minarelerine kaftan giydirilir, yani külahlarından başlanır ve şerefelerinden aşağı doğru uzatılmak üzere kandiller asılırdı. Bununla birlikte mahya olarak da düz bir çizgi ile ramazanın yolcu olduğuna işaret edilirdi. (Sayfa 14)
Bayram gecesi İstanbul’un hamamları sabaha kadar açık bulundurulur, hepsi de “tas tas üstüne” denecek derecede kalabalık olurdu. Çünkü bayram namazına temiz ve pak olarak gitmek âdet hükmüne girmişti. Senede iki defa sıcak su yüzü gören ayak takımı bile bayram münasebetiyle hamama gidip yıkanırdı. (Sayfa 15)
Bayram namazları senede iki defa kılındığı ve fazla tekbirleri bulunduğu için cemaatten bazıları edasında tereddüde düşerler. Bunun avam Müslümanları şaşırtan ciheti, birinci rekâtta “Sübhâneke”den sonra üç tekbir alınıp ikisinde ellerin salıverilmesi, üçüncüde bağlanılması; ikinci rekâtta ise zammi sureden sonra üç defa tekbir ile ellerin salıverilmesi ve dördüncü tekbir ile rükûa varılmasıdır. Şu harekâtı kolayca anlatmak için, “İki salla, bir bağla. Üç salla, bir yat.” denilmiştir ki her kim söylemişse Allah razı olsun, bundan daha veciz bir tarif yapılamaz. (Sayfa 17)
Şimdilerde unutulmaya başlayan güzel bir âdet vardı ki o da Müslümanların bayram namazından sonra kabristana giderek ahirete intikal eden ailesinden kimseleri ziyaret etmesidir. Buna İstanbul’un bazı taraflarında riayet edilir, mesela sur dışındaki mezarlıklarda bayram sabahları epeyce kalabalık görülür; servilerin hazin hışırtıları arasında yanık yanık okunan Kur’ân sesleri duyulurdu. (Sayfa 18)
Bayram günleri çocukların ve bu vesileyle büyüklerin toplanıp eğlendikleri yerlere “iydgâh” denirdi. Bunun dilimizdeki karşılığı bayram yeridir. (Sayfa 20)
Devamı: https://edebifikir.com/kitap/dersaadette-bayram-sabahlari.html
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.