Bunlar ve benzeri kalıp yargılar da dünyevileşme sürecine meşruiyet kılıfı giydiren argümanlar olarak devrede bulundu hep.
İslamî kesimdeki bu hızlı dönüşümü fark eden profesyonel piyasa erbabı elbette harekete geçmek için zaman kaybetmeyecekti. İslamî değerleri, ilkeleri, tarzı... çatışma arz etmeyecek kıvama getirerek dünyaya eklemleme işini onlar üstlendi.
Geldiğimiz nokta, İslamî kesimin dünyayla imtihanı büyük ölçüde kaybettiğini gösteriyor. Zühdün, takvanın, diğergâmlığın, paylaşmanın, samimiyetin... yerini gösteriş, marka yarışı, konfor, lüks ve debdebe aldı.
Medine'de birgün Efendimiz (s.a.v) bir grup sahabi ile birlikte otururken karşıdan, yamalı elbisesiyle Mus'ab b. Umeyr (r.a) göründü. Efendimiz (s.a.v) onun Mekke'deki gösterişli halini hatırlayıp ağladı ve sonra şöyle buyurdu: Gün gelip sabah bir elbise, akşam bir elbise giyseniz, evlerinizi Ka'be'yi süslediğiniz gibi süsleseniz, haliniz nice olur?" yanında bulunan sahabîler, "O gün, dediler, biz bugünümüzden çok daha iyi oluruz. Çünkü hayat külfetimiz karşılanmış olacak, biz de ibâdete daha çok vakit ayıracağız."
"Hayır! buyurdu, bilakis siz bugün o günden daha iyisinizdir." (Tirmizî, "Kıyamet", 36)
10.05.2012 Milli Gazete































Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.