Şehriyari, işine giderken katledilirken aynı saatlerde başka bir bilim adamı da benzer yolla saldırıya uğramıştı; ancak bu şahıs uyanık davranması sayesinde saldırıda sadece yaralanmıştı. Bu şahıs da Dr. Feridun Abbasi'ydi. O da Şehriyari gibi motosikletli saldırganların bombalı saldırısına maruz kaldı. Her iki olayda da saldırganlar, trafik sıkışıklığından yararlanarak hedeflerinin arabalarına yapışkan bomba denen muhtemelen mıknatıslı bombaları kaşla göz arasında yerleştirerek menfur saldırılarını gerçekleştirmişlerdi.
Dr. Abbasi de önemli bir bilim adamıydı. Şehit Beheşti Üniversitesi öğretim üyesi ve aynı zamanda İran Savunma Bakanlığı'nda çalışıyordu. Haberlere göre, İran'ın az sayıdaki izotop ve lazer teknolojileri uzmanlarından birisiydi. Adı Birleşmiş Milletler'in İran'a karşı aldığı 2007 tarih ve 1747 sayılı müeyyide kararının ekinde başkaları ile birlikte geçiyor ve burada Uygulamalı Fizik Enstitüsü ile bağlantılı savunma bakanlığı bilim adamı olarak zikrediliyordu. Dr. Feridun Abbasi, bugün ise İran Atom Enerjisi Kurumu başkanı olarak görev yapıyor. Merhum Mustafa Ahmedi Ruşen ile bugün bu yazıda bir kere daha söz konusu ettiğim iki İranlı bilim adamının son derece profesyonelce icra edilen bir planla saldırıya uğradıklarına hiç şüphe yok. Hem kullanılan bombaların mahiyeti, hem saldırı tekniği ve hem de planlama ve izleme bakımından bunların profesyonel işi olduğu kendiliğinden ortaya çıkıyor.
Tahran trafiğinde gündüz saatlerinde yapılan bu suikastların faillerinin kimler olduğu konusunda İranlı yetkililerin hiç şüpheleri yok. Onlara göre, suikastlar Amerikan ya da İsrail istihbaratının işi. Öncekilerde de faillerin bunlar olduğunu söylemişlerdi.
Mustafa Ahmedi Ruşen, Mecid Şehriyari ve Feridun Abbasi, İran'ı yıllardır hedef alan örtülü savaşın ya da faaliyetlerin son hedefleri olarak aklıma geliyor bugün. Ancak bu bağlamda bunlardan başkaları da var. İki yıl kadar önce Tahran Üniversitesi bilim adamlarından Mesut Ali Muhammedi de mesela bir bombalı saldırıyla öldürülmüştü. Ondan önce de 2007 yılında Ardeşir Hasanpur, radyasyon zehirlenmesi sonucu hayatını kaybetmişti. Bunlar medyaya yansıyan isimler. Kim bilir, belki yansımayanlar, yansıtılmayanlar da var. Ayrıca bu bapta, İranlıların kaza dedikleri, ama üzerinden hâlâ şüphe kalkmayan, geçen kasımda Pasdaran'a ait büyük bir cephanelikte meydana gelen ve 17 Pasdaran mensubunun öldüğü korkunç bir olay da var.
Kısacası İran, yıllardır sürdürülen diplomatik, ekonomik, askerî baskılara ilaveten aynı zamanda bir de pek bilinmeyen örtülü savaş ile de karşı karşıya bulunuyor. Bu savaşta neler oluyor pek bilinmiyor, muhtemelen de çoğu bilinmeyecek; biz ise bugün yaptığımız gibi sadece haber olabilenleri yazacağız. Bunların bilinmeyen yönlerini ve bunların dışında olup bitenleri öğrenmek, analiz etmek ve de önlemek de bizim değil, istihbaratçıların işi elbette. Son konuda İran, ne yazık ki pek başarılı görünmüyor.































Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.