Zihniyeti, bir ferdin veya grubun dünyayı algılama, yorumlama ve anlamlandırma şekli, inanç, değer, varsayım ve davranış kalıplarının tümü olarak tanımlayabiliriz.
Çevremizde olup bitenlere nasıl tepki verdiğimizi, hangi bilgiyi önemsediğimizi, hangi davranışları uygun gördüğümüzü ve hangi hedefleri kovaladığımızı zihniyetimiz belirliyor.
Zihniyetimiz üzerinde doğuştan getirdiğimiz özelliklerimizin etkisinden bahsetmek mümkün olsa da, ona asıl şeklini veren büyüdüğümüz çevre ile etkileşimlerimiz.
Zihniyetimiz, ailemiz, kültürümüz, yaşadığımız deneyimler ve eğitimimizle şekilleniyor.
Mesela, sürekli yaptığı hatalar acımasızca yargılanan, aşağılama konusu yapılan, başarısızlık korkusuyla büyüyen çocuklar “hata yapma endişesine odaklı” bir zihniyet geliştiriyorlar.
Başarısızlıkları önemli tecrübeler gibi görülen ve hatalarından ders çıkarıp yoluna devam etmesi telkin edilen çocuklar ise “gelişime açık” bir zihniyete sahip oluyorlar.
Yoksul, güçsüz, hayata tutunma çabası veren bir ailede yetişen çocuklar dünyayı “vahşi bir paylaşım kavgasının arenası” olarak görürken, daha müreffeh ortamlarda yetişenler hayatı “keşfedilecek güzellikler manzumesi” olarak algılayabiliyorlar.
Devamı: https://www.karar.com/yazarlar/salih-cenap-baydar/dusunce-hapishanemiz-zihniyet-1600145
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.