• İstanbul 18 °C
  • Ankara 14 °C
  • İzmir 17 °C
  • Konya 16 °C
  • Sakarya 17 °C
  • Şanlıurfa 19 °C
  • Trabzon 16 °C
  • Gaziantep 15 °C
  • Bolu 13 °C
  • Bursa 17 °C

Gör Saramago’nun “Kör” Dediğini

Gör Saramago’nun “Kör” Dediğini
Doğan KECİN yazdı...

Görünmez olsaydınız ilk ne yapardınız? Yani kimse sizi görmese ama siz herkesi görebilseniz? Aklınıza uçuk kaçık bir sürü hikâye gelebilir bu soru karşısında. Saramago'da "Körlük" romanında bu soruyu sormuş ama o biraz farklı bir hikâyeyle cevap vermiş. Distopik, daha doğrusu kakotopik bir başyapıt çıkmış ortaya. Ve bu romanıyla Jose Saramago, 1998 yılında aldığı "Nobel Edebiyat Ödülü"nü bence de fazlasıyla hak etmiş.

Romanda, nedeni bilinmeyen bir hastalık zamanla insanlar arasında yayılmaya başlar. "Beyaz körlük" adı verilen bu hastalığa yakalanan insanlar, görme yetilerini kaybederler fakat karanlık bir körlük değildir bu, süt beyaz bir parlaklık vardır sadece. Yetkililer, hastalığın yayılmasını önlemek amacıyla, ilk başta sayıları az olan hastaları bir akıl hastanesinde karantinaya alırlar ve onların bütün ihtiyaçlarını da dışarıdan, askerler aracılığıyla karşılarlar. Ama zamanla işler çığırından çıkar, beyaz körlük herkes bulaşır. Böylece bildiğimiz dünya yok olmuş, geriye sadece körlerin dünya kalmıştır. Ama bu dünyada bir istisna vardır; "doktorun karısı". O, olan biten her şeye, tüm vahşetiyle şahit olmaktadır.

Roman, sadece bu kısa özetindeki metaforlar üzerinden bile, Baudrillard'ın "neden her şey hala yok olup gitmedi?" sorusundan, Platon'un "mağarası"na, Freud'un "uygarlık" tasavvurundan, doğu-batı arasındaki "umut" kavramının farklılıklarına kadar geniş bir tartışma zemini oluşturmaktadır. Kaldı ki Saramago'nun imla kurallarını kullanmamasından ve karakterlere isim vermemesinden yola çıkarak ideoloji ve sanatın, biçim ve içerik üzerinden bütünleşmesine henüz girmiyorum bile.

İlk olarak, "körlük" kavramını tartışmakta fayda var. Çünkü bu kavram hem romanın ana omurgasını oluşturmakta hem de "beyaz körlük" olarak kullanılarak hikâyeyi gerçek dünyadan koparan bir unsur olarak karşımıza çıkmaktadır. Normalde körlük, görme işlevinin gerçekleştirilememesi olarak tanımlanabilmektedir. Yani beynin görmeyle ilgili kısımlarının belirli sebeplerden dolayı işlevini yerine getirememesi, ışığı algılayamaması durumudur. Fakat Saramago körlüğü bembeyaz bir hale çevirerek, dünyaya gözleri kapalı olarak değil de, gözleri tamamen açık bir körlük tasvir etmeye çalışmaktadır. Dünyanın bütün ışığını alan ama tam da bunun için dünyanın hakikatini göremeyen, kör bir toplum ortaya çıkmaktadır. Ve bu tanım "modern toplum" kavramını ne de güzel karşılamaktadır.

Zaman hızlanmasıyla insan, o kadar yoğun bir anlam, bilgi, veri, gösterge akışını maruz kalmaktadır ki, karşısındaki "şey"in hakikatiyle bağlantısını tamamen kaybetmektedir. Bu "şey" ister bir nesne olsun, ister bir duygu, ister bir kavram, artık birçok anlamın, bilginin, göstergenin ve kakofoninin arasında yok olup gitmiş, geriye sadece bir takım zanlar kalmıştır. Baudrillard'da bu simülasyon dünyasında, "şeylerin hakikatinin" bir daha asla bulamayacak şekilde ortadan kaybolduğunu iddia etmektedir (Baudrillard,2019,S:13). Hatta tam hakikati yakaladığımızı, kavradığımızı düşündüğümüz anda, o hakikati tanımlamaya veya anlamlandırmaya çalıştığımız her bir gösterge aynı zamanda birçok farklı "şey"i de temsil etmekte ve hakikat, mitolojik bir kahraman gibi, yeniden karanlığa geri dönmektir. Saramago'da romanda oluşturduğu dünyada, Baudrillard'ın "Neden her şey hala yok olup gitmedi?" kitabındaki sorularına benzer olarak, her şeyi bembeyaz bir körlüğün arkasına atmış ve paranın, kıyafetlerin, isimlerin, evliliğin, ahlakın ve diğerlerinin hiçbir anlamının kalmadığı, her şeyin yok olup gittiği bu dünyada insanı tasvir etmiştir. Saramago bu yok oluş hikâyesinde, Baudrillard'ın kayıtsız yok oluşundan öte, daha nihilist bir dünyanın ortaya çıkışını ve bir uygarlığın çöküşünü resmetmiştir.

Devamı: https://www.kitaphaber.com.tr/gor-saramagonun-kor-dedigini-k5725.html

Bu haber toplam 290 defa okunmuştur
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
  • Yavuz Bülent Bakiler, son yolculuğuna uğurlandı30 Eylül 2025 Salı 08:37
  • Güz Sonatı29 Eylül 2025 Pazartesi 13:14
  • Fatma Gülşen Koçak Hz Hatice’yi Anlattı23 Eylül 2025 Salı 11:20
  • Bursa: Şiir Şehir17 Eylül 2025 Çarşamba 12:09
  • Selim Cerrah Cihannüma Genel Başkanı oldu16 Eylül 2025 Salı 13:43
  • Genç Birikim dergisinin Eylül 2025 (279'uncu) sayısı çıktı.15 Eylül 2025 Pazartesi 11:47
  • Kaybettiğimiz Meçhul; Kendimiz11 Eylül 2025 Perşembe 14:21
  • Yaşayan Dil-Yaşatan Dil11 Eylül 2025 Perşembe 12:08
  • Modern Dünya İnsanın Hikayesi: Yokuşa Akan Sular10 Eylül 2025 Çarşamba 13:39
  • Şiir Ezber mi Bozacak Rahatsız mı Edecek?08 Eylül 2025 Pazartesi 10:43
  • Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
    Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim