Osmanlı’da İki Ozanlar Köyü: Biri Müslim Diğeri Rum
Bu bağlamda bir resmi Ozanlar mahallesi vardı, bir de ‘eski Ozanlarlıların kabul ettiği ‘Ozanlar’… Eski Ozanlar –geçen beş haftadaki yazılarımda etraflıca anlattığım, Eskikandıra caddesi-Ozan sokak, Dip sokağın yarısından sonrası ve Açık sokak arasındaki bölümden oluşuyordu.
Resmi Ozanlar ise Kırmızı Camii’den (Ozanlar semti Karaağaçdibi’ndeki İhsaniye Camii’ne ya kırmızı camii der, ya pembe camii) biri Karakamış’a giden Eskikandıra caddesi diğeri Şeker mahalleye giden Dibektaş caddesi arasındaki kalan geniş bir alanı kapsamaktadır. Benim semte yerleştiğim yıllarda (ve hemen her zaman) ise muhtarı Dibektaş caddesinden sağa Adil sokağa girildiğinde sağdan üçüncü evde oturan Hasan Karas amcaydı. Kara kuru orta boylu, yüzü pek gülmese de çoğunlukla iş gören ve daima muhtar seçilen biriydi Hasan Karas.
Kız Sen Dört Ozanlar’ın Hangisindensin?
Mukimlerinin (o semtte oturanların) kabullerine/algılarına/söylemlerine göre dört tane Ozanlar var aslında;
- Eski Ozanlar,
- İpkopaaran,
- Dallas (Çevreyolu Arkası),
- Akademi Arkası.
Bu dört semtin sınırları da aşağı yukarı oturanlarca da bilinir ve ona göre de kullanılır. Ve meşhur İstanbul türküsünden mülhem, şu soruyu sormak da mümkündür: ‘Kız sen dört Ozanlar’ın hangisindensin?’
Sait Hoca: ‘İpini Koparan Buraya Geliyor; İpkoparan Oldu Buralar Artık!’
Adil sokakla Açık sokağın birleştiği noktanın tam karşısındaki evde Sait Hoca adında bir pir-i fâni yaşardı; bilirdik hepimiz. 1950 sonrası ‘köyden şehre hızlı göç’ün etkisiyle Ozanlar’ın arkalarına doğru yerleşimler artmaya başlayınca ve hemen her hızlı göç olgusunda şahit olunan ‘karmaşa/kargaşa’ burada da doğal olarak yaşanınca, Sait Hoca da tarihe geçecek hükmünü patlatmış etrafındakilere: ‘Nedir bu böyle kardeşim? İpini koparan buraya yerleşiyor. İpkoparan oldu buralar artık!’
O gün bugündür, tarihi Ozanlar köyüne (‘Eski Ozanlar’a diyelim) eklemlenen bu semte ‘İpkoparan’ denir olmuş.
İpkoparan Adeta Küçük Osmanlı’ydı
Peki İpkoparan nereden almıştı göçleri? Hemen söyleyelim: Her taraftan! Tam bir küçük Osmanlı’ydı sanki İpkoparan… Hatırlıyorum; Celal Usta (Bozkurt, oğulları: Enver, Davut, Osman), Paşa ağbi, Laz Bakkal Ahmet amca, Laz Osman adlarıyla hemen herkesin tanıdığı Trabzon kökenli ağbi/amcalarımız da vardı, Makedonya Manastır ilinin Kınalı köyünden gelip yerleşmiş rahmetli Şaban Bakkal gibi Türk muhacirler de. Arnavut Musliler de vardı Boşnak Selahaddinler de. Bakkal Necmettin amca gibi Gürcüler de vardı, Sucu Ahmet ağbi gibi Bulgaristan Kırcaali muhacirleri de. Ama büyük çoğunluk Eski Ozanlar’ın yapısıyla benzer sosyolojik vasıflarda ve çoğu akraba olan Salmanlı, Karadere, Araman, Kaynarca, Kandıra’dan gelip yerleşen Manavlar’dan oluşuyordu.
İlle de Bakkallar: Manav Aziz, Laz Ahmet, Gürcü Necmettin, Kınalılı Şaban!
1970’lerde hatta 80’lerde mahallerin çekim noktalarını, biraz da merkezlerini bakkallarla kahvehaneler oluşturuyorlardı. İpkoparan’ın güney bölgesinden giriş yapan Adil sokaktan yüz metre kadar ilerlediğinizde sağda Aziz Bakkal (Okçu, Manav kökenli, büyükbabamla amca çocukları), iki yüz metre kadar solda Necmettin Bakkal (Artvin’den göçmüş, Gürcü kökenli), sokağın sonunda sağda Şaban Bakkal (Makedonya Kınalı muhaciri) ve Açık sokakla Dip sokağın kesişme noktasında karşıda Laz Bakkal (Ahmet amca, Trabzon kökenli) vardı. Aziz Bakkal sakin oturaklı, Necmettin Bakkal hoş sohbet, Şaban Bakkal çok merhametli ve cana yakındı. Laz Bakkal Ahmet amca ise sigara ve margarin kıtlığında sadece APlilere/sağcılara verecekti el altından.
O yıllarda mahallenin kim olduğunu, ahlakından borcuna sadakate kadar en iyi bakkallar bilir, bakkallara sorulurdu.
Kahvehaneler: Raşit’in Kahvesi, Yumurta Kemal’in Kahvesi, Aziz’in Kahvesi
İpkoparan üç kahvehaneden ibaretti otuz beş sene önce; Adil sokağın başına yakın Dibektaş caddesi üzerinde Raşit’in kahvesi ilk önce. Sadece Cumhuriyet gazetesinin girdiği, aynı zamanda Ada Gücü takımın merkezi olan kahvehaneydi burası. İkinci kahvehane Adil sokağın ortalarından Ulu Camii’ye dönüldüğünde sağdaki işyeri ‘Yumurta Kemal’in kahvehanesiydi. Yumurta Kemal, bizden biraz daha büyükçe, bileği güçlü delikanlı biriydi. Olay çıkartmaya yatkın birisi olarak hatırlıyorum. Bizim yaşlardaki kardeşi Mehmet’i hatırlıyorum bir de. Adil sokağın bitiminde (ki yol da bitiyordu) tam karşıda, Şaban bakkalla da karşı karşıya Aziz’in kahvesi vardı. Aziz ağbi ve kardeşi Ahmet birlikte işletiyorlardı kahvehaneyi. Orduluydular hatırladığım kadarıyla. Aziz ağbi ciddi, bıçkın biriydi. Ahmet de merhamet küpü bir delikanlıydı. Kendi işyerinde Ahmet’e zorla çay ısmarladığımı hatırlıyorum. Aziz’in kahvesi aynı zamanda Adil Gençlik’in de merkeziydi.
İpkoparan’ın Fenomenlerinden Biri: Galli Osman Ağbimiz
Her bölgenin her yerleşimin olduğu gibi İpkoparan’ın da lider yaradılışlı, sevilen sayılan, karizmatik kişileri vardı elbet. Bizim kuşağın en karizmatik kişisi hiç tartışmasız Galli Osman’dı. Celal Usta’nın üç oğlunun (Vagon Fabrikası’nda çalışan Enver ağbi, matbaa ustası Davut ağbi ve Ağır Bakım Fabrikası’nda çalışan Osman ağbi) en küçüğüydü. Adil Gençlik’te orta sahanın beyniydi. Etrafında Mükremin Tuncay, Nurettin Özdemir, Cango Cihat (Seymen) başta olmak üzere on beş yirmi kadar mahalleli gencin de lideriydi. 1970’lerin ikinci yarısında yaşları yirmiye dayanmış bu gençlerin her biri bir yerde kalfaydı; emeğiyle geçiniyorlardı. Galli Osman öncülüğünde topluca (ortalama on beş-yirmi kişi) koro halinde her cumartesi akşamı sinemaya gidilir; toplu gidilir toplu gelinirdi. Nedeni mi? Çok basit: Ya Şeker mahalle, ya da Yenicami semti gençleriyle geçmişte bir meydan muharebesi yapıldığından, az kişiyle yakalanıp meydan dayağı yememek; mahallenin namusuna halel getirmemek!.. Sesi de bıyıkları gibi gürdü Osman ağbinin; sokak kavgalarının üstadı, uzmanıydı Osman Bozkurt. Aynı zamanda da merhametli ve koruyucu biriydi. İpkoparan’ın namusu 1970 ve 80’lerde ondan soruluyordu adeta. İpkoparan’da tek sağ görüşlü (muhafazakâr görüşlülere o yıllarda öyle denirdi) öğrenci evi bizdik, Devrimci Grupla ortak hareket eden dört beş sol görüşlü öğrenci evi daha vardı mahallede. Osman ağbi ve çetesinden çok çekinirler, bize de Osman ağbi sayesinde yan bak(a)mazlardı. Onlar enternasyonel güçse, Galli Osman Çetesi de milli/yerli güçtü.
Fırsat Bulabilse İkinci Bir Orhan Gencebay Olabilecek Adam: Mükremin Tuncay
Bizim kuşaktan önemli bir diğer sîmâ olarak Mükremin Tuncay’ı hatırlıyorum; çok güzel ve etkili konuşan, mühendislik diploması olsa ulusal düzeyde büyük bir şirketi yönetebilecek kabiliyette, diğer yandan da enfes sesi olan bir delikanlıydı. Nefis Orhan Gencebay şarkıları söylüyordu; ‘Bir Teselli Ver’, ‘Hatasız Kul Olmaz’, ‘Kaderimin Oyunu’, ‘Vazgeç Gönlüm’, ‘Ya Rabbim Sen Büyüksün’… Çok da güzel Türk Sanat Müziği şarkıları icra ediyordu. Bir imkân, bir fırsat bulabilse, eğitim alabilse Orhan Gencebay’dan, İbrahim Tatlıses’ten, Ferdi Tayfur’dan yahut Ahmet Özhan’dan, Metin Milli’den aşağı kalır yanı yoktu. Benim de uzaktan akrabamdı; annesinin babaannesi, büyükbabamın halasıydı. Arnavut Affan amcanın kızlarından Emel’e aşıktı, evlendiler, mutlu oldular. Önce taksiciydi, bir ara demir tüccarlığı da yaptı. Ekmeğini namusuyla kazandı ya, büyük bir yetenek de harcanıp gitti zahir.
İpkoparan’ın Onurlu Gençleri
İpkopan’ın genç yiğit düzgün insanları vardı o yıllarda. Adil Gençlik’in büyük golcüsü Raif ağbiyi, onun ağabeyi polis Haşim ağbiyi hatırlarım. Paşa ağbi de yiğit bir ağbimizdi. Bizim kuşaktan takımın aslan liberosu Nurettin’i hatırlıyorum, pırlanta gibi yüreği olan. Nevzat’ı hatırlıyorum edepli saygılı. İyi oyuncu Mevlâm ağbiyi hatırlıyorum. Fahrettin’i hatırlıyorum meselâ; arabacılık yapan, o nedenle lakabı ‘Beygir Fahrettin’ olan çok iyi bir arkadaştı. Arnavut Muslih ile ağbisi hatırlıyorum. ‘Boksör’ lakaplı kaleci Recep Yıldırım da delikanlı biriydi. Yine uzaktan akrabam Cango Cihat (Seymen) de altın kalpli biriydi. Açık sokakta Yüksel’i hatırlarım; iri yarılığının aksine yufka, yumuşacık altın kalpli bir delikanlıydı. Fevzi hocanın oğlu Kesik Fahrettin’i hatırlıyorum yine; haza adamdır. Bizden 7-8 yaş sonrası kuşaktan da Ahmet ve Mehmet Erdoğan kardeşler, Selahattin Hazır, Şaban-Kamil – Ersoy Yıldırım kardeşler, Sarı Nevzat ilk aklıma gelen düzgün ahlaklı edepli becerikli gençlerdi.
Matbaacı Davut Ağbi: ‘İpkoparan’daki Manavların Evlerini Satın Alıp Erenler’e Göndereceğim!’
İpkoparan’ın en ilginç ve sevimli delikanlılarından biri de Matbaacı Davut (Bozkurt) ağbidir. Ağabeyi Enver ve kardeşi Galli Osman’ın aksine çok çok az konuşan, sessiz, içine kapanık; ama muzip ve espritüel biridir. Amca oğlum Hilmi Öğretmenin de (Okçu) yakın dostudur. Aramız da çok iyidir. Ne zaman karşılaşsak diyalogu başlatır hemen: ‘Fahri, bilet aldım, Milli Piyango’dan büyük ikramiye bir çıksın, ne yapacağım biliyor musun? İpkoparan’da ne kadar Manav varsa evlerini satın alıp uzaklaştıracağım. Gitsinler Erenler’e, Serdivan’a!..’ Ben hemen itiraza başlarım: ‘Yapma Davut ağbi, bizimkiler Kaynarca’dan gelip İpkoparan’daki oğlunun kızının evini zor buluyorlar, Erenler’e giderlerse kaybolur onlar; artık Bilecik’ten mi toplarız, Ankara’dan mı Antalya’dan mı belli değil. Siz 5-6 Karadenizli ailesiniz İpkoparan’da, en iyisi siz gidin ağbi.’ O sürdürür itirazını bu kez: ‘Ama biz sizinkilerden önce geldik İpkoparan’a!’ ‘Yapma ağbi, derim. Siz 1957’de gelmişsiniz, Aziz amcamlar 1958’de… Bir yıl erken yerleştiniz diye yüzlerce saf Manav’ı yaynıtma yerlerinden!’ Davut ağbiyle aramızda bitmeyen tartışma/takılmadır bu yıllardır.
Bıçkın, Delikanlı, Çılbırlı, Yumurta Topuk: İşte İpkoparan Jargonu
İpkoparan kültürü, İpkoparan jargonu, İpkoparan tarzı diye bir olgu vardır Adapazarı’nda. Ozanlar’a –neredeyse- hiç benzemez bu kültür. Bıçkınlık, delikanlılık, olaya kavgaya hazır olmak esastır biraz; sokak kavgalarıyla büyümek esastır. Bir elde zincir/çılbır olması, yumurta topuk ayakkabı giyilmesi evlâdır.
Bir omuz biraz aşağıda olacaktır! Sinemaya Sakaryaspor maçlarına toplu gidilmesi esastır. O zaman kınalar sokak arasında yapıldığında İpkoparan dışından mahalle kızlarına ‘sarkmaya yeltenenler tepelenecek’tir evelallah. Matbaacı Davut ağbi son görüşmemizde, ‘Fahri, mahalle iyice yoldan çıktı, içip içip sokaklarda bağırıyor şimdiki gençler’ dedi. Ben de ‘ağbi 1978’de sizin sokağa geldiğimde siz de öyleydiniz, galiba pek bir değişiklik yok!’ deyince, ‘Tamam, ben içiyordum o zamanlar ama, gece 12’den sonra sesiz sedasız eve giriyordum’ diye itiraz edince lafı yapıştırdım: ‘Sen öyleydin ama, ya kardeşin Galli Osman’la çetesi?’ Düşündü düşündü ‘Sen de haklısın’ demek zorunda kaldı.
Proleter Harlemliler/Zencilerden Oluşan İpkopan!
Bir bakıma ‘Eski Ozanlar’ın beyazlar, ‘İpkoparan’ın ise zenciler kabul edildiğini söylemeliyim; beş yüz yıllık Ozanlar’ın yerleşikliğine karşın İpkoparan’ın yüzde doksanı ‘hiçbir yarın güvencesi bulunmayan’lardan oluşuyordu; işçiydiler, çıraktılar, gündelikçiydiler, tamirciydiler. Çok çok azı belediyede şurada burada sigortalı işçiydi, en kabacası bir işyerinde kalfa veya ustaydı. Kısacası gerçek birer proleterdiler. Hoş, güzel, sevimli, sert ama mert insanlardı çoğu. Yenicami semti kendini Teksas olarak isimlendiriyordu ya, İpkoparan’a da Harlem dense yeriydi. Daha garibi aralarında üniversite okuyan da yoktu. Her şeyiyle kendine özgü bir modeli sergiliyordu İpkoparan. 1950’lerin ‘köyden indim şehire’sinin Ozanlar versiyonuydu. Ülkenin, hatta Osmanlı’nın dört bir tarafından gelip İpkoparan’a sığınan, ‘şehre tutunmaya çalışan bu gariban insanlar’ –aslında ilke ve çerçevesini kendilerinin de belirlemedikleri- bir ‘İpkoparan Kültürü’ oluşturuyorlar yahut İpkoparan Kültürü potasında eriyip gidiyorlardı.
Ben de Az Buçuk İpkoparanlıyım Şükür!
Bütün bu olan bitenleri ben nereden biliyordum peki; hemen söyleyeyim: Ben Adapazarı’na 1974’de yerleştim. Girdiğimizde Akademi, mezun olurken de İTÜ Sakarya Mühendislik Fakültesi olan okulumuzda öğrenciyken, 1978-81 arası üç yıl ben de İpkoparan’da (iki yıl Alaca sokakta, bir yıl da Ulu Camii’den hemen önceki sokakta Berber Celalettin ağbinin evinde) oturdum. Ayrıca Alaca sokakta halam otuz yıl, Adil sokakta amcam kırk yıl, babamın halasının üç kızı İpkoparan’ın farklı sokaklarında bir ömür oturmuşlardı. Neredeyse her sokağında akrabam, arkadaşım, komşumun olduğu bir semtti İpkoparan. Bir de Ulu Camii’nin otuz yıllık imamı da İsmi dayımdı. İsmi; İsmi olan dayım.
Haddim olmayaraktan Ozanlar’ın İpkoparan’ını yazmaya çalıştım!
Varsa kusurum affola efendim!
05.08.2013































Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.