25 Mayıs... Gün boyunca sol gözüm sürekli seğirdi, avucumun içi durmadan kaşındı, dudağımda uçuk çıktı ve ne olduğunu bilemediğim bir şey burnumda adeta bir fabrika bacası gibi mütemadiyen tüttü. Hurafeler de bankalar gibi, kendilerine inandırmayı denemekten hiç vazgeçmiyorlar.
7 Temmuz... Posta kutum bir süre önce bir güvercin ailesi tarafından işgal edildi. Kendilerine posta kutusunun bana ait olduğunu ifade ederek, en kısa zamanda boşaltmalarını rica ettim. Aldırmadılar. Sertçe ikaz ettim. Ciddiye almadılar. Bağırıp çağırarak defolup gitmelerini söyledim. Hiç oralı olmadılar. Yetkili ne kadar kurum varsa aradım. Ellerinde posta güvercini olduklarına dair resmi belge olduğunu, bir şey yapamayacaklarını söylediler. Anlaşılan buradan taşınacağım.
21 Temmuz... Yeni evim çok güneş alıyor. O kadar çok alıyor ki, neredeyse bütün günü terden sırılsıklam olmuş şekilde geçiriyorum. Her on dakikada bir kendimi vantilatörün içine atmaya çalıştığımdan burnum yara bere içinde... Geceleri bir parça uyuyabilirsem, rüyamda Don Kişot oluyorum ve yel değirmenleriyle fevkalade iyi geçiniyorum.
Yazının devamı için: http://yenisafak.com.tr/yazarlar/GokhanOzcan/2012-guncesinden-secmeler--2/35644































Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.