Kendilerine tahsis edilen, milletin dişinden tırnağından artırdığı imkanlar ve emirlerine verilen memleket evlatlarına karşılık, gerektiğinde vatanı en iyi şekilde korumaları beklenen insanların, bunun yerine: ‘Şurada bir Kur'an Kursu açıldı, o halde darbe yapalım… Küçük çocuklara ilahi okutuluyor, ne duruyoruz hemen yarın idareye el koyalım' gibisinden akıl dışı bir yaklaşımla yıllarını harcadıklarını düşünmek, işin en kötü tarafı.
Komuta ettikleri kuvvetlerin daha iyi donatılması, yetiştirilmesi ve hiç bir zaman vukubulmasını istemediğimiz bir savaş durumunda, görevlerini en iyi şekilde yapabilecek halde tutulması… Onlardan beklenen temel görev böyle şeylerdi oysa…
Mesela tutup, ‘neden silahlarımızın tamamını kendimiz yapmıyor da, başkalarına muhtaç durumda kalıyoruz?' gibi sorular soruyor ve bunun için çareler arıyor olsalardı, anlaşılabilirdi. Ancak gözüktüğü kadarıyla, zaten yeteri kadar sıkıntı çekmiş olan insanımıza daha fazla sıkıntı çektirecek arayışlar içerisinde idiler…
Bütün bunları ne için yaptıkları ise, belirsiz. Darbe yapma nedeni olarak gösterdikleri bahaneler çocukları bile güldürecek cinsten çünkü… Kim bilir, belki hükmetme arzuları ağır basıyordu…
Akademya tarafı bambaşka bir fecaat. Yıllarca yüksek öğretimin tepe noktalarında bulunup da,üniversitelerde başörtüsü yasağını mükemmelen uygulamış(!) olmaktan başka övünebilecek bir şeyleri olmayan insanlar… Oysa onların yapması gereken de, ünivertiselerimizi dünyanın sayılı okulları arasına sokabilmeleriydi.
Medya mensupları ise haber yapmak yerine, haber olmaya soyunmuşlar anlaşıldığı kadarıyla. Kendilerini Kafdağı'nda gördükleri için, darbe niyeti taşıyanlara ‘bu iş olur' kanaatiyle yaklaşıp ‘üzerlerine düşeni' yapmaya çalışmışlar… Sonrasında neler ümit ettikleri ise kendilerine malum.
Büyük ihtimalle, bu insanların tamamı da yaptıklarını ve yapmaya niyetlendiklerini bir tür oyun olarak görmüşlerdi. Canlarının istediği gibi oynayabilecekleri ve sonunda ya başarıp muzaffer olacakları, ya da ‘ne yapalım olmadı' diyerek rahatlıkla kenara çekilebilecekleri basit bir oyun…
Ama anlaşıldı ki, yapıp ettikleri bir oyun değildir.
Bundan sonra ne olacağı, mahkemenin savcının taleplerini nasıl değerlendireceği ve ne gibi kararlarla karşı karşıya kalınacağı, tabii ki oldukça önemli ve ayrı bir mesele. Ancak ortaya çıkan şu ki; bir zamanlar kendilerinde aşırı güçler vehmeden birileri ve onlarla beraber hareket edenler, kanunlar nazarında suç teşkil eden birtakım işlere kalkışmışlar.
‘Bu ülkeye biz hakimiz ve kanun nazarında suç da olsa biz istediğimiz yaparız ve sonunda başarılı olamazsak bile, bize kimse bir şey yapamaz' şeklindeki düşüncenin ne kadar anlamsız olduğunu, hep beraber anlamış olduk.
Bundan sonra ne olursa olsun, mahkemeler ne karar verirse versin; birilerinin 75 milyona rağmen birtakım yollara tevessül edemeyeceklerine emin olabiliriz artık.
Ekrem Kızıltaş - Haber7
20.03.2013 Haber7































Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.