• İstanbul 17 °C
  • Ankara 18 °C
  • İzmir 20 °C
  • Konya 15 °C
  • Sakarya 18 °C
  • Şanlıurfa 22 °C
  • Trabzon 18 °C
  • Gaziantep 20 °C
  • Bolu 15 °C
  • Bursa 20 °C

Diyarbakır'da Turizm Potansiyeli(!) ve Özeleştiri

M. Ali ABAKAY

Uzun zamandır şehre dair bir şey kaleme almadım, almaya gönlüm razı olmadı.  Bilirim ki kaleme aldığım yazılarımda eleştiri eksik olmaz ve bizim kimi yazılarımıza dair hoşnutsuzluk duyanlar, şehri tanıtma yerine kalkıp eksikliklerini belirtmemizden haz etmezler.GAP Kültür Birliği’nin Merhum Abdulkadir KARAHAN ismine düzenlediği Deneme Yarışması Ödül Töreni’ne davet edildik, geçtiğimiz ay. Bu davete icabet ederken, Şanlıurfa’yı uzun zaman sonrası bir daha dolaşma imkanı buldum.Bu ödül töreni sonrası hikâye, şiir ve deneme yarışmasının direktörlüğünü yapan Sayın Fahri TUNA ile sohbet imkânımız oldu. Kendisiyle Cahit Sıtkı Evi’nde yapılan şiir yarışması ödül töreninde tanışmıştım.Ödül töreni sonrasında Türkiye Yazarlar Birliği Kurucusu ve Vakfı Başkanı Sayın D.  Mehmet  DOĞAN ile sohbetimiz oldu. Mardin Valisi Hasan DURUER, birliğin dönem başkanı olduğu için bu gecede bulunuyordu. Kendisinin Şanlıurfa’daki Vali Yardımcılığı zamanında gerçekleşen birçok çalışmayı Ruhalılar unutmamış olacak ki kendisi şehir merkezinde oldukça rahat ve halkla iç içe idi. Bu arada Şanlıurfa Kalesi’nde bulunan iki mağarayı da Balıklı Göl ziyareti sonrası gezdik, Sayın Vali Hasan DURUER ile de sanat ve edebiyat alanında hoş bir sohbet gerçekleşti. Sayın DURUER’in Mardin’de yaptığı çalışmalar oldukça ses getirmiş. Ödül Töreni’ne katılanlardan biri de Yazar Adnan TEKŞEN’di.GAP Kültür Birliği’nin düzenlediği ödül töreni, ertesi gün önemli bölümü baraj altında kalan Halfeti İlçesindeki gezide geçti. Tekne ile çıkılan baraj gölünde Rum Kalesine kadar gidildi. Öğle arası Birecik Kaymakamlığının davetlisi olundu, Fırat’ın serin sularının aktığı sahil deki seçkin bir restorantta hem yemek yenildi hem sohbet edildi. Birecik ile özdeşleşen Kelaynak Kuşları Üretme İstasyonu da gezilen yerler arasında oldu. Bu arada Şanlıurfa’da çıkan Güneydoğu Life Dergisi yetkilileri ile de görüştük, tanıştık.Şanlıurfalı, Valiliği ile Belediyesi ile birçok ulaşım aracında şehri tanıtan küçük kitapçıkları, broşürleri ihmal etmemiş, isteyenin rahatlıkla ulaşabileceği tanıtımı eksen alan yayınları meraklısına ulaştırmayı hedeflemiş.Güzel intiba ile ayrıldığımız Şanlıurfa’dan kısmet olursa Mardin’e de gideceğiz.Diyarbakır ile Şanlıurfa arasında en çok peygamber makamı konusunda bir tartışma çıkmıştı. Diyarbakır’da yapılan- benim de bildirilerle katıldığım-  uluslar arası sempozyumda dillendirilen Diyarbakır Şehri2nin makam ve kabir açısından zenginliğinin bu iki şehrin arasında turizm pastasında rekabet oluşturacağını da bilmekteyiz. Hatta kimi yazarlar, Diyarbakır’ın bu tür tanıtımının başka amaçla ön plâna çıkartıldığını belirtmişti.Şimdi zaman içinde tarih, kültür, sanat şehri dediğimiz ve tarihen en eski şehirlerden biri olan Diyarbakır’da turizm açısından geri kalmışlığı niçin sorgulamadığımızı düşünmemizin zamanı gelmedi mi?Diyarbakır Kalesi’nin tek başına yılda yüz binlerce turist çekmesi gerekirken gelen turist sayısının en iyimser rakamlarla elli bini bulmadığı ortadadır. Diyarbakır Kalesi’nin hali ortadadır. Hasan Paşa Hanı iyi ki bu dereceye getirildi de gelen için yüz ağartıcı manzaramızdır. Fakat yanı başında bulunan Eski Borsa Hanı kaderiyle baş başadır. Mülkiyeti Vakıflara ait olan Eski Belediye ve Hasan Paşa Hanı arasında kalan Sultan Sa’sa’a’ya ait kabrin defnedildiği alan, halen atıl halde bulunmaktadır. Halkın karşı çıkması ile durdurulan inşaat  ve verilen sözler, daha yerine getirilmedi. Sembolik bir kabrin yanı başına asılacak tabela ile inanç turizmine ivme kazandırılamaz mı?Sahabeden Hazreti Süleyman ve arkadaşlarının şehit düştüğü Meşhed Camiî altındaki hazire, gözlerden kaçırılırcasına kapalı tutulmaktadır. Hazreti Süleyman Camisine gelenler, çoğu boş lahitleri sahabe kabri bilmektedir. Bu alt katta bulunan sahabe kabirleri gün ışığına çıkartılarak, gelen ziyaretçilere dışardan görülebilecek kadar pencere açtırılarak gösterilse ne olur? Herhalde buraya gelenler, sevdiklerinin hatırı için bu kabirleri ziyaret amacıyla gelmektedirler. Bu konunun Diyarbakır’daki birinci yetkilisi olan makama da görüşlerimizi ifade ettik. Bu alana ait yapının yıkılmadan ve yıkım esnasında arşivimizde mevcut fotoğrafının olduğunu belirttik. Cevap almış değiliz, bu konuda yazdığımız onca makalemizle de.“Dört Ayaklı Minare Yıkılmasın” haberini manşete taşıdık, sanal ortamla, basınla, gerekli merciîlere müracaatla. Bu eşsiz yapının alt kasnağındaki çatlakların yıkım habercisi olduğuna inandırtamadık, demek ki birilerini. Hoş biz ne mimarız ne de mühendis!.. Sıradan yazdıklarıyla kendinden bahsettirmekten zevk (!) alan biri durumundayız. Belki de bu yolla meşhur olmanın kapılarını zorlayan biri… Ne derslerse haklıdır, “şehir” denilince sevdasını süslü kelimelerle dile getirtenler varken, varsın bizim sesimiz ses getirmesin, bizim çabamız akîm kalsın. Şehre hizmet yapılsın da kim yaparsa yapsın, bizim için önemli değildir, bu. Nihayetinde kazanan şehrimiz olur.İç Kale’de tantanalı (!) bir şekilde yapılan açıklamalar ve başlatılan çalışmalar, birden bire durdu. Şimdi İç Kale, kaderiyle baş başa kalmanın çaresizliğini yaşarken, sadece gelenlerin bakışlarına hüznü ilham etmektedir. Kilise mi saray mı olduğu ortaya çıkartılmayan yapıya Saint George Kilisesi ismini kimin hediye ettiğini bilmesek bile, burasının saray olduğunu ifade etmemiz, kimsenin umurunda değildir.Ulu Camiî için kilise ifadesinin sadece Mesudiye Medresesi altı için söz konusu olduğunu ve bunun avlunun alt kısmı için olduğunu söylememiz, tepki çekmedi. Lakin söylenilene karşı olumluluk da gösterilmedi. Anlaşılmaktadır ki kimse bu şehir için yazılanı okumuyor.. Son çalışmalarla Ulu Camiî için yapılmak istenenin alt katta olanı da ziyarete açmak olduğu söylenmektedir. O halde gördüğümüz  alan için belirttiğimiz doğrulanıyor, demektir.Sevgili okurlar camilerin de hali apayrı bir durum, kiliselerin de hanların da konakların da köşklerin de… Bu şehri tanıtmak isteyenler, mikrofonları eline almamalı, kameraları kapatmalı ve hizmeti tamamladıktan sonra da isimsiz kalmalı. Ne yazık ki mikrofon ve kamera bizde saplantı olmaya devam ettikçe hizmet gerçekleşmiş gerçekleşmemiş önemli değil.Biz,   bu şehri turizm kenti yapmak istiyorsak, geniş kapsamlı toplantılar gerçekleştirmek lazım. Lakin bu güne kadar yapılan etkinliklere bakıldığında festivaller birbiriyle yarışırken müzisyenler getirtip yüz binlerce dolar harcayarak, bu kenti tanıtamayacağımızı artık öğrenmemiz gerekir. Bu şehrin 1995 senesinden beri çıkan bir il yıllığı olmadı. Bu şehrin tanıtımını pratik biçimde yabancıya sunacak el broşürleri, kılavuz kitapları elden ele gezmiyor. Bir tarafta Belediyelerin çalışmaları bir taraftan Resmî Kurumların çalışmaları var. Prestij amaçlı kitaplara harcanan bedel ile on binlere seslenmek mümkün iken bu prestij kitaplar, hediye dilenlerin kitaplıklarında belki daha açılmayı beklemektedir, çoğunlukla.Kimi dergilere bakarken makalelerde anlatılanların kimi hataların tekrarı olduğunu görünce kahroluyoruz. Bir kurum, kültür hizmeti olarak fotoğraflarla Diyarbakır çalışması gerçekleştirmiş. Kalitenin, estetizmin, fotoğraf kalitesinin olmadığı çalışmayı desteklemiş. Bu kitap, şehri ne denli tanıtacak, tanıtmış belli değil. Bir başka kurum, aynı işe soyunmuş. Adıyaman’da herkesin bildiği Cendere Köprüsü, “Devegeçidi Köprüsü” olarak sunulmuş. El-insaf, bu denli bir hata yapılabilir mi? Bir başka oda bülteninde Safa Camii Minaresi, beyaz taştan yapılmış ise de tuğladan yapıldığı belirtiliyor.Özellikle sanal ortamın kirli denizinde yer alan yanlış bilgiler, eksik hatalı şehir efsaneleri tümüyle doğru zannediliyor. Mesela şehrin kalesindeki on altı büyük burç, on altı kale olarak gösterilmiş.  Bir bakarsınız Ashab-ı Kehf Diyarbakır’da iken anlatana rastlayamazsınız. Şehrin insanı bile bundan habersiz iken yabancıya bunu kim anlatacak? Yazarı şehri tanıttığını iddia edip kitaplar kaleme alıyorsa Asdhab-ı Kehf’i bilmiyor ise üstünü çizin mi diyelim?“Bu şehri tanıtma adına en azından yirmi yılını harcayanlar kitap yazacak “ diye bir kural mı koyalım? Artık, gönül bunları dedirtecek seviyeye geldiyse demek ki tanıtamıyoruz.Hava Yolları Dergileri’nde yazan kimi kalemler de bu hataya düşüyorsa şapkayı önümüze bırakıp düşünmenin zamanı gelmiştir, hatta geçmiştir.Şimdi biz bu yazıyı kime gönderme yaparak kaleme aldık?Biz, Üniversitemize sesleniyoruz, öncelikle. Üniversitemize zamanında bir makale ile seslenmiştik. “ Dicle Üniversitesine Öneri “ başlığını taşıyan makalemizde şehrin mutlaka bir Tarih Kültür Folklor Araştırmaları Merkezi’ne ihtiyacı olduğunu söylemiştik. Bu makale de en yetkin isme bizzat takdim edildi. Ne yazık ki unutulup gitti, bu makale.On senedir bu merkezin oluşumu için çaba harcayıp durduk. Bu merkez kurulsaydı şimdilik otuz bin cilt kitaba ulaşacak kütüphanesi, yüz bine yaklaşan fotoğraf arşivi, süreli yayınları ve mükemmel bir dokumantasyon merkezi oluşurdu, çok kapsamlı sitesi ile dünyaya taşırırdık tanıtımımızı… Ne yazık ki olmadı. Bu şehri tanıtma amaçlı diğer kuruluşlar mı? Onlar, yıllardır yapılması gerekeni yerine getirmedikleri için bu kapsama dahil edilemez. Bu işi olsa olsa Dicle Üniversitesi gerçekleştirebilir.Bu projemiz de akademisyenleriyle araştırmacıları ile şehri bilen, araştıranlar ile ortaklık kurulursa ancak hayata geçer. Bunu da Dicle Üniversitesi’nden beklemekteyiz.Söze GAP Kültür Birliği ile başladık, bu yazımızı da bununla bitirelim. Diyarbakır, bu birliğin neresinde bulunmaktadır? Şanlıurfa kısa sürede turizm merkezi olmuş ise, Mardin bundan geri kalmamış ise bunun anahtarı, anahtarları nedir?   Bizim özeleştirimiz budur, isteğimiz şehrimizin ideal yere gelmesidir. Fakat bu da öyle yerinde sayarak gerçekleşmez.  O halde nerede hata yapmış isek, o hatalara tekrar düşmemek gerekir.
Bu yazı toplam 1742 defa okunmuştur.
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim