Güldüren Adam Ağlattı Hepimizi
Adı Esat’tı.
Esat’ın bir anlamı yani aslan. Aslan yürekli biriydi zaten Esat. “Pırlanta” gibi bir yüreği vardı.
Güler yüzlü, güleç yüzlü, gülen yüzlü adamdı.
Yüzünden daima tebessüm eksik olmazdı. Zaten onun olduğu yerde de neşe eksik olmazdı.
Dostluğun, arkadaşlığın, sevginin, vefanın adamıydı. Ne zaman karşılaşsak, ne zaman arasak, ne zaman konuşsak; hep aynı mütebessim çehre, hep aynı saygı ve terbiye, hep aynı olumluluk…
Bir gün olayları kişiselleştirdiği görülmedi hayatında; Onlar “Ekrem Hoca”nın takımının oyuncularıydılar çünkü. O, Bülent Uygun, Rahim Zafer, Şaban Yıldırım, Murat Göksu, Soner Büyükergün, Murat Bölükbaşı, Orhan, Bülent… hepsi minik, yıldız, b genç, a genç… yıllarca beraberdiler. Yani ölesiye arkadaştılar. Yine o anlatmıştı: “- Ekrem Hocanın çalıştırdığı takımlara aşıladığı üç esas vardır: 1. Kardeşlik, 2. İnançlılık, 3. Ahlaklı olmak. Fotoğraftaki takımın en belirgin özelliği hepimizin “kardeş gibi” olmamızdır. Halen de öyleyizdir. Bir örnek vermek isterim: Samsunspor-Sivasspor maçına iki saat kala stadyumda sahayı gezerken, sahanın ortasında koyu bir muhabbete başladık. Samsunspor’un başında Çapa Şaban Yıldırım’
Esat, Kaleci-teknik direktör Ekrem Karaberber’in üç oğlunun en büyüğü olarak 1968 yılında Adapazarı’nda doğmuştu. İlkokulu Mustafa Kemalpaşa İlkokulu’nda, ortaokulu Merkez Atatürk Ortaokulu’nda, liseyi I. Endüstri Meslek Lisesi’nde tamamlamıştı. Futbol ağır bir meslektir, düzenli eğitim zordur; Anadolu Üniversitesi İktisat Fakültesi 2. sınıftan ayrılmak zorunda kalmıştı.
Doğuştan futbolcuydu esasında Esat; 10 yaşında Sakaryapor altyapısında başlamıştı, temel eğitimini Ekrem Karaberber’den aldı. 1988 yılına kadar Sakaryaspor’un minik, yıldız, genç, PAF ve amatör takımlarında 10 yıl oynayıp 1988 yılında Düzce Doğsan’da profesyonel olmuştu. Forvet ve forvete yönelik orta sahada oynardı. Futbol hayatı: 3. Ligde Düzce Doğsan 1988-89, 1989-90 (24 golle 3.Ligde gol kralı), Süper Ligde Sarıyer (1990-91, 1991-92), 2. ligde Sakaryaspor (1992-93), 2. ligde Eskişehirspor (1993-94, 1994-95), 3. Ligde Profilospor (1995-96), 2. Ligde Sakaryaspor (1996-97), 3. Ligde Asaş (1997-98, 1998-99), 3.Ligde Düzcespor (1999-2000), 3. Ligde Beşyüzevler (1999-2000), 3.Ligde Üsküdar Anadolu (2000-2001). 2001 senesinde futbolu bırakmıştı.
Geçim derdi işte; futbolu bıraktıktan sonra kısa süre İstanbul’da sigortacılıkla iştigal etmişti.
Ardından A Lisans Antrenörlük diplomasını almıştı. (2005). Kısa süre sigortacılıkla iştigal etti. 2005-2006 sezonunda Süper Lig takımlarından Sivasspor’da Lorant’ın yardımcılığıyla başladığı yardımcı antrenörlük görevinde dört yıl kırmızı-beyazlı forma için ter akıttı, akıl yürüttü, beyin patlattı.
Ekrem Karaberber’in her konu açıldığında “Allah razı olsun Bülent’ten” diye dua ettiği Bülent Uygun, ta Sakaryaspor minik takımından yakın arkadaşı Esat’
Dürüst, çalışkan, disiplinli mizacına güler yüzlülüğü ve çok kolay diyalog kurabilen sempatikliğini ekleyin; üstüne de “kılı kırk yaran analizciliği”ni ilave edin. İşte size Esat Karaberber.
Yarım sezonluk bir dinlenmenin ardından – yine Süper Lig takımlarından – Karabükspor’daydı bu sezon Esat. Zekasını, bilgisini, tecrübesini- Yücel İldiz’le birlikte – bu kez Karabüksporlu futbolcularla paylaşıyordu. Kısa sürede “öz ağabeyleri” gibi olmuştu onlarla. Çünkü Esat bir şeyi çok iyi biliyor ve o iyi bildiği şeyi sağlamak için çırpınıyordu: “Güçlü arkadaşlık…” O olmadan hiçbir başarı sürekli olmuyor, olamıyordu. Onu da başarmıştı kısa, taht kurmuştu gönüllerde.
Lakabı “Butro”ydu, “Bülent’in “Arap”, Şaban’ın “Çapa”, Rahim’in “Rayko”, Murat’ın “Köstebek”, Soner’in “Baba” olduğu gibi. Zamanın meşhur açığı Butrogenyo’yu çok sevdiği, biraz da özendiği için arkadaşları takmışlardı ona.
Her ortama neşe ve huzur katan adamdı Esat. Babasına, ailesine, büyüklerine, arkadaşlarına, çalıştırdıklarına… hep verdi, hep kattı, hep arttırdı.
Ha bir de “babadan Beşiktaşlıydı”; - değiştirilmesi teklif bile edilemez olan - Ekrem Karaberber Kanunlarına göre başka şansı da yoktu zaten. Bir de “yeşil-siyah” renkleri severdi. Ama profesyonel hayatın gereği, her yerde aynı disiplin ve gayreti göstermeye çalışmıştı.
Bir bayram günü ulusal televizyon kanallarına bir bomba düştü: “Kardemir Karabükspor yardımcı antrenörü Esat Karaberber, idman bitiminde geçirdiği kalp krizi sonrası hayatını kaybetti.” Ateş düştü yüreklere, kor düştü.
O hayat dolu, etrafa hayat saçan güler yüzlü adam yaşamıyordu artık.
Yenicamideki cenaze namazı, Emir Sultan’daki defin işlemi, maşeri bir kalabalığa şahit oldu: Acı, hüzün, gözyaşı, nehir olmuş okyanuslara ulaşıyordu.
“Evlat acısı”yla yüreği dağlayan Ekrem Hoca, boynuna sarıldığımda “neredesin sen?” diye sorarken ona ancak sessizce cevap verebildim: “Paramparça yüreğimi ancak toplayabildim de gelebildim!”
Esat, 42 yıllık ömründe – nerede bulunuyorsa- oranın yüzünü güldüren adam olmuştu.
Bu kez hepimizi ağlattı.
Ruhun şad, mekânın Cennet olsun kardeşim.
Hocama ve kederli ailesine de “sabr-ı cemil”ler diliyorum.
-----------
- 1) Esat Karaberber’in 18 Mart 2006’da Adapazarı AKM’de anlattıklarından,
- 2) Aynı sohbette anlattıklarından.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.