Marmaray gibi hepimizin şöyle ya da böyle emeği bulunduğunu söyleyebileceğimiz büyük bir proje, kuvveden fiile geçmiş, kıtalararasını dört dakikaya indirmişken, ortak gururumuzu 'ti'ye almak isteyenleri gördüğümde ne yazayım? Bir insanın, bir grubun içinden doğduğu, hani nasıl derler, bağrında büyüdüğü, ekmeğini yiyip suyunu içtiği, diliyle dillendiği kendi toplumuna karşı böylesine haset hisleriyle dolmasıyla ilgilenmeyeyim mi?
'Türkiye'nin sivil bir direnişe, sivil bir demokratik isyana ihtiyacı vardır.' Bir süreden beri buna benzer sözler söyleyip duran parti görevlisi, Sarıgül'ü almaya gittiği görüşmeden sonra, devrim teorisini (!) bir adım daha geliştirip 'Bir sivil ihtilali başlatma zorunluluğu vardır. Türkiye'nin demokratik depreme ihtiyacı var. Bu ancak sivil başkaldırıyla, demokratik isyanla gerçekleşir. Bu demokratik isyanı, sivil silkinişi gerçekleştirmek sosyal tabakaların görevidir' derken ben insan ilişkilerinin ılıman denizlerinin kumsallarında güneş nöbetine mi durayım? 'Evet, İsyan' başlıklı müthiş bir şiirden, 'sivil itaatsizlik' denilen, pasif, barışçı, hukuka, başkalarına saygılı eylemlerden haberimiz var ama bu sizin 'isyan' ne manaya geliyor? 'Bir kamusal alan olan belediye binasında, hiç olmayacak bir yerde, isyan ateşinden, depreminden bahsederek, içinizdeki yangını, tüm sismografların aylardır haber verdiği zelzelenizi örtbas etmek mi istiyorsunuz hemşehrim?' diye sormayayım mı?
31 Ekim; evimize geldiğimiz gün, milletin evi Meclis'e de gün doğdu. Demokrasimizin en büyük ayıplarından birisi olan başörtüsü yasağında bir gedik daha açıldı. Milletin nefes borusundaki bir tıkaç daha kalktı, nefesimiz ferahladı. Irmağın normal akışına ulaşması, suyun gerçek debisine kavuşması gibi bir durumdu bu aslında, ilave bir söze ihtiyaç yoktu. Lakin başörtülülerin geçmişte yaşadıkları sıkıntılardaki paylarını sorgulamayan, özeleştiriyi aklından bile geçirmeyen kimileri, ırmaktaki debi artışını sel baskını tehlikesi sanıp paniğe kapıldılar. Meclis'in gündemi, bu 'yeni' durum dolayısıyla alınan sözlerle doldu.
Partileri adına kadın milletvekillerinin söz almalarından ve onların kadın dayanışmasını vurgulayan, özgüvenli konuşmalarından ziyadesiyle memnunum. Sağ olsunlar, kadın elinin değdiği her yer gibi siyaseti de güzelleştireceğine olan inancımı pekiştirdiler. Oturumun salimen sonuçlanmasına katkıda bulunan herkese müteşekkiriz. Ama gözümüze diken gibi batan hususlar da olmadı değil.
Yazının devamı için:http://yenisafak.com.tr/yazarlar/ErolG%C3%B6ka/su-yaptiginiza-bakin/40372































Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.