Başka olaylar da var... Örneğin Deniz Feneri e.V'deki mali aykırılıkları fevkalade önemseyen Almanya, PKK'lıların çoğunu tehditle toplayıp örgüte transfer ettiği milyonlarca euro'yu görmezden geliyor.
Bu tip tuhaf bağlantıların küçük bir örneğine ben de şahit olmuş ve burada yazmıştım:
Ergenekon ve Balyoz davalarının fasa fiso olduğunu ispatlamak için didinen "angaje" gazeteci Gareth Jenkins'e destek verenler arasında Alman Friedrich Naumann Vakfı da var. (Sabah, 19 Aralık 2010)
Almanya'daki liberal Hür Demokrat Parti'ye yakın olan ve demokrasiyi savunduğunu söyleyen bu vakfın, darbeci zihniyete göz kırpması çok ilginç değil mi? Darbe hazırlığını "girişim özgürlüğü" olarak görüyorlar herhalde.
Genellikle bu tip negatif örneklere değiniyoruz. Peki ya pozitif görüntüleri, tatlı dostlukları nasıl yorumlamalı?
Mesela 12 Haziran 2011 seçimlerine kadar, elindeki tüm medya organları aracılığıyla Ergenekon soruşturmasını sulandırmaya çalışan Aydın Doğan'a, Temmuz 2009'da Almanların, Federal Liyakat Nişanı vermesi...
Doğan Grubu ile Axel Springer Grubu arasındaki ilişkilere, mesela Bild gazetesinin Yayın Yönetmeni Kia Diekmann'ın aynı zamanda Hürriyet'in yönetim kurulu üyesi olmasına girmeye gerek yok; ne de olsa küreselleşme çağındayız.
Yapboz oyunu gibi değil mi? Önce dağınık parçalar kafanızı karıştırıyor. Derken iki parça birleşiveriyor. Uyumlu başka parçalar bulduğunuzda da büyük resim ortaya çıkmaya başlıyor.
17.12.2011 Sabah































Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.