Çalışma, isminin de işaret ettiği gibi, darbe sonrası dönemde benzer örneklerle ortaya çıkan öfke ve şiddet olaylarına karşı duyulan kayıtsızlık ve suskunluğu yansıtır..."
Zengin çağrışımlı "şık" kelimeler ve devrik cümlelerle eseri "açıklar gibi yaparak örterler". Anlamı muğlaklaştırırlar.
Yine de açıklamadaki "Bahriye Üçok", "laiklik" ve "radikal İslam" kelimeleri eseri yeteri kadar kuşatıyor.
"Sanatçı onu da kastetti, bunu da kastetti" gibi sulandırıcı, törpüleyici değerlendirmeleri aştığınızda, geriye "Kanla abdest alma" göndermesi kalıyor.
Sanırsınız ki 2007 tarihli ünlü kara propaganda kitabı, bu yapıta bakarak isimlendirilmiş.
Eserin elbette birçok göndermesi var.
Ancak, toz duman dağılıp anlam çökeldiğinde... Jandarma İstihbarat elemanı Ergün Poyraz'ın yazdığı kitabın adı kalıyor geride: "Kanla Abdest Alanlar". Yani İslami kesim.
İnsanlar uzun yıllar bir gölge oyununa maruz bırakıldı. Hürriyet, Milliyet, Cumhuriyet başta olmak üzere, orducu-laikçi medya, Çetin Emeç'leri, Uğur Mumcu'ları, Bahriye Üçok'ları, İslamcıların öldürdüğünü söyleyip durdu.
Bu halkın üzerinde envai çeşit psikolojik operasyon yapıldı. Ama artık bunların kamuoyunu yönlendirme amaçlı haberler olduğunu biliyoruz.
Hale Tenger 1990'da 30 yaşındaydı. Belki de saydığım gazetelerin etkisinde fazla kalmış ve sonuçta ortaya bir "yanlış bilinç eseri" çıkmıştı.
Olabilir. İnsanlar değişiyor. Uyanıyor. Farkına varıyor. Büyük olasılıkla Hale Tenger de gerçeği anlamıştır aradan geçen 21 yıl içinde.
Peki ama bu bilinçlenmenin ipuçları nerede? Basitçe de olsa bir özeleştiri gerekmez mi? "Milyonlarca insanın günahını almışız..." demek çok mu zor?
Sergiyi açan Emine Erdoğan, "bu ne iş" diye sorsaydı, Hale Hanım "Kasımpaşa" mı diyecekti?
20.09.2011 Sabah































Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.