Türkiye’ye dönünce, “Kosova’yı, Prizren’i anlatmaya nereden başlamalı?” diye düşünürken, tekke ve zaviyelerin kapatılmasının yıldönümü hatırıma geldi: 30 Kasım 1925; yani tam 86 sene önce bugün!“Kadere bak!” demekten kendimi alamadım...
Türkiye’de şimdi istesek, resmen açık bir tekke bulup ziyaret edemeyiz. Tek tük müzeye dönüştürülen veya başka maksatlarla kullanıldığı için günümüze ulaşan nâdir örnekler ise tarihî kalıntı olmaktan başka bir anlam taşımaz.”
…
Ülkemizin kültür dünyasında iyi bilinen isimlerden D. Mehmed Doğan yazısına “Tekkeler sadece dinî kurumlar mıydı?” sorusu ile devam edip yanıtını da kendisi veriyordu: “Türkiye’de edebiyat adına, sanat adına, estetik adına ve hatta ilim adına yüzyıllar boyunca ortaya konulan eserlerin nereden kaynaklandığını sanıyorsunuz? Yunus’tan başlayın 10 büyük şair sayın. Kaçı tekkeden beslenmemiştir? Büyük bestekârlarımızın kaçının yolu tekkeye düşmemiştir?
Türkiye neden Osmanlı sonrası yüksek bir edebiyat ve estetik oluşturamadı? Eğer Cumhuriyetten sonra kendi kültürümüzle ilgili yüksek seviyede eserler ortaya konulabilmişse, bu eserlerin yapıcıları ya doğrudan tekke menşelidir, ya da dolaylı olarak böyle bir kaynakla irtibatlıdır.
86 sene önce sadece tekkeler kapatılmadı, ilim, sanat, edebiyat ve estetik geleneğimizin verimli kaynağı da yok edildi.”
İzlenimlerinden hareketle yazısını “Tekkedeki Cumhurbaşkanı” başlığı ile ikinci gün de sürdüren Doğan, konuyu “Tekke, zaviye ve türbelerin kapatılması”na bağlayıp şunları yazdı: “Bir Türk veya Türkiyeli Balkanlarda dolaşırken en fazla neler ona huzur verir?
Elbette, eski mimari eserleri, camiler, hanlar, hamamlar, çarşılar, evler, çeşmeler ve tekkeler...
Bilhassa tekkeler!
Faal olan camiler günün belirli saatlerinde kullanılan mekânlardır. Diğer mimari eserlere ise farklı fonksiyonlar verilmiş olabilir. Tekkeler ise, kurumlaşmış yapılarıyla her saat görülebilir.
Tekke, zaviye ve türbelerin kapatılması ile ilgili kanunu artık tartışabilmeliyiz.”
Türkiye Yazarlar Birliği’ne Düşen Bir Görev
Yeni anayasaya hazırlık konusunda TBMM’de kurulan siyasî parti temsilcilerince seçilen üylelrle teşkil komisyona anayasa değişikliği ile ilgili önerilerin iletilmesi talep edilmektedir. Sivil Toplum Kuruluşları yanında sade vatandaşların bile önerilerini iletmeleri için bir websitesi dahi tesis edilmiştir.
Bu iki yazısını okuduktan sonra kendisi ile ilk yüzyüze görüşmemizde Türkiye Yazarlar Birliği Kurucu Başkanı D. Mehmed Doğan’a hazır “Anayasa Değişikliği” gündeme girmişken ülkenin manevî hayatını çoraklaştıran bu yasaklayıcı yasanın da günün şartlarına göre uyarlanmasının önerileri dikkate alınması gereken bir Sivil Toplum Kuruluşu olarak kurucusu olduğu Türkiye Yazarlar Birliği’nin Anayasa Değişikliği Öneri Paketi’ne alınmasını önemli bulduğumu söyledim. Bunun içine gerekirse bir çalışma grubu oluşturularak düzenlenecek seminerde (moda tabiri ile Çalıştay) olgunlaştıracak sonuç bildirisi ile teklifin TBMM Başkanı Cemil Çiçek tarafından oluşturulan komisyona sunulmasının uygun olacağını da belirttim.
haber10.com






























Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.