Nurettin Topçu’nun anlamlı ifadesiyle: “Vakar dolu bir alın, hayâ dolu bir çehre, şiddet dolu bir bakış, iman dolu bir sine.”
Mehmed Âkif, hayatın birçok alanında gösterdiği üstün çabası ve kendine has karakter özellikleri ile unutulamayacak bir şahsiyet olmuş, “milletin sevgilisi” hâline gelmiştir. Âkif’i Âkif yapan en önemli özellik; eserleri, fikirleri ve şahsiyeti arasındaki niyet bütünlüğüdür. Onu farklı kılan; kararlarındaki ciddilik, gösterdiği azim ve beraberinde niyetini doğrulayan davranışlarıdır. Âkif’in samimiyeti, onun ahlakının temelini oluşturur. Safahat’ını şöyle özetler: “Bir yığın söz ki, samimiyeti ancak hüneri.” Bu dizeden de anlaşıldığı gibi Âkif tevazu sahibidir. Vefakârdır, insana insan olduğu için kıymet verir. Vefatından sonra Hüseyin Cahit Yalçın’ın bu hususta söyledikleri dikkate değerdir: “Âkif’in hayatı eserlerinden daha büyük bir şiirdir. Âkif; kanaatinin, itikadının, vicdanının adamı oldu ve böyle bir adam olarak öldü. Onun içindir ki tabutu önünde eğilmek bizlere bir borç olmuştur. Âkif’i şunun için takdir ediyorum: Fikir ve kanaatleri bizimkilere uymadığı hâlde hürmet ederim. Çünkü yalan söylemedi, riyakârlık yapmadı, fenalık yapmadı.”
Bir insanın yetişmesinde ilk akla gelen yer şüphesiz ailedir. Mehmed Âkif, Kur’an ahlakının olduğu bir evde doğmuş ve küçükken ruhuna işleyen Kur’an’ın ışığında dosdoğru yaşamıştır. Annesi Emine Şerife Hanım, takva ve merhamet sahibi bir kadındır. Babası Temiz Tahir Efendi; âlim, lakabıyla ahlak temizliğini gösteren bir babadır. Tahir Efendi, küçük yaşlarından itibaren oğlu ile yakından ilgilenmiş, tahsili ile meşgul olmuştur. Mehmed Âkif babasının aynı zamanda hocası olduğunu, her ne biliyorsa kendisinden öğrendiğini ifade etmiştir. Tahir Efendi’nin Âkif’in karakteri ve düşünce dünyası üzerindeki etkisini anlayabilmek için Süleyman Nazif Bey’in şu sözünü hatırlamak gerekir: “Mehmed Âkif mahiyetinde büyük bir şairi, ancak böyle bir baba cihana getirebilirdi.”
Mehmed Âkif, öğrenmeyi ve öğretmeyi hayatının temel prensibi yapmıştır. Babası Tahir Efendi’nin teşvikiyle erken yaşlarından itibaren okumaya önem vermiştir. Öğrendikleriyle yetinmemiş, bilgisini genişletmiş, bununla beraber başkalarına faydalı olmak için çaba göstermiştir. Eğitim hayatında gayretli ve çalışkan biri olan Âkif, başarısını sadece okulla sınırlandırmamıştır. Hem resmî mektep öğrenimini hem de özel derslerini beraber yürütmüştür. Halkalı Ziraat ve Baytar Mektebinden birincilikle mezun olmuştur. Arapça, Türkçe, Farsça, Fransızca öğrenmiş ve altı ay içerisinde Kur’an’ı ezberleyip hafız olmuştur. Kur’an tercümesiyle uğraşmıştır. Sporla yakından ilgilenmiştir.
Âkif; inanmış, uyanık, azimli bir Müslüman’dır. O; cehaletin, umutsuzluğun, haksızlığın karşısında yılmadan duran bir mücadele adamıdır. Sadece bu özellikleri bile döneminde aranılan biri olduğunun göstergesidir. Adı Meh- med, mahlası Âkif’tir. Âkif’in anlamı “direnen” demektir. Ona göre kurtuluşun yegâne çözümü “inanmak” ve “ümit etmek”tir. “İnanmış adam Âkif” yakın dostu Mithat Cemal Kuntay böyle ifade etmiş ve demiştir ki: “O, ömründe bir tek defa bir tek saadete vukuundan evvel inandı: İstiklâl Zaferi’ne.” Âkif’in görmeyi arzuladığı iki hedefi vardı: Birincisi vatanın düşmandan kurtulması, ikincisi de İslam idealinin gerçekleşmesi idi. Bu iki hedefini gerçekleştirmek için ömrü boyunca gücünün yettiği her alanda gayret ederek faydalı hizmetler vermiştir. Kimi zaman cephede Mehmetçiklerin destekçisi olmuş kimi zaman bir cami kürsüsünde insanları uyandırmaya çalışmış, âdeta manevi liderliği üstlenmiştir. Âkif’in Kastamonu’daki vaazının halkımıza verdiği heyecanı Eşref Edip Fergan şu cümlelerle anlatmıştır: “Cemaat ağlıyordu. Ortalığı müthiş bir heyecan kaplamıştı. Üstad kendinden geçecek derecelere gelmişti. Onun o kadar heyecanlı bir zamanını görmemiştim. Artık sesi kesiliyordu, çok yorulmuştu. Heyecanından kalbi duracak diye korkuyordum.” Âkif kimi zaman
ÖZGÜN BİR KARAKTER ABİDESİ: MEHMED ÂKİF ERSOY
Feyzanur Karademir
yüreğindekileri dizelere dökerek kelimeleriyle, kalemiyle mücadelesini sürdürmüştür. Millî Mücadele Dönemi’nde mütemadiyen gelen üzücü haberlere güçlükle tahammül etmiş, gözyaşlarını yalnızca oğlu Emin ile paylaşmıştır. O dönemde yazdığı Bülbül şiiri sabahlara kadar gözyaşı döküp gönlünü verdiği bir eseridir. “Benim hakkım, sus ey bülbül, senin hakkın değil matem!” demiştir Âkif.
Mithat Cemal’in ifadesiyle, Âkif için dört şey çamur kadar pistir: Cimrilik, ikbal şımarıklığı, kibir, bir de maddi pislik. Muhtaç olduğu, maddi sıkıntı çektiği zamanlarda bile cömert ve merhametli davranmıştır. Soğuk bir kış günü kapısına gelen ihtiyaçlı birine paltosunu, bir fakire odasının tek kilimini verecek kadar fedakârdır. Bir röportajda oğlu Emin Âkif’e şu soru sorulmuştur: “Babanız size bir şey bıraktı mı?” Cevabı bizim için ders niteliğindedir: “Muhteşem bir isim ve gurur. Başka hiçbir şey bırakamazdı. Çünkü bırakılacak bir şeyi yoktu.”
Mehmed Âkif “sözüm odun gibi olsun, hakikat olsun tek” düsturunu benimsemiş, her zaman doğrunun yanında olmuş, söylediklerinin arkasında dimdik durmuştur. Ona göre bir söz, ölüm ya da büyük bir felaket sebebiyle yerine getirilmezse mazur görülebilirdi. Mehmed Âkif ve yakın arkadaşı Mithat Cemal buluşmaya karar verirler. O gün adam boyu kar yağar. Arabalar, tramvaylar işlemez. Mithat Cemal, Âkif’in gelmeyeceğini düşünür. Fakat Âkif elbette sözünde duracaktır. Kapıda Mithat Cemal’in şaşkınlığını görünce şunu söyler: “Gelmemem için kar, tipi kâfi değil vefat etmem lazımdı. Çünkü geleceğim diye söz vermiştim.”
Konuşmama, Sezai Karakoç’un, Mehmed Âkif’in vefat yıl dönümü dolayısıyla yazdığı birkaç cümleyle son vermek istiyorum: “Ölen Âkif toprağa düşen bir tohum gibiydi. Toprağa bir kar düştü. Sonra mevsim geçti, hava ısındı. Âkif, topraktan binlerce Âkif olarak fışkırdı. Âkif bugün ölmedi, bugün doğdu. Âkif bugün diriliyor.”
İstiklâl Marşı’mızın millî marş olarak kabulünün 100. yılında, Mehmed Âkif’i okuyan, onu anlamaya çalışan ve onu yürekten seven Anadolu Mektebi talebeleri olarak burada bulunuyor olmanın bizim için çok anlamlı ve duygu yüklü olduğunu belirtmek isterim. Kıymetli hocalarımıza ve tüm konuklara hürmetlerimle beni dinlediğiniz için teşekkür ederim.
KAYNAKÇA
Ersoy, E. A. Babam Mehmed Âkif İstiklâl Harbi hatıraları. Kurtuba Kitap. İstanbul.
Ersoy, M. A. Safahat.
Fergan, E. E. Mehmed Âkif hayatı eserleri ve yetmiş muharririn yazıları. Beyan Yayınları.
Karakoç, S. (2019). Mehmed Âkif. Diriliş Yayınları. İstanbul.
Kuntay, M. C. (2013). Mehmed Âkif hayatı seciyesi sanatı. Oğlak Yayınları. İstanbul.
Nazif, S. (2015). Mehmed Âkif. Kapı Yayınları. İstanbul.
Okay, M. O. (2019). Mehmed Âkif kalabalıklarda bir yalnız adam. Dergâh Yayınları. İstanbul.
Topçu, N. Mehmed Âkif. Dergâh Yayınları. İstanbul.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.