"Diyarbakır Surları" denilince keyfi kaçar, konu hakkında bilgisi olan için. "Diyarbakır Kalesi" denilse sanki bir suç teşkil eder durum mu ortaya çıkmaktadır?
"Diyarbakır Kalesi" diyemeyenlerin kalkıp ikide bir sed olmaktan öte bizim için mana taşımayan Çin Seddi ve Diyarbakır Kalesinin surlarını karşılaştırmasını anlamada zorluk çektiğimizi ifade edelim.
Diyarbakır Kalesi burçlarında ve surlarında kitabe bırakan, kabartmaları bulunan beyliklerin, devletlerin ve imparatorlukların müsavî addedilmesini kaçıncı kezdir anlamadığımızı belirtmemiz, derde deva olmadığı için şifaya layık bulunmuyor, nedense...
Diyarbakır'da egemenlik kurmuş devletlerin sayısı beyliklerle beraber 58 olarak görünürken, ikide bir 27 medeniyeti dile getirenlerin şimdi bu sayıyı otuz üçe çıkarmaları ne derecede sevindirici ki bunu " medeniyet" ile taçlandırmaları o denli üzücüdür. "Medeniyet" ve "Uygarlık" arasını bulamayanların on-onbeş senelik hakimiyete sahip beylikleri ve devletleri bile medeniyet saymaları karşısında göz yaşartıcı sahnelere şahid olmamak mümkün mü?-
"Medeniyet ve Diyarbakır" konulu kaç makale ele aldığımızı hatırlamaya çalışıyorum.
www.tyb.org.tr sitesinde konuyla ilgili makaleler, ilk elde okunmalıdır, bazılarınca. Bu şehirde hangi egemenliklerin kurulduğunu öğrenme adına, şerin hangi egemenliklerin etkisinde kaldığını bilme adına, hangi devletlerin bu şehirde kaç sene hüküm sürdüğünü kavrama adına yazdıklarımızın okunmasını istemekteyiz, yarın bir suçlamayla karşı karşıya değil bize teşekkür edenlerle karşı karşıya olma adına.
Bu satırları okuyanların, bu yazarı şehri sevmemekle suçlamaları mümkündür,açıkçası. Şehrini seven bir insanın bu denli medeniyete sahiplik etmiş bir şehir hakkındaki düşüncelerini benimsemesi düşünülemez...
2013 Ylını Diyarbakır Surlarına ayıran ve bunu şiddetle savunan, surların kurtuluşunu bunda görenlere, "Burçları ne yapabiliriz?" sorusuna muhattab kılsak, işin başındaki yanlışlığa işaret etmiş olur muyuz?
Öncelikle "Diyarbakır Kalesi" dersek, yanlışlığı düzeltme imkanımız söz konusu olur. Surlarla burçları, surlarla kaleyi, bir tutmamaız gerektiğini hangi dille izah edelim ki meramımız anlaşılsın?
İç Kale'yi adeta düzlüğe çıkartmış gibi TOKİ ile anlaşmalı yapılan gecekonduların ortadan kaldırılması sonrası faaliyetlerin ne olacağına dair sorular gündeme geldiğinde, her şey güzel olacak" kabilinden etrafa tebessümler dağıtılmasını samimi bulmayanlardan biri olarak, yıktırılan alanlarda yer alan tarihi yapıların sorumlusu kimdir?
Yıktırılan fabrika alanının girişte sağ kısmının sonunda üstü kapalı açık bir mescit olduğunu hatırlarım. Burada namaza durmuş olanlardan biri olarak, yıkım öncesi fotoğrafları isteme hakkımız var mı? Buradaki Hamza Bey Mescidi olamaz mı?
Yıkımı şimdilik durdurulan ve nihayet tarihi yapı olarak kabul edilen Sinoğlu Camii için, bundan sonrası ne olacak?
Mervanî Mescidi, Dağ Kapı Burcunun ikinci katında, kitabesi ile durmaktadır ve el'an SODES kapsamında kullanılmaktadır. Mihrabı yerinde duran bu yapı, burçların restorasyonu ile turizme hizmet için mi kullanılacak ve aslî yapıısndan senelerdir uzak tutulan yapı, mescid olma sıfatını ilelebed kaybedecek mi?
Birkaç kez kendimizce kaleme aldığımız ve sadece bizim üzerinde durduğuğumuz bu yapı-ibadethane için yetkililerden bir cevap gelmedi, geleceğe de enzemez görünmektedir.
Mervanî Mescidi şayet burçların restorasyonu ile ihaleye verildiğinde Mescid olduğunu belgeleyen kitabe de sökülmeli ve mihrabı gizlenmeli ki ileride bu şehirde "Mescid turizm için ortadan kaldırıldı." denilmesin.
Başka bir memlekette, ülkede bir mescid amacı dışında kullenıldığında kıyametler kopartırken, bizde olana ve bitene karşı tepki vermekten uzak olanları görünce ne yapmalı, insan?
Ezan okunan, imamın kıbleye cemaatıyla döndüğü, Kur'an-ı kerimin okunduğu, Mescd olduğu şeklinden şemalinden, mihrabından anlaşılan ve kaynaklarda yeri sabit, bahsedilen bu yapının banîi olan Mervanİ Mescidi, neden ibadethaneler içinde bulunmuyor?
Fatih Paşa Camii, bizde daha çok Kurşunlu Camii olarak bilinir. Şafii Mezhebindne olanlar için inşa edilen ve şimdi eğitici kursların verildiği Camii için ne demeli? Burasının camii olduğu mihrabından belli değil midir?
"Kilise'yi kursların merkezi yaptık, iki camiî yanyana olabilir mi? Nebî Camiî dururken kale burcunda ikinci bir camiî, cemaat toplamaz." düşüncesini ileri sürenler olabilir. Bu hususta konunun uzmanı olan Müftülük ve İlahiyat Fakültesi yetkililerinin görüşlerine başvurmakta bir sakınca var mıdır?
Ali Paşa Camiî yaında olan ve Şafiî Mezhebi için inşa edilen camii de uzun zaman tavanı olmadan dört duvar olarak durmaktaydı. Bu yapının ne amaçla kullanılacağı meçhul.
Sadece aynı anda iki imamın namaz kıldırdığı yer, Ulu Camiî değildir. Bizim yaptığımız araştırmaların sonucu budur. İtiraz eden varsa doğrusunun ne olduğunu öğrenir.
Şimdi "Diyarbakır Kalesi" yerine "Diyarbakır Surları" ifadesi ne derecede eğrelti durmaktaysa ikide bir bu şehrin inançlar mozaiği zengini bir şehir olduğunu belirtenlere, bizim inancımıza göre birer ibadethane olan yapıların asıl amaçlarına göre düzenlenmesini isteme hakkımızın göz ardı edilmemesini talep ediyoruz.
Diyarbakır Kalesi üzerinde tek ibadethane olan Mervanî Mescidi, başka bir amaçla kullanılamaz, bugüne kadar kullanıldı ise bundan sonra esas şekline dönüştürülmeli ve tarihteki konumunun dışında bir fonksiyona tabii tutulmamalıdır.
Bu ülkede zihinler, dünü unutmakla dumura uğratılmışken, kitabesi yerinde duran camîi-mescid için, gelir getirici turistik faaliyetler(!) düşünüldüğünde, bu yerleri bilenlerin, ellerinde belge bulunduranların ve araştırmasını yapanların vicdanen gereğini yapacaklarını, ortaya koydukları belgelerle mahallede salganyoz satmanın abesle iştigal olduğunu bilmeleri gerekir.
Diyarbakır Kalesi ve akla gelenlere ek olarak vereceğimiz çok bilgi varken, sadece ibadethaneler üzerine eğildiğimiz bu yazımızda öncelikle kale ve sur arasındaki farkın artık bilinmesi gerektiğini belirtiyoruz.
Dicle-Silvan- On Gözlü Köprü için medyada yapılan etkili yayınların sonrasında bu tarihi köprünün zarar görmemesi için yeni bir köprü yapılarak, ulaşım sağlanmış iken Mervanî onarımından-tadilatından geçen köprünün önemi vurgulanmıştı. Bu köprünün Mervani etiketi, bir yanda anlamlıydı. Diyarbakır Dağ Kapı Burcu üstündeki yapı da Mervanî yapısıdır, mirasıdır. Arada bir fark var mıdır ki köprü sahipli, mescid sahipsiz kalsın?
Bu kadîm kentte mescidler ve camiîler için yazılar kaleme almak, ne derecede güçtür!.. Mescidin mescid olduğu belgelendirilmek isteniyor, camiî için belge isteniyor. Yahu hangi evde kıbleye karşı mihrab bulunur? Bunun cevabını vermede birçok kişi, ebkem ve asam davranıyor.
Haydi hatırlatmaya devam edelim, oldukça net başka bir emsali. Kervansaray'da bir toplantıya davet edildik. davet edildiğimiz salon, Kervan Saray/Delilller Hanı sağ girişinin üst katında. Salon, gerçekte handa ibadet ihtiyacı için mescid olarak yapılmış. "Mihrab", varlığı ile ortada durmaktadır. Handa ikinci bir mescid olduğu da söylenmişti, bu arada.
İşimiz sadece mescidleri ve camiîleri mi araştırmaktır? Sadece bu yazımızı okuyan için cevabımız" evet!..", şehirimiz için yazdığımız yazılarımızdan haberdar olan okurlarımız için, "hayır!.." şeklindedir.
Bu şehre dair araştırmalarımız devam ederken, elimizden gelidğince bu konunun takipçisi olacağımızı ifade ediyor, tarih karşıısnda, inanç karşısında olan sorumluluğumuzu yerine getirirken, yetkililerden bu başıboşluğa bir çeki-düzen getirilmesini bekliyoruz.
Biz, yazmaya çizmeye üşenmeden devam edeceğiz, elbet. Bu bizim görevimiz iken, kimse bizim olandan- bitenden habersiz olduğumuzu sanmasın. Çünkü bu şehirde olanlar, başka bir şehirde olsaydı, gazeteler, televizyonlar manşete alırdı, yazdığımızı.
Bu şehrin milletvekilleri var, Milletvekilleri üzerine düşeni yerine getirmeli. Bu şehrin İlahiyat Fakültesi var, İl Müftülüğü var, Mimarlık Fakültesi var. Bu şehrin bir de İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü var.
Biz, asrın ihmaline uğramış ve tarihen sabit br mescidin kaderinden söz ediyoruz. İç kale'de biri yıktırılan, öbürü kısmen yıktırılmış iki ibadethane var. beş ibadethane de ismen biliniyor. En azından yapılanlar karşısında Hazreti Süleyman'a komşu olan Mescid süratle onarılmalıdır.
Şimdi Mervanî Mescidi için karar verilmedir.Bu mescid, ihale ile birilerine verilmek istenirse ileride alan kurum ya da kişi-kişiler, sonuçta mescid olan bu alanı kullanamayacaktır. Diyarbakır'da aynı durum kimi işgüzarlarca Sultan Sa'sa'a Mescidi-Medresesi ve Kabir Alanı için de çalışmıştı. Mervanî Mescidi'nin hem kitabesi var, burçta kuşak biçimde hem mihrabı.
Şehir Araştırmaları Merkezlerinin her şehirde kurulması gerektiği hususunda ısrar etmemizin sebeplerindne biri de açıkça ibadethanelerin böylesi durumlarda asli hüviyetini belgelemedir, açıkçası. Biz, aynı duyarlılığı kiliseler için gösterirken camiî ve mescid hususunda nasıl bir dil kullanmaya itina göstermekteyiz? Farkında mısınız?
Siz, bu şehrin camiî ve mescid olarak kullanılan, fetret denilebilecek biz zaman sonrası, bu alanları farklı amaçlarla kullanacaksınız ve bunu birileri yazacak ve siz, ısrarla hazırladığınız raporlara dayanarak, müdafaada bulunacak, tarihen sabit olanlardan habersiz biçimde, kaynakları bilmeden bilimsel davranacaksınız...
Ben, kimseyi suçlayarak değil, hakaret kastı taşımadan derim ki sizi yazdığımız www.tyb.org.tr sitesinde yer alan "Sultan Sa'sa'a", "Mervanî Mescidi", "Hamza Beg Mescidi" ve "Hazreti Süleyman Camiî" konulu yazdıklarımızı okumaya davet ediyorum. Düşündüklerinizi bildiğimiz için, yarın karşılaştığımızda sorularımıza doğru cevap vermeniz için, konuyla ilgilendiğini söyleyenler olarak, bu yardımımıza ihtiyacınızın olduğunu bilmekteyiz.
Buyrun okuyun ve cevap hakkınızı kullanın!...
20.01.2013
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.