• İstanbul 12 °C
  • Ankara 12 °C

Gaspıralı İsmail Türkçü müydü İslamcı mı?

Gaspıralı İsmail Türkçü müydü İslamcı mı?
İsmail Gaspıralı, Kırım Tatarlarına mensup bir fikir adamı, eğitimci, gazeteci… Bozguna uğramış topraklarda din için, millet için çırpınmış bir mücadele eri.

 Düşünceleri, yaptığı işler bütün Müslümanları yakından ilgilendiriyor. Kırımlı bir Türk olmasına rağmen bütün İslam dünyasının sorunlarıyla hemhal…

Gaspıralı’yı İsmail Küçükkılınç Bey’le konuşalım istedik. İsmail Bey Kırım ve Kazan bölgeleriyle yakından ilgili. Oralarda yeşeren ilmi ve fikri hareketlerle yakından ilgili. İlmi ve tarihi şahsiyetlerle ilgili çalışıyor. Teşekkür ediyor, saygılar sunuyoruz.

İsmail Bey, adaşınız Gaspıralı Kırımlı bir Türk. Malum olduğu üzere insanın doğduğu ve yaşadığı yer ile yaşadığı zaman insanı etkiler. Bu bağlamda Gaspıralı’nın memleketini ve yaşadığı zamanı değerlendirmenizi istesek, onun hangi şartlarda ortaya çıktığını ya da onu ortaya çıkaran şartları sorsak, neler söylersiniz?

İtiraf etmek biraz zor olacak ama İsmail Gaspıralı, memleketi işgale maruz kalmış, gâvur idaresine geçmiş, mahkûm ve makhur (mağlup olmuş) bir milletin çırpınan yaralı kuşudur. Onun Rus makamlarına müteveccih (yönelik) kimi tabasbus (yaltaklık) kokan istida (dilekçe) ve yazıları aslında sadece merhumun değil bir milletin de çektiği azabın, duyduğu elemin terennümüydü. Bazen daha çok yalvarmak, daha çok alçalmak değildir; daha çok isyan etmek, gözyaşı dökmek, kan tükürmektir.

Kırım her ne kadar Kazan gibi Rus denizinde bir ada değil ve Kırım Türkleri, Kazan Türkleri gibi tarihin kaydetmekten hicap duyduğu zulümlere maruz kalmamışsa da yine de esaret başlı başına bir felaketti. Kazan mezaliminden gerekli dersleri çıkaran Rus çarlığı, kabul etmek lazımdır ki, Kırım’da daha dikkatli hareket etmekteydi. İsmail Gaspıralı işte bu dikkatin doğurduğu, büyüttüğü, tarih sahnesine armağan ettiği silahsız bir kahramandı. Gaspıralı, mevcudiyetin artık silahla ve mukavemetle değil mutavaatı (boyun eğme) da mutazammın (içine alan) bir dikkatle temin edileceğini idrak eden biriydi. O, hayali muhal görmedi ama bazı ateşli ve heyecanlı Kırım Tatarları gibi hayatın gerçeklerinden de uzaklaşmadı. O artık Rusyasız bir şey yapılamayacağını kabul etmişti. Gaspıralı, en az ateşli gençler kadar kederliydi; ancak onun derdi, bu kederin nasıl azaltılabileceğiyle ilgiliydi. O, hayalle ve geçmişle teselli olmakla değil, yapılabileceklerle meşgul oldu ve ateşli gençlerin kuvvet ve silah bulsa da asla yapamayacakları şeyleri bu suretle gerçekleştirmiş oldu. Rusya’nın tebaası olan ve kahir ekseriyeti Türk olan Müslümanları, Rusya rejimine muhalefet ve mukavemet göstermeden de kaynaştırmayı gaye edindi. Onun bulduğu silah “eğitim” ve “haberleşme” idi. Bunu ise müşterek en üst değer olan İslam ve ayrıca Osmanlı Türkçesi ile tatbik mevkiine koyacaktı. Önce okullar açtı, sonra da Tercüman’ı çıkardı. Onunla maruf (tanınan) ve muttasıf (nitelenmiş) olan Cedidcilik kısaca buydu.

Bu haber toplam 211 defa okunmuştur
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim